Her şey Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 1 Ekim 2024’teki açılışında Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yöneticilerinin ellerini sıkmasıyla başladı. Ardından meşhur konuşmasını yaptı, Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetti. Sonrasında DEM Partililerin İmralı ziyaretleri başladı. Diğer partiler ile DEM Partililer arasında bugüne kadar hiç görülmemiş bir temas trafiği oldu. 27 Şubat 2025’te Abdullah Öcalan "PKK’nın ömrünü tamamladığını" söyleyip örgüte silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısı yaptı. Örgüt de bu çağrıdan iki gün sonra ateşkes ilan etti. Bu konuyla ilgili olarak Dem Parti Kocaeli milletvekili sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’na sorularımızı yönelttik.
2013-15 yılları arasındaki görüşmelere “1. Çözüm Süreci”, 1 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Dem Partililerin elini sıkmasıyla başlayan sürece “2. Çözüm Süreci” diyebiliriz. 2. Çözüm Süreci’nin birincisinden farkı ne? 2. Çözüm Süreci’nin background’unda ne var?
İlk çözüm süreci iç saiklerle başlamıştı. Erdoğan: “Demokratikleşme hamleleri yapalım, ülkenin Kürt sorununu bitirelim” düşünceleri içindeydi. İkinci süreç biraz dış konjonktür nedenli başladı. İç siyasette bir şey yoktu ve İkinci Süreç, İlk Sürecin bazı hatalarını gidermeye yönelik çabalarla dolu meclisi dahil ettiler. Çok uzatmamaya çalışıyorlar, süreç hızlı yürüyor gibi bazı özellikler görünüyor.
Çözüm Süreci’nin belirleyici unsuru AK Parti ve sayın Erdoğan mı yoksa MHP ve sayın Bahçeli midir?
Bence çözüm sürecinin belirleyici aktörü Devlet Bahçeli. O domine etti, lokomotif durumunda Sayın Bahçeli, bu bir gerçek. Erdoğan da ortağı olduğu için karşı çıkamadı ve pasif destek verdi ama istese başlatmayabilirdi. “Hadi bir başla bakalım bir görelim yürümezse bir formül buluruz yürürse de devam ederim” dedi Bahçeli’ye.
Dünya her açıdan çok hızlı değişiyor. ABD ve Çin’in ekonomi savaşı, Rusya’nın Ukrayna’daki durumu, yanı başımızdaki Orta Doğu’nun içler acısı hali, Gazze’de katliamlarına devam eden İsrail’in Suriye’de yeni komşumuz olması. Bütün bunları düşündüğümüzde Türkiye’nin reel bir politikası ya da yeni bir paradigması var mı? Türkiye bu yeni dünya düzenin neresinde duruyor?
-Türkiye bu tür konularda pasif durmuyor, aktif bir politikası var. Bundan dolayı da dikkat çekiyor, bazen kazanıyor, bazen kaybediyor, müdahil oluyor, edilgen değil. Böyle bir pozisyon olduğunu görüyoruz.
Siz çözüm sürecinin diğer ayağı olan Dem partinin bir milletvekilisiniz. Dem Parti ne yapmaya çalışıyor? Kürtler ne bekliyor? Bu çözüm süreci Kürtlere ne vaat ediyor ya da Kürtlere ne vaat edebilir?
-Kürt meselesinde son 10 yıldır hiçbir şey yapılmıyordu. Her şey çok kötüye gidiyordu ve DEM Parti de sürekli: “Biz yine de barışa hazırız.” diyordu. Sonunda böyle bir fırsat ayağına geldi. Onu reddedecek durumda değil. DEM Parti, bu sürecin başlamasıyla yıllardır opsiyon verdiği şans eline geldi diye düşünüyor ve o yüzden dikkatli bir şekilde bu şansı değerlendiriyor. Türkiye'de yeni bir şey olma ihtimali bile eskisinden iyidir. O ihtimalin bile peşinde koşulur. Milyonda bir ihtimal varsa bile onun peşinde koşulur. Eski hali tekrar etmenin bir anlamı yok hakikaten çünkü bir yerde debeleniyor insanlar. Bu yüzden yeni bir şans önemli. Diyelim ki istenildiği gibi olmadı. Kürtler çok hazırlıksız değil. Yeni bir siyaset üretebilirler. Kürtler çok politik bir halk ve alternatifler üretebilirler. O yüzden pasif olmanın gereği yok. Bir süreç varsa bir şekilde müdahil olunur ve eğer ki bunun bir olumsuz bedeli varsa da o da ödenir.
Çözüm sürecinde amaç sadece PKK’nın silah bırakması mıdır? İktidarın ve örgütün (İmralı ve Kandil) gizli ajandaları olabilir mi?
Gizli ajandalar olabilir, bilemiyoruz iki tarafında fakat biz gördüğümüze uymak zorundayız. Gizli ajandalar nelerdir bilemiyoruz var mıdır? Fakat gördüğümüz kadarıyla öncekine göre daha belirginleşen bir mutabakat vardır. Çok ciddi bir gizli ajanda olduğunu düşünmüyorum varsa da insanların, kurumların kendilerine göre hesapları vardır, kaçınılmazdır fakat genel olarak bir ortak mutabakatla yürüdüğünü görüyoruz.
