Ne kaldı ki geriye yıkılmış bir ülkeden bize,
Ne etik değer ne ahlak yok oldu insanlığımız…
---
Ahlak ile etik aynı anlam taşıyan kavramlar olarak algılansa da aslında ahlak bireysel ve toplumsal bir yaşayışı ifade eder. Etik ise, kamu yönetiminde halka hizmeti doğru yapmak, keyfi ve yanlış uygulamaları önlemek için bir denge unsuru anlamında kullanılmaktadır.
Ayrıca ‘’Kamu yönetiminin kanunlar tarafından sınırları belirlenmiş davranışların dışında kişinin, toplumun kendisine olan güven ve beklentisine uygun olarak hareket edebilmesidir.’’
Buna göre kamu hizmeti dışında özel ve toplumsal ilişkilerde de etik değerlerin korunması bir zorunluluktur. Etik değerlerde kamusal ve özel alan ayırımı söz konusu değildir.
Adil, dürüst, ehil, güvenilir ve hukuka saygılı olmak kamusal alanda olduğu kadar toplumsal ilişkilerde de aynı derecede önemli ve gereklidir.
Gelişen teknoloji ile artık insanlık genel olarak bir iletişim içinde olduğuna göre etik kurallara sınır çizmek de mümkün değildir. Bireysel, toplumsal, ulusal ve uluslararası ilişkilerin tamamında etik değerler artık insanın uyması gereken zorunlu kurallar olmuştur.
Bu anlayışa göre ahlak ve etik kurallarının birbirinden farklı olduğu ileri sürülebilir. Kamusal ve toplumsal davranışı belirleyen kuralları etik olarak tanımlamak mümkündür. Ahlak ise daha çok inancın belirlediği kurallar olarak tanımlanmaktadır.
Ahlak, kişiye ve inançlara göre değişirken, etik kuralları herkes için aynıdır. Bu nedenle de “Ahlak kuralları dine, etik ise felsefeye dayanır” denilmiştir.
İster farklı ister aynı anlamda kullanılsın ahlak ve etik iyi ve doğru olanı yapmaktır. Etik kurallar kişiye göre değişmez. Hukuk ilkelerine uymak, adil davranmak, görevini gereği gibi yapmak kamusal anlamda etik olarak tanımlansa da toplumsal alanda ahlak olarak tanımlanmaktadır.
Her iki anlamıyla da bir eksiklik ve yoksunluk yaşadığımız ortadadır. Ancak kamu düzeninin işleyişindeki eksiklikler ve aksaklıklar daha çok etik kuralların yokluğuna işaret etmektedir.
Yolsuzluk, usulsüzlük, yasalara uymama, keyfilik gibi uygulamalar yasaların yokluğundan değil, etik kuralların olmamasından veya önemsenmemesinden kaynaklandığı çok açıktır.
Aynı durumun “Müslümanlık” iddiasına veya herhangi bir inanç aidiyetine rağmen toplumda karşılık bulmasını da ahlak yoksunluğu olarak tanımlamak mümkündür.
Bu bağlamda hem ahlak hem de etik sorunu yaşadığımızı açıkça söyleyebiliriz.
Siyasal düzen, kamusal işleyiş ve toplum davranışları bu yoksunluğun kanıtı olarak gösterilebilir.
Örneğin kamusal alanda liyakat yoksa etik kurallar da yok demektir. Toplum tarafından liyakat önemsenmiyorsa ahlak yok demektir.
Bu durumda sadece ekonomik ve siyasal sorunlarımız yok, ahlak ve etik sorunumuz da var.
Böyle bir soruna dikkat çekmek istedim.
---
Yeniden inşa etmekse arzumuz yıkılmış bir ülkeyi,
Liyakat sahibi insanlarla sahip çıkılır sadece etik değerlere!
Misafir