19 Nisan 2024


Bir Yönetim Şekli Olarak; YÖNETİMSİZLİK



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Kümesin başına bir gelincik koymuşsa çiftçi,

Çiftliğin varlığından rahatsız olunmuştu, tavukların değil!

--

Tarihte ilk olarak bir siyasal yönetimin nasıl ortaya çıktığı ve yönetilenlerle yöneticiler arasında nasıl bir siyasal ilişkiye dayandığını henüz bilmiyoruz. Ancak ‘yönetim gücü’ olarak iktidarlar hep var olmuştur.

İktidar, yalnız yönetenler için değil, yönetilenler için de bir zorunluluk kabul edilmiştir.  Ancak her yönetimin meşru gerekçelere ihtiyaç duyduğu kesindir. Tartışmalar da daha çok bu bağlamda yapılmıştır. Toplumu, kimin ve nasıl yöneteceği hep tartışma konusu, bazen kavga ve savaş nedeni olmuştur.

“Yönetme gücü” olarak tanımlanan iktidar kavramı, meşruiyet ve yönetim sistemi açısından bölgelere, toplumlara, referanslara göre değişiklik arz etmektedir.

Çağımızda ‘devlet’ tanımıyla ifade edilen kurumsal organizasyonlar için de aynı durum söz konusudur. Birleşmiş Milletlere kayıtlı olarak varlığını sürdüren toplam 208 devlet vardır. Yönetim biçimleri farklı olmalarına rağmen tamamı meşru olarak kabul görmektedir.

Bu devletler; demokrasi, oligarşi, monarşi, aristokrasi, otoriter-totaliter, diktatörlük, komünizm gibi sistemlerle ifade edilen yönetim biçimlerine sahiptir. Eksikliklerine rağmen Demokratik devletler dışında meşruiyetini hak-hukuk ve özgürlükten alan bir devlet modelinin olmadığını söyleyebiliriz.

Trajikomik olan bizim durumumuzdur. “Demokratik hukuk devleti” iddiasını gerçekleştiremeyen Türkiye’nin, en son geldiği nokta; bir siyasal sistem olarak tanımlanamayan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet” yönetim biçimidir.

BM üyesi 208 devletten hiç birisine benzemeyen ve hiçbir yönetim biçimiyle tanımlanamayan bir yönetim sistemine sahip tek devlet Türkiye’dir! Kurumsal varlıklarına rağmen Anayasası işlevsiz, parlamentosu yetkisiz, mahkemeleri hukuksuz, siyasi partileri etkisiz, yasal dayanağı olmadığı halde tek bir kişinin talimatlarıyla yönetilen bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti..!

‘Sistemsizlik’ olarak tanımlayabileceğimiz bir yönetim modeli hâkim olmuş durumdadır.  Uygulamalara bakınca “Tek Adam Yönetimi” olarak isimlendirilse de yasal dayanaktan yoksun olduğu için yönetim modeli anlamında aynı ifade ile tanımlamak mümkün değildir.

Bu nedenle yaşadığım ülkenin siyasal yönetim sistemini tanımlamakta zorlandığım gibi, anlamakta daha çok zorlandığımı ifade etmeliyim. Belki de iktidarın “Yeni Anayasa”  tartışmalarıyla hedeflediği, bizim bu tereddüt ve cehaletimizi gidermektir!

Meşruiyetini hukukun üstünlüğüne dayandırmayan bir devletin, yönetim sistemi nasıl tanımlanırsa tanımlansın, halkın oylarıyla dahi belirlenmiş olsa yine hür iradeyi temsil etmeyecektir. Sistemsizliğin ise en kötü yönetim olduğu konusunda tartışma dahi yoktur.

Çünkü en kötü yönetim sistemi, hatta yetkilerini Anayasa’dan alan “Tek Adam Modeli” dahi sistemsizlikten, keyfi yönetimden çok daha güvenlidir.

--

Her telden çalıp her telden oynamakla olunmaz sanatçı,

Tek bir telle sergilenir asıl olan en güzel eserler…!

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır