Üçüncü yılına giren savaş hakkında ‘Ukrayna kaybetti, Rusya kazandı. Savaşı kaybeden Cumhurbaşkanı Zelenski’nin iktidarda kalması zor, muhtemelen günleri sayılı. Bu yıl yaşanacak gelişmelere bağlı olarak daha ayrıntılı sonuçları görebileceğiz. Barış herkesten çok Ukrayna’nın lehine, çünkü savaş uzarsa Ukrayna ordusu veya devleti çökebilir’ yorumu yapmıştık.
Son haftalarda uluslararası medyada aynı doğrultuda çıkan değerlendirmeler arttı. Mevcut durum üç seçeneğe işaret ediyor. Ama maalesef hiçbirinde Ukrayna’nın kazanma şansı görünmüyor.
1. Seçenek: Hızlı ve sürpriz barış
Emekli Alman diplomat Michael von der Schulenburg, Rusya ve Ukrayna arasında gizli temasların sürdüğünü (muhtemelen ordu komutanları arasında) ve önümüzdeki birkaç ay içinde sürpriz şekilde anlaşma sağlanarak savaşın bitebileceğini söylüyor.
BM’de üst düzey görevler yapmış diplomat, Zelenski hakkında bizim daha önce yaptığımız yorumu neredeyse aynı sözcüklerle tekrarlıyor: Zelenski’nin görevini bırakmak zorunda kalması ve siyasi hayatının bitmesi sadece bir zaman meselesi.
Britanya’da ordu ve istihbarat çevreleriyle yakın bağlara sahip ünlü RUSI araştırma kurumuna göre Rusya’nın mevcut talepleri: Şu an kontrol ettiği topraklara ilaveten Ukrayna’nın ikinci büyük şehri Harkiv ve belki Odesa Rusya’ya bırakılacak. Ukrayna devlet başkanı Rusya’nın onayladığı bir isim olacak. NATO üyeliğinden vaz geçecek. AB’ye üye olabilir.
Amerika’da Quincy Institute tarafından yayınlanan Responsible Statecraft (Sorumlu Devlet Adamlığı) adlı sitede, kısa süre önce somut verilerle dolu uzun ve dikkat çekici bir rapor yayınlandı. Müzakere ile ulaşılacak çözümün sadece Ukrayna değil, aynı zamanda Rusya ve Batı’nın çıkarlarına da uygun düştüğünü anlatan Rapor, barışa karşı çıkmanın Ukrayna’nın geleceği için son derece tehlikeli olduğunu vurguluyor. Çünkü “savaş, istikrarlı bir yenişemezlik değil Ukrayna’nın muhtemel çöküşüne doğru ilerliyor.”
Burada bir parantez açalım. Quincy Institute adını, ABD tarihinin önemli devlet adamlarından John Quincy Adams’dan alıyor. George Washington’dan sonra ikinci Başkan John Adams’ın oğlu. Dışişleri Bakanı ve iki dönem Başkan olarak görev yapan Quincy’nin çok iyi hatırlanan sözleri şöyle: “Amerika yurt dışına canavarları yok etmek için gitmez.”
Amerika’nın en yetenekli dış politika uzmanlarından bazıları Sorumlu Devlet Adamlığı adlı sitede yazıyor. Quincy’nin işaret ettiği doğrultuda, ılımlı ve agresif olmayan bir dış politikayı savunuyorlar (restraint siyaseti). Yani bugünkü Başkan Biden’ın temsil ettiği çizginin tam tersini. Amerika’nın çok uzun olmayan bir vadede o çizgiye döneceğini düşünüyorum.
Batılı politikacılar artık Rusya’yı stratejik yenilgiye uğratmaktan, Moskova’da rejim değişikliğinden pek söz etmiyor. Rus ordusunu ve komutanlarını yetersiz ilan eden Batılı ‘askeri uzmanların’ o yorumları artık pek duyulmuyor. Şimdi daha çok, hükümetlerin Rusya’ya hangi ödünlerin verilebileceğini kendi aralarında tartıştıkları haberleri çıkıyor.
Ancak iki sorun var. Vahim yanlışlardan sonra yapılacak barış anlaşması Ukrayna’nın acı ödünlere katlanmasını gerektirecek. Zelenski’nin ona rağmen ayakta kalabilmesi zor. Durumu, siyasi hayatı büyük ihtimal savaşla beraber bitecek Netanyahu’nun kaderine benziyor.
