17 Ekim 2025


DEMİRTAŞ Özgür Kalmalı



Abdulbaki ERDOĞMUŞ

A- A+

Hatırlanacaktır, 2014’te Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Kobani işgali sonrası, Türkiye’de de işgal ve katliamlara karşı “Kobani'ye destek" yürüyüşleri yapıldı ve protestolarda bulunuldu. Bu olaylar nedeniyle HDP'nin eş genel başkanı Demirtaş’ın dokunulmazlığı kaldırılmış, yargılanarak tutuklanmıştı. 4 Kasım 2016'dan beri yaklaşık 9 yıldır Edirne Cezaevi'nde tutukludur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 20 Kasım 2018'de Türkiye’deki yargılamanın adil olmadığına ve Selahattin Demirtaş'ın siyasi nedenlerle tutuklu olduğuna karar vermiş, derhal serbest bırakılması gerektiğini açıklamıştı. Karara uymakla yükümlü olan Türkiye, itiraz hakkını kullanmakla kalmadı, “kararın kendilerini bağlamayacağını” açıklayarak esas itibariyle tutukluluğun hukuk sorunu değil, siyasi olduğunu ortaya koymuş oldu.

AİHM, 8 Temmuz 2025 kararında da Demirtaş'ın Kobani Davası bağlamında tutuklanmasını “hukuki açıdan sorunlu" bulduğunu açıklayarak siyasi bir dava olduğunu belirtmiş oldu. Böylece Demirtaş’ın siyasi gerekçelerle tutuklu kaldığı ve hukuka aykırı olarak özgürlüğünden mahrum bırakıldığı kanaati kamuoyunda da büyük ölçüde kabul gördü.

Bunun üzerine Demirtaş’ın içerde tutulmasını, “birileri istiyor” diye ileri sürülen iddialar giderek yaygınlaşmış ve kamuoyu vicdanını yaralamıştır. İddianın doğru olup olmadığını veya birilerinin “kim” olduğunu bilmiyorum ancak siyasi gerekçelerle içerde kaldığına ben de inanıyorum.  Zaten kendisi de savunmasında, "hakkımda somut tek bir delil yok, bu bir siyasi intikam davasıdır, hukuken tutuklanmadık, hepimiz siyasi rehineleriz" diye durumunu net bir biçimde açıklamıştı.

-

Son gelişmeler ise çok daha vahim ve hukuk adına bir trajedi olarak değerlendirilmektedir. İtiraz edilmemesi durumunda 7 Ekim 2025’te tahliye olması umut edilen DEMİRTAŞ, son günde Türkiye’nin, AİHM’nin ihlal kararına itiraz ederek tahliyesini bir kez daha ötelemesi İnsan Hakları ve hukuka saygı boyutuyla ulusal ve uluslararası toplum nezdinde büyük bir şaşkınlık yarattı.  “Hukuksuzlukta ısrar” olarak kabul edilen bu girişim, kamuoyunun vicdanını bir kez daha derinden yaraladı.

Bu duruma ilgisiz kalmamak ve “dilsiz şeytan” konumuna düşmemek için düşüncelerimi okurlarımla paylaşmayı bir sorumluluk gördüm. Bu bağlamda DEMİRTAŞ’a yapılan haksızlığı bir defa daha kınadığımı belirtmeliyim.

Demirtaş’ın siyaset yapmasını önlemek veya önüne engeller koymak, sadece Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermekle kalmıyor, Türkiye siyasetine, İktidarın hukuk ve demokrasi iddiasına ve toplumsal barışımıza da zarar verdiğini düşünenlerden biriyim. Kamuoyunun büyük çoğunluğunun kanaatinin de bu yönde olduğunu düşünüyorum.

Zira kamuoyu da çok iyi biliyor ki DEMİRTAŞ, Türkiye’de yetişen en önemli siyasetçilerden biridir ve en azından siyasetin sosyal demokrasi alanında liderlik kapasitesine sahip karizmatik bir şahsiyettir. Genç, entelektüel, aydın ve kendisini yenileyen bir siyaset insanına her şeyden önce ülkemizin ihtiyacı vardır. Böyle bir siyaset insanına haksızlığı ve hukuksuzluğu reva görmek, siyaset yapmasını engellemek kuşkusuz vatanperverlikle bağdaşmaz.

Serbest kalması durumunda DEMİRTAŞ’ın Türkiye’nin mevcut siyasi koşullarında aktif siyaset yapacağını da düşünmüyorum. Ancak yeni siyasetin ve demokrasinin inşasında ihtiyaç duyulan siyasetçilerin başında geldiğini ve bunu da cesaret, bilgi ve karizmasıyla hak ettiğini düşünüyorum.

Bu nedenle Selahattin Demirtaş’ın, Çözüm Süreci veya Af kapsamında değil, hukukun gereği olarak serbest kalması gerektiğine inanıyorum.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır