Bir önceki yazımda sivil düşünce merkezli yeni bir siyaset ile hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir devlet/yönetim inşasının gereğine vurgu yapmıştım. Bu değişim ihtiyacının artık toplumun neredeyse bütün kesimlerinde hissedilmesi oldukça sevindiricidir. Sivil Siyaset Hareketi olarak bizler de, yıllardır bu değişim için çaba gösteren kesimlerden biriyiz. “Karınca” misali bir katkımız olmuşsa kendimizi bahtiyar sayarız. Gelişmelerde bizim de rolümüz olduysa, bu başarımızı özellikle Sivil Siyaset Hareketine fikirleriyle, yazılarıyla ve katılımlarıyla katkı sunan değerli dostlarımıza borçluyuz.
Değişim ve dönüşüm ile ilgile toplumda oluşan algı farklıdır. Çoğunlukla iki kavram aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu anlayışın oluşmasında ideolojik ve hamasi siyasetin etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim gibi toplumları yönlendiren temel faktörlerden biri politikadır, politikacılardır. Yenilenemeyen politikaların toplumun önünü açamadığını da biliyoruz.
M.Esed “İslam’da Devlet ve Yönetim İlkeleri" adlı kitabında; “Herhangi bir devlet onu oluşturan halka mutluluk ve refah sağlayacaksa o devletin temel zorunluklarında birisi insanın sosyal-entelektüel gelişiminin tam olarak önünü açmak ve böylece politik hukuk kavramında katılığı önlemektir” der.
Devleti, iktidar ve ideolojileri için bir dayatma olarak kullananlar, toplumun önünü açmadıkları gibi cehalet ve yoksulluk girdabında tutarak gelişmenin ve dönüşmenin önünü de tıkamaktadırlar. Son on yılda ülkemizde uygulanan politikaların buna hizmet etmediğini söyleyebilir miyiz? Bu politikaların ülkeyi de, toplumu da gerilettiğini, çağın gerisine attığını görmemek mümkün mü?
“Tek Adam Rejimi” tarih boyunca büyük sorunlara neden olmuş ve onarılmaz tahribatlara yol açmıştır. Tek Adam’ın kim olduğu, meşrebi veya mezhebinin ne olduğu hiç de önemli değildir. Gücün bir kişiye verilmesinin büyük riskler taşıdığı hususunda yine M.Esed’in şu tespitini aktarmakta yarar görüyorum:
“…her ne kadar zeki, dürüst ve iyi niyetli olursa olsun bir kişi herhangi bir meselede kişisel temayüllerinden dolayı hükmünde kolaylıkla hata yapabilir“
Masum bir yaklaşımla dahi olsa, “Tek Adam Rejimi”, özellikle 21. yy koşullarında düşünülmesi, talep edilmesi mümkün görünmezken, ülkemizde kitlesel bir destekle hayata geçirilmiş olması, geriye ve cehalete doğru bir değişim ve dönüşümün de mümkün olabileceğini gösterdi.!
Bu geriye dönüşün sorumluları politikacılar olsa da, kaderini politikacılara bağlayan bir toplumun da en az politikacılar kadar sorumlu olduklarını düşünüyorum. Oysa değişim ve dönüşüm kaderi ve kararı bizim elimizdedir. Biz istemedikçe Allah dahi müdahale etmeyecektir.!
“"Bir toplum nefislerini (kendini) değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez." (Ra'd, 13/11)
Bütün zamanlara karşı sorumlu olmak bilinciyle gerek entelektüel/aydın çevrelere gerekse topluma mesajımız çok açıktır. Sivil Siyasetin temel şiarı olan ortak dil, ortak payda ve ortak gelecek ilkelerinde birarada olmaya ve temel sorunlarımızı ortak akıl ile müzakere etmeye devam edeceğiz.
Sivil Siyaset Hareketinin “Demokrasi’de İttifak Hareketi" ne dönüşmesi için başlattığımız çalışmayı da tekrar hatırlatmak isterim. Gerek kavramın içini doldurmak gerekse daha ileriye taşımak için tüm dostlarımızdan fikri ve siyasi katkı beklediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Politik popülizmin büyük sayılara, dini popülizmin iktidar ayrıcalıklarına ihtiyacı vardır. Bizim sadece akledenlere ve insan kalanlara ihtiyacımız var.
Misafir