Dış faktörlerin etkili olduğunu düşünüyorum. İçte değişen çok fazla bir şey yoktu. Mutlaka önceki dönemin olumsuzluklarından ders alınmıştır. Eğer ki mesele olumsuz bir sürece doğru dönerse, bunun bedeli de ağır olur. İnşallah olmaz çünkü bu artık neredeyse son şans. Tekrar devlete bir şans tanındı Kürtler tarafından. Belki devlet de silahla harekete bir şans tanıdı. Karşılıklı şanslar tanındı açıkçası. Umarım ki hayal kırıklığı çıkmaz buradan yazık olur yoksa ülkede çünkü artık 21. yüzyılda böyle çözülebilecek bir sorunu çözümsüz bırakmak çok büyük bir aymazlık.
Türkiye’nin yeni Suriye yönetimiyle ilişkisinde Rojava’daki Kürtlere yönelik politikası Kürtleri İsrail’e itmiyor mu?
Türkiye'nin Rojava politikası Kürtleri İsrail’e itiyor. Kürtler: “Alternatifsiz değiliz” diyor çünkü Kürtler artık canlarından bezmiş ve dini bağları da ikinci sıraya koyabilecek durumda çünkü dindaşlarından tabiri caizse çok kazık yediler ve artık burunlarından soluyorlar.
Devlet ve iktidarın ontolojisi ve epistemolojisi farklıdır. Türk milleti sorunların çözümünde ve yeni koşullara uyumda devlet aygıtını kullanma tecrübe ve kapasitesine sahiptir. İktidar ise kişilere ve koşullara göre değişen bir mefhumdur, çoğu zaman da gerçeğin ve söyleminin dışına çıkar. 2. Çözüm Süreci’ni yürüten güç, devlet midir yoksa iktidar mıdır? Sonuçta Kürt sorunu AKP-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifak’ından çok öncesine dayanır. Cumhur İttifakı ile devlet arasında gerekli denge/mutabakat sağlanabildi mi?
Devlet ile iktidar arasında bir mutabakat olduğunu düşünüyorum. Öbür türlü bu işe girişilmezdi. İktidarın devletten bağımsız böyle bir şeye girmesi mümkün değil şu anda. Bir devlet mutabakatıyla gidiyor. O yüzden aksama olmuyor.
Şu an halkın tepkisi çok yüksek değil, olumlu veya olumsuz anlamda. Kürtler açısından da soru işaretleri dolu bir süreç var, çok olumlu değiller. Türkler açısından da çok olumsuz değiller. Orta düzey, yüksek tepkili olmayan bir süreç devam ediyor. Meclis açısından durum, meclise de önemli görevler düşüyor belli ki ve mecliste bunları üstlenecek. Olması gereken de buydu. Sadece iktidar ve örgüt arasında değil de biraz meclisin alacağı yüksek inisiyatifle de olacak. O yüzden bu bizi de heyecanlandırıyor.
CHP sürece temkinli yaklaşıyor ne karşı çıkıyor ne de tam destek veriyor. CHP bu süreçte devletin mi yanında yoksa iktidarın mı? CHP Kürt sorunun çözümünde inisiyatif alabilecek mi?
CHP ortada duruyor. Süreç ciddiyete bindiği anda CHP'nin bazı konularda geri adım atma ihtimali var diye düşünüyorum.
Bu konularda henüz bir bilgimiz yok.
Kürt siyasetinin önde gelen isimleri içerideyken (Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Selçuk Mızraklı gibi), dışarıda siyaset alanı ne kadar genişletilebilir?
Bu siyasi liderlerin dışarıda olması hepimizin, tüm halkın temennisi. Zamana bırakmak gerekiyor, kolay değil. Ben işlerin çok hızlı yürüyeceğini düşünmüyorum. Tüm bunlara rağmen PKK silah bırakma kararını çok geciktirmedi. Daha da geç olabilir diye düşünüyordum ve zamanla gerçekten bırakmış mı diye bir devlet kontrolü yapacak. Sonra devletin adımlar atması gerekiyor. Bütün bu süreçlerde nereye geldik demek için daha erken. O yüzden öyle çok erken vadede konuşmamak gerekiyor.
Son olarak PKK’nın 12 Mayıs’ta, 12. kongresinde kendisini fesh etmesini soracağız. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-PKK'nın fesih kararı beklenen bir karardı. Kolay bir karar değildi. 47 yıllık bir yapı. Önceki çözüm süreci, başarısızlığı da bilindikten sonra kendini fesih etmesi kolay bir karar değildi ama belli ki önceden belirlenen mutabakatlar işlemiş birtakım engellere rağmen 19 Mart İmamoğlu tutuklaması, Sırrı Süreyya Önder'in hastalığı ve ölümü gibi nedenler olsa da çok da fazla gecikmeden fesih kararı çıktı ve buna uyulacağını düşünüyorum çünkü bu sefer Birinci çözüm sürecindeki gibi değil. Çok daha iş sıkı tutulmuş, geciktirilmiyor. 2.5 sene sürmüştü ilki, savsamıştı ve bozulmuştu. Bu sefer anlaşılan oldukça ihtiyatlı ve kararlı gidiliyor. PKK'nın gerçekten silahları bırakıp bırakmadığı sanırım MİT tarafından denetlenecekmiş. Bu da tamamlandıktan sonra yasal adımlar konusunda Meclis'te bazı hareketlenmeler olabilir. Süreç şu an için olumlu gidiyor ama son derece ihtiyatlı olmak lazım. Her iki taraf için de olumsuz anlamda bir yüksek tepki yok. Taraflar süreci titizlikle koruyabilirlerse süreç ağır da olsa normal ve olumlu bir şekilde ilerleyebilir.
Misafir