İkincisi, Batı’da kamuoyu barış anlaşmasını Rusya kazandı diye algılarsa, baştan beri yüksek perdeden söylem tutturan egemen çevreler bunun altından nasıl kalkacak? Kasım seçimine hazırlanan Biden’ın “Rusya yenildi, çünkü Ukrayna’yı haritadan silmeyi başaramadı” söylemi şimdilik çok az çevreyi ikna etmiş görünüyor.
2. Seçenek: Yıl sonuna kadar direniş
Batı’da tartışılan bir yaklaşım, Ukrayna savunmaya çekilsin, hedefi yıl sonuna kadar daha fazla toprak kaybetmemek olsun, o arada vereceğimiz füzelerle Rusya’nın iç kesimleri vurularak Kremlin daha çok ödün vereceği bir anlaşmaya zorlansın şeklinde özetlenebilir.
Ancak yıl sonuna kadar Ukrayna dayanabilecek mi? Veya dayanabilirse ve Amerika’da seçimi Trump kazanırsa ne olacak?
Ukrayna ordusunun cephanesi tükenmek üzere. Cepheyi ziyaret eden The Telgraph gazetesinin muharibi, bir Ukraynalı askerin “Rusları görsek bile ateş edemiyoruz, çünkü yeterli cephanemiz yok” dediğini yazıyor.
Mart 2024’e kadar Batı 1 milyon topçu mermisi temin sözü vermişti, ancak yarısı geldi.
Savaşın kurmay planlamasını Almanya Wiesbaden’de NATO karargahından Amerikalı ve İngiliz generaller yürütüyor. Cephane planlaması o kadar kötü mü yapıldı?
Silah ve cephane gelse, Ukrayna’nın yeterli sayıda askeri yok. Kiev aylardır üzerinde çalıştığı yeni askere alma yasasını bir türlü çıkaramıyor. Savaştan önce 44 milyon olan nüfus 28-30 milyona düştü, askere alma havuzu küçüldü. Kadınlara mecburi askerlik düşünüldü, tepkiler üzerine geri çekildi. İki yıldır cephede savaşan askerlerin rotasyona alınıp dinlendirilmesi gerekiyor, ama yeterli taze kan yok. Yoğun bir askere alma politikası izlenirse, zaten bozuk giden ekonomi bir darbe daha yiyecek.
Buna karşılık Rusya savaş ekonomisine geçti, askeri üretimi katlayarak artırdı. Savaşın başında Ukrayna topraklarında tuttuğu 180 bin askeri 2023 sonu itibariyle 450 bine çıkardı.
Ukrayna’da ekonomi çöküntü içinde. Kiev’in hazırladığı 2024 bütçesi 43 milyar dolar açık öngörüyor. Son aylarda Batı’dan gelen yardım yok denecek kadar cılız. Sadece AB, uzun çekişmelerden sonra 54 milyar dolar destek taahhüdü verdi- ama dört yıl için. Büyük açık nasıl kapatılacak, bilen yok.
Biden yönetimi, 61 milyar dolar yardım paketini Kongre’de bekleten muhalefeti sorumlu gösteriyor. Ama bu tutum gerçeği doğru yansıtmıyor. Biden yönetimi, başkanlık seçimleri nedeniyle 2024’de Ukrayna’ya yardımın önemli düzeyde düşeceğini bir yıl önceden, Ocak 2023’te Kiev’e bildirdi. Çünkü Amerikalı seçmen Ukrayna’ya büyük miktarlarda yardımı desteklemiyor. Şu an seçmenin yaklaşık %70’i Ukrayna’da diplomatik müzakere ve barış istiyor.
“Ne gerekirse veririz” diye sırtını sıvazlayarak Ukrayna’yı Rusya’nın önüne attılar, ardından Nisan 2022’de uygun koşullar içeren barış anlaşmasını sabote ettiler, yine ‘savaş, savaş’ dediler. Biden yönetimi ve peşine takılan Avrupalı liderlerin çoğu hamasi söylevler çekmeye devam ediyor, ama ölüm kalım bunalımı yaşayan Ukrayna’ya yeterli destek vermeye yan çiziyorlar.
Nisan 2022’den sonra ölen on binlerce can ve kaybedilen toprakların hesabını kim verecek? Siyasi ve ahlaki sorumluluğu kim üstlenecek?
Bir ülkeyi mahvettiler!
Ne demeli? İki ay önce “bunun adı kalleşlik” demiştik. Acaba çok sert mi söylemişiz?
En yakın çalışma arkadaşlarına göre Zelenski “Batı’nın Ukrayna’ya ihanet ettiğini” düşünüyor. Ama bunu şimdilik açıkça dile getiremiyor.
Savaş uzarsa Rusya bu yıl kapsamlı bir taarruz başlatabilir, Ukrayna daha kötü durumlara düşebilir diye aylardır vurguladıklarımızı şimdi bol bol Batı medyası dillendiriyor. CNN World alarm veriyor: “Ukrayna asker ve toprak kaybediyor… cephede (Rusların) işi süpürüp bitireceği değişim ihtimali tamamen gerçek.”
3. Seçenek: Üçüncü Dünya Savaşı
Batılı liderler arasında Ukrayna konusunda görüş birliği yok. Zihinleri karışık.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron “Rusya’nın kazanmasına izin veremeyiz, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker göndermesi dahil hiçbir seçenek dışlanamaz” dedi.
Putin “NATO-Rusya savaşı çıkar, çatışma nükleer savaşa gider” mealinde sert yanıt verdi. Şubat 2022’de savaşın başladığı günlerde de “Rusya’nın konvansiyonel bir savaşta NATO’yu mağlup edemeyeceğini biliyoruz. Öyle bir savaşta Rusya mecburen nükleer silah kullanır” demişti.
Bunun üzerine İngiltere, Almanya hatta en sıkı Ukrayna yanlısı Polonya dahil Avrupalı ülkelerin çoğu kesin bir dille Macron’u yalanladı. Almanya Başbakanı tüm AB adına konuştu: “Hiçbir AB ülkesi Ukrayna’ya asker göndermeyecek.”
Ender rastlanan derecede haşin darbe, Başkan Biden yanlısı bir Amerikan gazetesinin kıdemli yazarından geldi: Macron kendine ehemmiyet kazandırmaya çalışıyor. Provokasyon yapıyor. Stratejik şaşkınlık sergiliyor. Fransa gayri ciddi. Macron zaten hep böyledir, vs.
Kendi Dışişleri Bakanı mecburen, Macron’un açıklamasına “öyle değil böyle demek istedi” diye farklı anlamlar yüklemeye çalıştı!
Kafa karışıklığının bir başak göstergesi, istihbarat örgütleri ve üst düzey politikacılardan art arda gelen akordu bozuk açıklamalar.
CIA büyük bir gazeteye, en az 10 yıldır Ukrayna istihbaratını nasıl Rusya karşıtı faaliyetler için kullandıklarını ve neler yaptıklarını ayrıntılı şekilde ‘sızdırdı’. Böylece “Amerika, Ukrayna’yı Rusya’ya düşman müstahkem kaleye dönüştürmek istiyor” iddialarına daha inandırıcılık kazandırdı.
Ukrayna istihbarat başkanı gazetecilere, Rus muhalif Navalni’nin doğal nedenlerle ve kan pıhtısı atması sonucu öldüğünü, ellerinde kesin bilgi olduğunu açıkladı.
İki Alman generali, Kırım’a bağlanan Kerç Köprüsünü Taurus füzeleriyle nasıl imha edebileceklerini tüm ayrıntılarıyla konuşurken, Rus dinlemesine yakalandı. Rusya konuşmayı kamuoyuna sızdırınca, Başbakan Scholz’dan yalanlama geldi: “Almanya böyle bir şey yapmaz. Bunun için Ukrayna’ya füzeleri kullanabilecek Alman askeri göndermek gerekir. İngiltere ve Fransa öyle yaptı ama Almanya asla asker göndermez.” Müttefik İngiltere ve Fransa bugüne dek Ukrayna’ya asker göndermediklerini söylüyordu!
Önümüzdeki aylarda Ukrayna ordusu çökerse, Kiev’de iktidar kargaşası çıkarsa veya Rusya daha geniş Ukrayna topraklarını ele geçirirse Batılı ülkeler ne yapar? Öngörmek olanaksız, her şey mümkün.
Karar vericiler arasındaki mevcut uyumsuzluk ve kafa karışıklığına ilaveten, burada ayrıntısına giremeyiz, Batılı seçkinler arasında bol miktarda mevcut fanatikleri de dikkate almak gerekir.
Bazı ülkelerin bilerek atacağı adımlar veya sıcak çatışma ortamında yaşanabilecek kazalar sonunda NATO-Rusya çatışması, ardından Üçüncü Dünya Savaşı ve uygarlığı yok edecek nükleer savaş hiç de sıfır ihtimal değil.
Umut edelim ki olmasın!
Misafir