25 Nisan 2024


Bugün seçim olsa kim kazanır, belli



Haluk ÖZDALGA

A- A+

Bugün seçim olsa kim kazanır? Bu sorunun gerçeğe en yakın cevabını anketler verebilir.

İktidarın adayı Tayyip Erdoğan, ama muhalefetin adayı veya adayları belli değil. Bu da ölçmeyi zorlaştırıyor. O nedenle hesap, parti oyları üzerinden yapılıyor.

Güvenilir anket şirketlerinden Metropoll’ün Eylül için bulguları kısa süre önce açıklandı. Karasızlar dağıtıldıktan sonra şöyle:

AKP 41.5, MHP 9.4 // CHP 22.8, İYİ P 11.3, HDP 10.4, SP 1.5, Deva 1.3, GP 0.9, Diğer 0.9.

Cumhur İttifakı (2 parti): 50.9

Muhalefet Bloğu (6 parti): 48.2

 

Cumhur İttifakı önde. Son bir ay içinde en büyük artış AKP’de görülürken (+2.0), en büyük düşüş CHP’de (-4.0).

Altı muhalefet partisi henüz bir ittifakı çatısı altında buluşmuş değil ve bu ihtimal uzak görünüyor. Ama bu partilerin seçimlerde Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayı destekleyeceğini varsayalım ve buna Muhalefet Bloğu diyelim.

Güvenilir bir başka anket şirketi KONDA’nın Eylül için bulduğu sonuç ise Muhalefet Bloğunun önde olduğunu gösteriyor:

Cumhur İttifakı: 47.3

Muhalefet Bloğu: 52.7

 

İki anket sonucunun Cumhurbaşkanlığı seçimleri için başa baş bir çekişmeye işaret ettiği söylenebilir. Önemli bir nokta, hesabın ‘parti oyları’ üzerinden yapılması. Ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başka etkenler de söz konusu olacak.

 

Şimdi başlıktaki soruya cevap verelim. Parti oyları esas alınarak yapılan hesaplar gösteriyor ki, bugün Cumhurbaşkanlığı seçimleri olsa Erdoğan rahat şekilde kazanır. Bunun en az dört önemli nedeni var.

Birincisi, 6 muhalefet partisi seçmeninden Erdoğan tarafına kaçacak oylar, iki iktidar partisi seçmeninden muhalefet adayı tarafına kaçacak oylardan büyük olasılıkla bir hayli daha fazla olacak.

Çünkü Cumhur İttifakını oluşturan iki parti arasındaki siyasi doğrultu uyumu, altı muhalefet partisi arasındaki uyumdan çok daha güçlü. Ayrıca, genel bir kural olarak, iki parti bir araya geldiğinde ortaya çıkacak muhtemel seçmen firesinin, altı partiye göre daha az olması işin doğası gereği.

İkinci neden adaylarla ilgili. İktidarın adayı belli, Erdoğan. Kamuoyunda en yüksek isim tanınmışlığına sahip siyaset adamı ve güçlü siyasi deneyime sahip. Seçmenle rahat diyalog kuruyor.

Muhalefet aday konusunda nasıl bir yol izleyecek henüz belli değil. Birden fazla aday çıkarsa, en iyi ihtimalle seçimi ikinci tura taşıyabilirler. Ama birden çok aday, partilerin kendi adaylarını çıkarması demek. O durumda muhalefet partilerinin tüm seçmenini ikinci turda tek adayın arkasında toplamak daha da zorlaşacak.

Tek aday çıkarsa, mevcut partilerden birinin genel başkanı olamaz.  İsim tanınmışlığı Erdoğan’ın bir hayli gerisinde kalacak. Siyasi deneyimi yüksek, seçmenle etkili iletişim kurma yeteneği güçlü ve bağımsız bir aday bulmak gerekiyor. Hiç kolay değil.

Üçüncü neden, seçimin ne zaman yapılacağına iktidar karar verecek ve herhangi bir nedenle oylarında yükseliş yakaladıkları zamanı seçecekler.

Neredeyse kesin ki, seçimler zamanında olmayacak, baskın seçim yapılacak. Ortak aday çıkarılırsa, adayın kendisini seçmene tanıtması için sadece birkaç hafta kalacak. Ortak aday seçim kampanyasını bu kadar kısa sürede büyük Türkiye coğrafyasında nasıl organize edecek, bir başka dev sorun.

CHP Genel Başkanı niçin ısrarla erken seçim çağrısı yapıyor, mantığını anlamak mümkün değil.

Nihayet dördüncü önemli neden, herkesin bildiği gibi iktidar, kontrol ettiği medya desteğini ve devlet gücünü seçim günü dahil kampanya boyunca sonuna kadar kullanacak.

Bu dört faktör iktidar adayı lehine en az 6-7 puan avantaj sağlayabilir. Bir başka deyişle, muhalefet bloğunun seçim kazanabilmesi için, baskın seçim ilan edildiğinde en az %56-57 gibi bir oy oranı yakalamış olması gerekiyor.

Anketlerinin muhalefet partileri açısından gözler önüne serdiği bazı hususlara da işaret edebiliriz.

Metropoll ve KONDA anketinin ikisi de CHP oyunda düşüşe işaret ediyor (%22.8 ve %21.6).  Düşüş geçici veya hata payı içinde olsa bile, herhangi bir yükselişin söz konusu olmadığı kesin. Muhalefetin sıçrama yapması için uygun koşullar var, ama ana muhalefet yıllardır yerinde sayıyor.

CHP sadece ittifak veya kim aday gösterilecek gibi taktiksel sorunlara uğraşıyor. Halbuki partinin yapısal ve daha derin sorunları var.

Ana muhalefet liderinin seçim kazanma şansı olmaması partiyi tıkıyor. Bu aynı zamanda Erdoğan’ın en büyük avantajlarından biri. Yukarıda özetlenen ve iktidara en az 6-7 puan avantaj sağlayan nedenlerin önemli bir kısmı CHP’deki bu tıkanmadan kaynaklanıyor. CHP’yi taktiksel konularla uğraşmaya mahkum ediyor.

Hayır, seçim kazanamayacak Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını önermiyorum.

Ana muhalefet kendisine, seçim sandığında iktidara meydan okuyabilecek bir genel başkan bulmalı. Siyasetin doğası bunu gerektiriyor.

Seçmenin tercihi açık. İhtiyaç acil. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimi aday göstereceğine hızla karar vermesi ve özveri gösterip genel başkanlık görevini o kişiye bırakması bir çözüm olabilir.

Böyle bir çözüm kendisi, partisi ve ülke için, kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir kez daha kaybettikten sonra görevi bırakmasından çok daha iyi olacaktır.

Metropoll ve KONDA anketlerinde oyu 11.3 ve 14.8 görünen İYİ Parti’de önümüzdeki dönemde muhalefet bloğunu zayıflatacak sürprizler yaşanabilir. Son günlerde yaşanan iç sorunların, AKP-MHP bağlantıları dışında olmadığını bizzat üst düzey partililer söylüyor.

Her iki anket HDP’nin %10’u geçeceğini gösteriyor (%10.4 ve %11.5). İktidarın uyguladığı korkunç baskıya rağmen veya kısmen o nedenle, HDP ilk seçimlerde 7 Haziran 2015’deki kendi rekorunu (%13.1) aşabilir.

11 ay önce kurulan Gelecek Partisi ve 8 ay önce kurulan Deva’nın oyları %1 civarında. Kuruluş aşamasında yapılan yanlışların sonucunu yaşıyorlar ve askerlikteki “yığınakta yapılan yanlış, savaşın sonuna kadar sürer” sözü akla geliyor. Bu iki partinin mevcut gidişe devam ederek kayda değer bir sıçrama yapması zor görünüyor. Daha radikal çözümler düşünmeleri gerekebilir.

Muhalefetin başarı şansının zayıf olduğunu gösteren sadece anket sonuçları değil. Yaşadığımız güncel gelişmeler bunun işaretleriyle dolu. Fransa’yla yaşanan kriz son bir örnek.

AKP’nin derdi kesinlikle Avrupa’daki İslamofobi’yle mücadele değil, içerde düşüş eğilimindeki oy grafiğini tutmak. Aksi olsaydı, Doğu Türkistan’da İslamofobi ötesinde soykırıma uğrayan Uygurlar ve yerle bir edilen camiler için iki söz ederdi.

Buna karşılık muhalefet, Fransa’daki dramatik ve hayati gelişmeler karşısında kendi tavrını koymak yerine, AKP’nin tavrının ve gündeminin kuyruğuna takıldı. Halbuki farklarını ortaya koymaları gerekirdi. Söylemeleri gereken çok şey vardı.

Dediler ki, biz iktidar olsaydık Fransa krizinde aynısını yapardık!

Bu aciz muhalefetin Türkiye’yi krizden çıkaracak önderlik yeteneğine sahip olmadığı ortada.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır