Bir ucunda başlasa da Dünya’nın varmaz mı sandın bize,
Bozduğumuz düzenin cezasından kaçmak imkânsız biline!
---
1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubai bölgesinin Vuhan kentinde başlayarak kısa sürede Avrupa, Amerika, Asya, Afrika ve diğer kıtalarda yer alan çeşitli ülkelere yayılarak salgın haline gelen koronavirüs, 11.03.2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından küresel salgın (pandemi) olarak ilan edilmiştir.
İki yılı aşkın bir süredir hayatımızda yer alan koronavirüs, resmi verilere göre altı yüz milyona yakın vakaya ve yedi milyona yakın da ölüme neden olacak kadar ağır bir bilançoya sahiptir. Ne yazık ki bu sayılar gün geçtikçe artmaya devam etmektedir.
Hastalık ve ölüm dışında özellikle geri kalmış ülkelerde ekonomik krizlere, kitlesel yoksulluğa yol açmıştır. Birçok sektörde yaşanan çöküş ve iflaslar nedeniyle işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bu ve benzer olumsuzlukların doğal olarak ailevi ve psikolojik sorunlara da neden olacağı açıktır.
Kuşkusuz pandemi sürecinden gelişmiş ülkeler de fazlasıyla etkilendiler. Alınan tedbirlerin en çok da turizm sektörünü vurması kaçınılmazdır. Karantinalar, sokağa çıkma ve seyahat yasağı gibi önlemler sosyal yaşamı da derinden etkilemiştir.
Aşı uygulamasıyla birlikte maske, mesafe, toplu ulaşım, seyahat ve çalışma hayatına getirilen kısıtlamalarla Covid salgını tamamıyla durdurulamasa da kontrol altına almayı başardılar.
Söz konusu önlemler alınırken otoriter yönetimler bunu fırsata çevirerek daha baskıcı hale geldiler ve zorba yönetimlerini meşrulaştırma çabasına girdiler. Diğer taraftan işsizlik, yoksulluk artıkça yabancı düşmanlığı ve ırkçılık daha çok yaygınlaşmaya ve toplumsallaşmaya başladı.
Bu sürecin daha ağır ekonomik ve siyasal sonuçları olacağı kesin ancak salgın ortadan kalkmadan tedbirlerin önce gevşetilmesi sonradan da tamamıyla terk edilmesi büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Bir kez daha egemenler için yönetilenlerin hayatının bir önemi olmadığı görüldü.
Yönetilen yığınlar için de bir şeyin değişmediği anlaşıldı. Yine egemen yöneticilerin pembe yalanlarına inanan milyarlarca insan oldu. Yöneticilerin sözlerine güven duyuldu ve tedbirler terk edildi. Ölümlerden yönetimler sorumlu tutulmadığı gibi işsizlik ve yoksulluktan da sorumlu tutulmadılar.
Bu nedenledir ki Covid19 tedbirleri teker teker terk edildi. İnsanlar da bu kararlara hızla ayak uydurdu. Ancak gerçek olan ise, pandeminin sona ermediği ve tedbirlerin kalkmasıyla çok daha yaygın hale gelmesiydi.
Rehavete kapılan toplumlarda kişisel önlemler dışında herhangi bir koruyucu tedbir artık bulunmamaktadır. İnsanlar kendi kararlarıyla baş başa bırakıldılar.
Oysa salgın bitmedi. Yeni varyantların ve çok daha kötüsü “maymun çiçeği” denilen yeni bir virüsün hızla yayılmakta olmasıdır.
Bu bağlamda yeni dalganın Türkiye’yi de çok etkileyeceği kaçınılmaz görünmektedir. Pandemi sürecini iyi yönetememiş bir yönetimin, çöken bir sağlık sistemi ile yeni dalgaya karşı tedbirler alması çok zor görünüyor.
Toplum olarak maske, mesafe gibi önlemleri kendimiz almaz ve duyarlı davranmazsak sonbahar mevsimi hepimiz için bir kabusa dönüşecektir.
---
Öyle kolay mı geçer sandın cezası talan etmenin Dünya’yı,
Bir diğeri geçmeden başkası çalar kapını ödemek için bedeli!
Misafir