20 Nisan 2024


Korku ve Toplum



Muhammet Mehdi ERDOÄžMUÅž

A- A+

Kopyalanmış tehdit ve baskılarla canlandırılmış korkuları dünün,

Ürkütür aynı sahte kabadayılıklara boyun eÄŸen zavallı kitleleri!

----

Kelime olarak korku; ‘’Bir tehlike ya da tehlike düÅŸüncesi karşısında duyulan endiÅŸe, kaygı, üzüntü ve kötülük gelme ihtimali’’ anlamındadır. Bu tanım daha çok bireysel korkuyu ifade etmek için kullanılmaktadır.

Toplumsal korkuyu ise, bir belirsizlik, ÅŸiddet, baskı, zulüm, adaletsizlik, hedef gösterilme, maddi ve manevi yaÅŸam hakkı tanınmamak, ötekileÅŸtirilme vb. tehditler karşısında tetiklenen, rahatsız edici, huzursuzluk doÄŸurarak bir kitleyi, grubu veya çoÄŸunluÄŸu etkileyen olumsuz bir his olarak tanımlayabiliriz.

Egemenler, gücü elinde bulunduranlar tarih boyunca iktidarlarını korumak/güçlendirmek amacıyla baÅŸvurdukları bir yöntemdir.

Nedenleri ve amaçları farklı olsa da korku ile toplumu sindirmek, itaate zorlamak, boyun eÄŸdirmek neredeyse her dönemin ve her iktidarın uygulamaları arasında yer almıştır.

Bu baÄŸlamda diyebiliriz ki tarihten günümüze toplumlarda oluÅŸan genel ve ortak korkuların kaynağı, güç sahiplerinin politik-ekonomik-sosyal-güvenlik gibi gerekçelerle oluÅŸturdukları baskılardır.

BaÅŸka bir neden de iktidar/güç sahiplerinin düÅŸünen, sorgulayan, eleÅŸtiren toplumdan duyduÄŸu korkudur. Ä°ktidarlar, kendi korkularını perdelemek için ‘korku düzeni’ inÅŸa ederler.

"Ä°nsanları harekete geçirmek için iki manivela vardır. Menfaat ve korku" diyen Napolyon Bonapart’ı örnek alan iktidarlar/güç sahipleri, korku düzeni ile toplumları yönetmeyi bir yöntem olarak seçerler.

Güç imparatorluklarının yıkılmasından sonra ortaya çıkan ulus-devletler döneminde de ‘korku’ vazgeçilmez bir yöntem olmaya devam etmiÅŸ, bazı dönemlerde imparatorluklara rahmet okurcasına uygulanmıştır.

UlusçuluÄŸun, ırkçılığın egemen olduÄŸu Avrupa’da, sınıf egemenliÄŸinin hâkim olduÄŸu Rusya’da yaÅŸanan yıkım, katliam ve soykırımların modern çaÄŸda yarattığı korkuyu yazmaya kitaplar yetmez.

CoÄŸrafyamızda da “milli devlet” iddiasıyla oluÅŸturulan siyasal düzenlerin yarattığı korkuların toplumsal travmalara yol açtığını bizler de görüyor ve yaşıyoruz.

Benzer korkuları silahlı örgütler de uygulamaktadırlar. Dini, etnik, ideolojik örgütlerin tamamı için baskı, tehdit, zorbalık ve katliamlarla korku düzeni kurmak bir mücadele yöntemidir.

Gerek devletlerin gerekse örgütlerin korku düzenine boyun eÄŸmeyenlerin, teslim olmayanların iÅŸkencelere maruz kaldıklarını, ötekileÅŸtirildiklerini, faili meçhul cinayetlere kurban gittiklerini kendi coÄŸrafyamızdan biliyoruz.

Ülkemizde yüzlerce aydın, gazeteci, siyasetçi sırf bu nedenle cezaevlerindedir. Yüzlercesi de tahdit ve baskı altında tutulmaktadır. En son örneÄŸi bir ÅŸarkı sözünden dolayı baskı altına alınan, tehdit edilen ve hakkında soruÅŸturma açılan Sanatçı Sezen Aksu’dur.

Sezen Aksu örneÄŸi, korku düzenini tanımlamak için yeterli deÄŸil mi?

Korkuları yenen bir toplum olmadıkça korkutulmaya devam edileceÄŸiz. Tek çözüm; korkuları yenmektir.

Bu baÄŸlamda korkak toplumlar, bilim ve teknolojide, sanatta, üretimde, felsefede, edebiyatta vb. birçok alanda cağın gerisinde kalır. En önemlisi de Horatius dediÄŸi gibi; "Korku içinde yaÅŸayan adam asla hür deÄŸildir." Hürriyeti olmayan bir toplumun onuru da olmaz!

----

Korku içinde yaÅŸamaktansa boyun eÄŸip mahkûm gibi bir kula,

Özgür ve onurlu varmak erdemdir huzuruna Rabbin!

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır