Şi Cinping, Emanuel Macron, Bernie Sanders gibi pek çok önde gelen siyasetçi, halen süren korona krizinin bir savaş durumu olduğu konusunda hemfikir. Bilindiği gibi, tüm savaşların ilk kurbanı daima gerçekler olur.
Dünya Sağlık Örgütü DSÖ Genel Sekreteri Etiypyalı doktor Tedros Adhanom Ghebreyenen, Çin’in yeni korona virüsüyle mücadelesini defalarca övdü. Başkan Şi Cinping’le Pekin’de 28 Ocak’ta yaptığı toplantıdan sonra Ghebreyenen, Çin’i ve Çin liderliğini “salgının nasıl kontrol altına alınacağı hakkında yeni bir standart ortaya koyduğu” ve “elindeki enformasyonu açık şekilde paylaştığı” için methetti. 20 Şubat’ta Çin’e bir kez daha övgüler düzdü. Virüs salgınını bastırmak için gösterilen kararlı tutumun, kendini hazırlamak için “dünyaya daha çok zaman kazandırdığını” söyledi.
Ama gerçek durum tam tersi. Vuhan’daki yerel sağlık yetkililerinin salgını uzun süre gizlemesi, sorunu ilk kez ortaya çıkaran Doktor Li Venliang’ın tutuklanması ve internetin sert şekilde sansür edilmesi aslında virüs’e daha çok zaman kazandırdı.
Aralık 2019’da Vuhan’da ilk vakanın tespit edilmesinden 20 Ocak’ta acil durum ilan edilene kadar geçen üç hafta boyunca olup bitenlerin karartılması nedeniyle virüs yayıldı, öncelikle İtalya ve İran’a sıçradı.
Wechat ve YY gibi sosyal medya platformlarda Çin vatandaşları, 2003’teki Sars krizinden ders almadığı için Çin yetkililerini eleştirdi. Sars virüsü Aralık 2002’de Guangdong vilayetinde ortaya çıkmış ve diğer ülkelere yayılmıştı. Zamanın DSÖ Genel Sekreteri Gro Harlem Brundtland, vaka sayılarını eksik bildirdiği ve salgına karşı yavaş harekete geçtiği için Çin’i sert şekilde eleştirmişti. Sosyal istikrarı ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkiler düşüncesiyle Guangdong vilayeti yöneticileri bilgileri merkezi hükümetten saklamıştı. Mantık öyleydi; tek parti devletinde kariyer yapmanın en önemli iki ölçtü istikrar ve büyümeyi korumak idi.
Sars krizinden öğrenilenler ve uluslararası eleştiriler, ansızın patlak veren salgın hastalık krizlerinin yönetimi için hem yerel hem merkezi düzeyde dev bir yeniden yapılandırmaya gidilmesine neden oldu. DSÖ’yle daha yakın işbirliği yapıldı. Önceki Çin lideri Hu Cintao dönemine sağlık bakanlığında yapılan düzenlemeler, Nisan 2019’da başlayan küresel domuz gribi salgını sırasında ciddi bir sınavdan geçti.
Çin liderliğinin hızlı ve etkili davranması sonunda, hastalığa bulaşan Çinli sayısı 123.000 oldu. Bu sayı hastalığa yakalanan 60 milyon Amerikalı ile kıyaslanmalıdır. O dönemde alınan önlemler DSÖ tarafından, haklı şekilde, övüldü ve örnek gösterildi. Ancak sars krizi ve şimdiki korona krizi ile kıyaslandığında en büyük fark, domuz gribi salgınının Meksika’da patlayan bir salgından kaynaklanmış olmasıdır. Uyarı lambaları merkezi düzeyde kırmızı alarm sinyalleri vermeye başlamıştı – kendini korumak için sansür uygulayan yerel siyasetçiler söz konusu değildi. Yeni kurumların ve kuralların iyi işlediği görüldü – idari yapılanma içinde yukarıdan aşağıya doğru.
Korona virüsü 2019’da Vuhan’da Li Venliang gibi doktorlar tarafından ortaya çıkarıldığında, 2004’de devreye giren yeni kurumlar ve kurallar daha sert bir sınavla karşı karşıya kaldı. Sars krizinden sonra kabul edilen kanuna göre, en tehlikeli türden yeni virüsler ve grip hastalıkları ortaya çıktığında, merkezdeki kurumların altı saat içinde uyarılması gerekiyor. Ama Ocak ayında merkezden gönderilen üç araştırma heyetinin Vuhan’ı ziyaret etmesine rağmen, aynen sars krizinde olduğu gibi, Pekin’de alarm zillerinin ciddi şekilde çalmaya başlaması ancak haftalar sonra mümkün oldu.
Tüm gerekli reformların görünürde yapılmış olmasına rağmen, Guangdon’daki sars krizi başarısızlığı nasıl oldu da 2020’de Vuhan’da tekrar edildi? Bunun cevabı, yerel parti yöneticiler için geçerli teşvik yapısının hâlâ aynen geçerli olmasıdır: İstikrar korunacak ve büyüme sağlanacaktır. O nedenle enformasyon gizleme fenomeni devam ediyor.
Bilginin aşağıdan yukarı akışı engelleniyor. Vuhan’daki yerel polis ve sağlık kurumları da, korona virüsü haberlerinin gizlenmesinde yerel parti yöneticileriyle beraber hareket etti. Doktor Li Venliang ve diğer doktorların kovid-19 için alarm vermesi “söylenti yayma” olarak nitelendirildi, sosyal medyada giderek daha endişe verici şekilde devam eden tartışmalar sansür edildi ve hesaplar kapatıldı.
Çin dünyadaki en sıkı dijital gözetim ve kontrol sistemine sahip. Ancak bu sistem virüs salgını konusunda akla yatkın bir bilginin ortaya çıkmasını sağlayamadı. Son yıllarda Çin’in “sosyal kredi sistemi” hakkında çığ gibi yayınlanan makaleler, iyi kurgulanmış ve iyi işleyen totaliter bir aygıtı anlatıyordu (1). En son teknolojiyi kullanarak bireylerin nerde yanlış yaptığı, ne zaman kurallardan saptığı araştırılıyor ve kişilerin kimliği belirleniyordu.
Bu yıl içinde sistemin tüm nüfusu, tüm şirketleri ve devlet yönetimini kapsayacak şekilde, milli ölçekte etkili bir bütün haline getirilmesi hedefleniyor. Çin istihbaratı Yapay Zeka (AI) imkanlarını da kullanarak, huzursuz Sincan bölgesinde tek bir kişinin dahi bu sistemin her şeyi gören gözünden kaçamamasına büyük gayret gösterdi. Yüz tanıma, ses, yürüyüş tarzı, jestlerden giderek kimlik belirleme gibi son teknikler Sincan bölgesinde test edildi. O nedenle Uluslararası Af Örgütü, Sincan bölgesini dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak tanımladı.
Özel teknoloji şirketleriyle işbirliği yapan devlet, sosyal kontrol yöntemlerini en uygun biçime getirdi ve yavaş yavaş tüm ülkede kullanmaya başladı. Artık bugün tren istasyonu veya spor arenalarında her hangi bir kişinin kimliğini belirlemek sadece birkaç saniye alıyor.
Bütün bunlara rağmen Vuhan’daki yerel parti patronları, hayati önem taşıyan enformasyonu hem vatandaşlardan hem de Pekin’deki merkezi yönetimden üç hafta boyunca gizlemeyi başardı.
Dijital gözetim sistemi Çin halkını hayli etkili şekilde kontrol ediyor ama ülkedeki tüm parti örgütlerinde yaşanan çarpıklıkları denetleyemiyor. Emir ve kararnameler açıkça gösteriyor ki, komünist parti sosyal kredi sisteminin dışında tutulan tek örgüt.
Şi Cinping’in propaganda aygıtı, DSÖ şefi Ghebreyesus’un övgülerinin de yardımıyla, Vuhan’daki felaketi Çin’in örnek şekilde hareket ettiği anlatımına dönüştürmeye çalışıyor. DSÖ’nin methiyeleri devlet medyası tarafından, Çin hükümetinin korona krizi karşısındaki tutumunu yüceltmek amacıyla gayretkeş şekilde kullanılıyor.
Kısa süreli istisnalar hariç komünist parti, merkezi hükümetin korona krizini yönetme şekline vatandaşlardan gelen eleştirileri hep sansürledi. Kamuoyunu daha da saptırmak amacıyla Çin hükümeti, Amerika’nın Ekim ayındaki spor müsabakaları sırasında virüsü ülkeye yerleştirdiği iddialarını ortaya atarak milliyetçi bir söyleme başvurdu. Parti, Çin karşıtı güçlere karşı kamuoyunu harekete geçirerek, daha önce defalarca yaptığı gibi, halkın kafasını karıştırmaya çalışıyor.
Yeni korona virüsünün yol açtığı küresel krizin ekonomik ve politik sonuçları tam olarak ne olacak, öngörmek hâlâ zor. Pek çok yabancı gözlemci, Vuhan’da patlayan virüs salgını karşısında Şi Cinping’in izlediği tutumun kendi konumunu ve hatta komünist partinin iktidarını tehdit edebileceğine işaret ediyor.
Ne var ki toplumun geniş kesimleri tarafından Şi’nin liderliği ve meşruiyeti sorgulansa bile, sosyal medyada kısa süre yaşayabilen yorumlardan da anlaşılabileceği gibi, Şi ülkedeki medya sistemini, orduyu ve tüm güvenlik aygıtını demir bir yumrukla kontrolü altında tutuyor. Aksine, özellikle eğer ülke içinde milliyetçilik kozunu başarılı şekilde kullanırsa ve uluslararası korona krizini kendi lehine siyasallaştırabilirse, bu krizin içinden daha güçlü çıkabilir.
Çin komünist partisi daha önce pek çok defa daha çetin krizlerin içinden çıkmayı başardı. O nedenle ülkenin tarihi çarpıtıldı. 1961’de açlık felaketi nedeniyle 50 milyon insanın ölümü ve on yıl süren zalim kültür devrimi sırasında Mao Zedong’un taşıdığı sorumluluk karartıldı. 1989’daki öğrenci katliamı ve komünist parti içinde de müritleri olan manevi Falungong hareketine yapılan eziyetler kolektif hafızadan silindi.
2003 sars krizinden sonra Çin kurumlarının yeniden yapılandırılması ve kurallardan sapan herkes hakkında bilgi toplayan merkezi sisteme rağmen, Çin devleti ani bir salgının yayılmasını sınırlandırmayı bir kez daha başaramadı. Ancak Pekin, trajik başarısızlığını Orwellyan yöntemlerle otoriter Çin toplumsal modeli için başarı hikayesine dönüştürmeye çalışıyor. Bu propaganda, DSÖ liderliğinin Şi Cinping’e dönük methiyelerin de katkısıyla, Çin örnek alınacak şekilde hareket ederken demokratik Batı dünyası kendi halklarını koruyamadı söylemine dayanıyor.
Kovid-19’a karşı savaş bittikten sonra da enformasyon savaşı devam edecek. Çin kendi ülkesinde ölenlerle mesela ABD’de ölenlerin sayısını kıyaslayacak – ve muhtemelen, hangi toplum modelinin ve hangi liderliğin yüzyılımızın kader belirleyici sorunları ve gelecekteki krizler karşısında en iyisi olduğu konusunda bazı ülkelerde propaganda savaşını kazanacak.
O nedenle dünya görmeli ki, Çin’in siyasal sistemi ve toplum modeli, yerel iktidarı elinde tutanların bilgiyi sakladığı ve problemleri halının altına süpürdüğü bir çarpıklık içeriyor. Bu çarpıklık dünya için sağlık krizi ve küresel durgunluk yarattı. Uluslararası toplum, Çin’in propaganda balonunu patlatmaya ilaveten, yeni virüslerin yayılmasını mümkün kılan sansür ve katı dijital kontrol sistemini de eleştirmeli. 2003’de sars ile öyle oldu, 2020’de kovid-19 ile öyle oldu ve muhtemelen tekrar olacak.
-----
(*)- Profesör, Stockholm Üniversitesi Çin dili ve kültürü. Yazı 20.3.2020’de Svenska Dagbladet gazetesinde yayınlandı.
(1)- Çin’de uygulanan “sosyal kredi sistemi” hakkında kısa bir açıklama uygun olabilir. Dev bilgisayar sistemleri ve açık alanlara yerleştirilen sayısız kamera, 1,4 milyar Çin vatandaşının tüm hareketlerini izliyor. Her vatandaşa belli bir “sosyal kredisi” veriliyor ve yapılan her yanlış hareket sonunda vatandaşın kredisinden belli bir puan kesiliyor. Yanlış hareketler arasında yüksek sesle müzik çalmak, kırmızı ışıkta geçmek, çöpleri istenen şekilde ayırmadan atmak, çevreyi kirletmek, sokakta tükürmek, rezervasyon yapılan lokanta veya otele gitmemek, hızlı trende yemek yemek gibi sayısız kural var. Sosyal kredi puanı belli bir düzeye düşünce, değişik şekillerde ceza veriliyor. Mesela 2019’da 27 milyon Çin vatandaşı uçak bileti satın alma hakkını kaybetti. Buna karşılık “iyi” şeyler yapan vatandaşlara ilave puan veriliyor. Mesela kan bağışlamak, hayır işlerine bağışta bulunmak, toplumsal hizmet yapmak, vs. gibi.
Misafir