Tek derdi midesi olan toplumları sömürür nice cahiller,
Akıl gözü açılıncaya dek yok olup gider nice ülkeler!
---
‘’Ülkemizin en önemli problemi nedir?” sorusuna halkın çok büyük bir çoğunluğu ‘’ekonomik kriz” ve buna bağlı olarak işsizlik, yoksulluk, geçinememek gibi cevaplar verecektir. Bu yüzdendir ki son birkaç yıldır Türkiye’nin ana gündemi ekonomi olmuştur.
Şüphesiz ekonomik sorunlar sadece ülkemiz için de söz konusu değildir. Gelişmiş ülkelerde dahi ciddi ekonomik sorunlar yaşanmaktadır.
Farklı olarak Türkiye, küresel ekonomik krizle birlikte siyasal ve hukuk alanında da derin bir kriz yaşamaktadır. Bu durum, diğer ülkelerden daha farklı ve daha derin yaşanan ekonomik krize de kaynaklık etmektedir.
Dünyada eşi ve benzeri olmayan bir siyasal düzene sahip olduğumuzu düşünüyorum. 15 Temmuz darbe olaylarından sonra inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ne “başkanlık” ne de “parlamenter düzen” olarak tanımlanabilmektedir.
İşlevsiz ve etkisiz bir parlamento, Anayasa ve yasalara dayanmayan, kuvvetler birliğine dayanan “Tek Adam” sistemi. Özellikle yargının siyasi vesayet altında olması ekonomik krizi de derinleştirmektedir.
Hukuk güvencesi olmadan özellikle yabancı sermayenin ülkeye gelmesi mümkün değildir. Yerli sermaye için dahi bir güvence söz konusu değildir. Neredeyse her gün sermaye el değiştirmektedir.
Yurt dışına aktarılan sermayenin gerekçesi de hukuk güvencesinden yoksun olmak değil midir?
Bu durumda yerli ve yabancı yatırım beklemek de doğru olmaz.
Her geçen gün değer kaybeden Türk lirası, yüksek enflasyon, artan dış borç, ekonomik daralma, işsizliğin sürekli artması gibi olumsuzlukların nedeni olarak da mevcut sistem gösterilebilir.
Mevcut sistem ve ekonomik kriz nedeniyle birçok insan evini, işini, tasarruflarını, geleceğe dair umutlarını, yaşama sevinçlerini kaybetmiş; orta sınıf yok olmuş ve birçoğu da yoksulluk sınırının altında hayatlarına devam etmeye mahkûm olmuştur.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen iktidar değişikliği ile ekonomik sorunlar dizginlenebilir ve konrtrol altına alınabilir.
Peki ya rant uğruna katledilen ormanlar, kirletilen denizler, göller, nehirler tekrar yerine konabilecek mi? Doğası ve içinde yaşayan farklı canlıları yok edilmiş bir ülke de bu durum nasıl düzeltilecektir? Selda Gölü mü Dipsiz Göl mü yeniden eski haline dönebilecek?
Sulara gömülen binlerce yıllık Hasankeyf mi tarihi Sur içi mi yeniden inşa edilecek?
Betonlaştırılan sit alanları mı tahrip edilen tarihi mekanlar mı yeniden eski haline döndürülecek?
İstanbul başta olmak üzere beton yığını haline getirilen bir ülke olduk. Yıkım ve tahribat karşısında sessiz, tepkisiz kalarak yönetimin suç ortağı olduk.
Bunlar yetmezmiş gibi yönetimin ayrıştırıcı, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı politikalarına sessiz kalarak ortak olduk, farkında olmadan ayrıştık.
Tarih, benzer ülkelerin ve toplumların nasıl yerle bir olup silindiğinin örnekleriyle dolu… Tarihten ders çıkarma bilincine sahip olmayan toplumların aynı akıbeti yaşayacağından şüphe edilmemeli.
Mevcut ucube sistemi değiştirerek ülkemize sahip çıkma bilinci edinmememiz hala mümkün.
---
Tarih kokan varlıkları koruyamayan toplumlar neye yarar,
Çürüyerek tarih olup, ders olmak için akıl sahiplerine!
Misafir