08 Mayıs 2024


Kirli Toplum!



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Dilde gezer şeytan saklanarak altına cümlelerin,

Yine de kanar sözlere insan biat etmek isteyince!

--

Siyaset denilince, erdemli insanların ülkeyi yönetme iddiası ve yarışı olarak bilirdim. Tanıdığım siyaset adamlarının çoğu da ilkeli, prensipli, bilgili ve kişilikli insanlardı.

Kuşkusuz çıkarcı, kişisel menfaatleri peşinde koşan politikacılar da vardı ancak bunlar toplum nezdinde de sıradan siyasetçiler olarak bilinirdi.

Son yıllarda baş döndürücü bir değişim yaşandı. Toplum değiştikçe siyaset ve siyasetçiler de değişmeye başladı. Çünkü siyasetin amacı ve hedefi de değişmişti. Menfaat siyaseti daha bir önem kazandı.

Erdem, ahlak, doğruluk, adalet gibi ilkeler üzerinden siyaset yapanlar, her seçimde biraz daha eksildiler ve giderek görünmez oldular. Aslında toplum da öylesine değişmişti ki, artık erdemli siyasetçilere ihtiyaç duymuyordu.

Hamasete dayalı siyasetin cazibesine, çekiciliğine toplum da daha fazla dayanamayıp kapılmıştı. Böylece daha çok mili, dini söylemlerle toplum adeta esir alındı ve politikacıların gerçekçi olmayan vaatlerinin peşine takıldı.

Özellikle din ile harmanlanmış siyasetin ortaya çıkardığı çürümüşlük dikkat çekiciydi. Hakka riayeti, adaleti, doğruluğu, dürüstlüğü emreden İslam’ın savunucuları olarak bildiklerimizin tam tersini pervasızca uygulamaya koymaları gerçekten şaşırtıcı olmuştur.

Aslında hamaset ve istismar, toplumsal gerçekliğimizle de örtüşüyordu. Vatan-millet-devlet-bayrak gibi hamasi söylemlerin inandırıcı olduğu bir toplumda, din-cami-ezan-cihat-ümmet gibi söylemler neden karşılık bulmasın ki?

Yanılan bizdik, siyasete de topluma da fazla anlam yüklemişiz. Tarih boyunca toplumsal çoğunluk adaletsizliği adalete, ayırımcılığı eşitliğe, ahlaksızlığı erdeme tercih etmemiş midir?

İnsanlık tarihi bu gerçeklerle doludur. Öyle ki, görevleri sadece iyiyi, doğruyu, hakkı, adaleti bildirmek olan birçok peygamber, kendi toplumu tarafından yalanlanmış, hatta öldürülmüşlerdir.

Tarih boyunca birçok alim, aydın sadece yöneticilerin haksızlık ve zulmüne itiraz ettikleri için işkence görmüşler, sürülmüşler, kimileri de öldürülmüştür. Bu durumda dahi toplum, zalimin, zulmün tarafını tercih etmiş ve haklıdan yana tavır almamıştır.

Geçmişten bugüne ne değişti?

Coğrafyamızda yaşanan bunca zulüm ve vahşete rağmen, bireysel, grupsal veya ideolojik örgütler dışında toplumsal bir tepkiden söz edebilir miyiz?

Dillerinden “Allah-Peygamber-Din-Tekbir” düşmeyen Müslüman kitlelerin “haksızlık-hukuksuzluk” karşısında nasıl dilsiz, sağır ve kör davrandıklarını açıkça görüyoruz.

Coğrafyamızın tamamında bu tabloyu görmek mümkündür. Ülkemizde, çete-mafya-siyaset-devlet arasında yaşanan kirli bağlantılar ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan cinayet ve uyuşturucu ticareti dahil yasa dışı faaliyetler karşısında toplumsal bir duyarlılıktan söz etmek mümkün müdür?

 İslam ve insanlık onurunun gereği olarak itiraz etmesi gerekirken, aksine yönetimi sahiplenen, alkışlayan, destekleyen ya da bu kirliliğe sessiz kalan bizim toplumumuz değil midir?

İnanıyorum ki, bugün Müslümanlık iddiasında bulunan toplumsal çoğunluk, herhangi bir peygamber döneminde yaşamış olsaydı mutlaka helak olurdu.

Dini anlayışı, siyaseti, yönetimi ve toplumu birbirinden ayırmak doğru değildir. Biri kirlendiğinde hepsi birlikte kirlenir. Temiz siyaset ve temiz yönetim yoksa, temiz toplum da yok demektir. Siyaset de yönetim de dini anlayış da topluma göre şekillenir ve toplumla yol alır.

Korkarım ki bu yolun sonu helaktir!

--

Tanrı elbet sorar anlamayana öğüt için israf edilen cümleleri,

Çünkü bitin dilinden bit, itin dilinden it anlar!

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır