20 Nisan 2024


Şeytana Ruhunu Satmak



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Şeytanlaşmış ruhların

Bedensel arzularını tatmin etme hali

Makam, mal ve mülk arzusu!

Bu yüzdendi sahte itibar görmeleri...

 

Güç, makam ve para varken gösterilen itibar ve saygınlık sahtedir. Sahte olan yönü, saygı gösterenler kadar saygı görenler için de söz konusudur. İki taraf da saygınlığını dünyalık ve geçici beklentiler üzerine kurar. Beklentiler bitince saygınlık ve itibar da sona erer. Tercihler ne kadar hızlı değişirse, beklentiler de o denli değişir ve daha çok artarak, bazen de azarak ortaya çıkar. Yani önü alınmaz istekler ve talepler, iki tarafın daha önce kurdukları samimi, içten ilişkilerini dahi sahte bir saygıya dönüştürür.

Ne yazık ki ilişkilerimiz bu yönde gelişmekte, olumsuz boyutlarıyla bizi derinden etkilemektedir. Yaşadıklarımız, ‘Şeytana ruhunu satmak’ dedikleri ifadeyle tam da örtüşmektedir. İlişkiler maddi temellerde kurulunca, insanı insan yapan asıl değerler giderek ve hızlı bir şekilde kaybolur. Değerlerle çıkarlar birbirleriyle çatışma halinde oldukları için, ikisinin bir arada olması, insanın iç sükûnetini ve ruhsal durumunu bozar. Bu nedenle de ikisinden birini tercih etmek zorunda kalır insan.

Dünyalıklar tercih edilince, doğal olarak değerler yenilir ve geri çekilir, zamanla tamamıyla yok olurlar ve insan arzularının, bitmez tükenmez isteklerinin tutsağı olur. Bir bakıma değerlerden arınarak şeytanıyla baş başa kalır. Artık yola “şeytan” olarak devam etmek durumundadır. Alkışlanan, saygı ve itibar gören aslında onun bu şeytani yönüdür. Güç, makam ve para kaybettiğinde, alkışlayanların, önünde el-pençe duranların kaybolduklarını, kalabalıkların dağıldığını gördüğünde şeytanıyla baş başa kaldığını, hatta şeytanın da kendisinden uzaklaştığını fark eder. Çünkü artık kendisi şeytanlaşmıştır. İlkelerini yitirenlerin ve değerlerden yoksun olanların şeytandan bir farkı kalır mı?

Doğru kişilik, düzgün karakter, onurlu duruş, şahsiyet sahibi olmak gibi özelliklerin hepsi değerler sisteminin parçalarıdır. Bunları yitirince, kişi artık kişiliksiz, karaktersiz, onursuz, şahsiyetsiz olarak kalabalık yığınların içine karışarak yaşamını sürdürebilir. Ne yazık ki, bunun sayısız örnekleri vardır. Politikacılar, bürokratlar ve onların yakınları göz önünde olan örneklerdendir.

Günümüz pragmatist gençliğin yaşamına pek uymasa da değişmeyen gerçek; insanın kişiliğini, şahsiyetini, onurunu, kısacası değerleri koruyarak makam ve para sahibi olmayı başarması durumunda hayatın öznesi olabilir. Tercihlerini değerlerden yana kullanmak onu makbul insan yapar. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu da bu makbul insandır. Makama itibar ve saygınlık katan da, makamlarını kaybettiklerinde itibar ve saygınlıklarını devam ettiren de sadece bu insanlardır.

Gözlemleyebildiğimiz bizden önceki kuşaklarda çokça şahit olduğumuz durum bunun aksidir. Değerler yerine çıkarlarını tercih edenlerin, çıkarlar ve makamlar son bulduğunda “sudan çıkmış balık” misali çaresiz ve yalnız çırpınmak durumunda kaldıklarını şaşkınlıkla gördük. Gözümüzde ulaşılmaz olanların, koca koca adamların, siyah makam arabaları ve korumalarıyla geçip giderken büyük adamlar! olduklarını düşünürdük. Gerçi yakından tanıdıkça hiç de öyle olmadıklarını öğreniyorduk ancak herkes bizim kadar da şanslı değildi. Onları yakından tanımak kaç kişiye nasip olur ki?

 Makamlarını kaybedince, bu tür adamların artık makamları olmadığı için saygınlık ve itibarları da kaybolmuştu. İş işten geçiyordu ancak anladık ki çok azı hariç bu koca adamlar itibar ve saygınlıklarını makamlarından alıyormuş!

 En azından benim yakından bildiklerim ve gözlemlediklerim birer hayal kırıklığı olmuştur. Aldıkları eğitime, kendilerine harcanan emeğe ve maliyete yazık! Ülkemizin ve insanımızın sırtında bir yük ve kambur gibi duruyorlar.

 

Hiç bitmeyecek olsaydı eğer itibar

makama, mala ve mülke,

Kervanın önündeki merkebe düşmezdi öncülük

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır