20 Nisan 2024


Toplumsal Cinnet



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Eski zamanlarda nadir duyulurdu canilikler,

Günümüzde her an karşımızda yürürken bile bir yerlerde!

--

Cinnet terimi, ‘’bir an için normalin dışı davranışları göstererek akıl dışı ve mantıksız davranışlarda bulunması, delilik hali’’ anlamında kullanılmaktadır.  Zihinsel ve ruhsal bozukluklardan kaynaklandığı için psikolojik bir hastalık olarak kabul edilmektedir.

Kişinin zaman içinde zihinsel-ruhsal anlamda yaşadığı ağır travmalardan (stres, kaygı, öfke, çaresizlik, yok sayılma- görmezden gelinme, umutsuzluk vb.) kaynaklı ani kontrol kaybı nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

Her ne kadar cinnet durumu bireysel bir hastalık olsa da yönetim baskısı yaşayan toplumlarda hastalık toplumsallaşabilir. Duyarsızlık, ilgisizlik, vicdansızlık, şuursuzluk sıradanlaşınca toplumun büyük çoğunluğu cinnet riski taşımaya başlar.

Kadına yönelik şiddet örneğinde olduğu gibi cinayetler, öfke ve düşmanlıklar sıradanlaşır ve yaygınlık kazanır. Sıradanlaştırmanın bir mühendislik projesi olduğu da kimsenin aklına gelmez.

Yakın geçmişe kadar üçüncü sayfa haberi olarak bilinen cinnet haberleri, günümüzde birinci sayfadan verilmektedir. Bu yöntemin dahi tek başına olayları tetiklediği iddia edilebilir.

Her gün karşılaştığımız haberler arasında en çok da şiddet olayları gelmektedir. Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, doktorlara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları hızla artmaktadır. Trafikte yaşanan şiddet olaylarının hesabı bile tutulamıyor.

Mahalle sakinleri ve komşular arasında yaşanan şiddet olayları, hayvanlara yönelik şiddeti ve doğaya yönelik kıyım ve yıkımı da dahil edersek örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.

Yasal haklarını kullanmak üzere gösteri ve yürüyüş düzenleyen gruplara yönelik kolluk kuvvetlerinin şiddetinden söz etmeye dahi gerek görmüyorum.

Bütün bu olayları besleyen elbette yönetim sistemindeki arızalardır. Toplum zihniyetini de şekillendiren bu arızalardır.

Siyasetin ve siyasetçilerin gergin ve öfkeli söylemlerinin şiddeti tetiklemediğini söyleyebilir miyiz?

Adaletsizliğin, ayırımcılığın, yoksulluğun ve siyasi baskıların, şiddetin artmasında rol oynamadığını düşünebilir miyiz?

Adaletsizliğin, ayırımcılığın, yoksulluğun yaygınlaştığı toplumlarda şiddet kaçınılmaz olarak artacaktır.

Ne yazık ki ülkemizde planlanmış bir şiddet politikasından kuşku duyulmaktadır. İnsanların sosyal medyayı dahi özgürce kullanamadığı, milyonlarca insanın terör örgütü kapsamında baskı altına alındığı ve ceza evlerinin tıka basa doldurulduğu bir ülkede insanların huzur ve güven içinde olması mümkün olabilir mi?

İnsanların, korku ikliminde devamlı olarak kendilerini baskı altında hissetmeleri kaçınılmazdır. Böyle bir ortamda cinnet halinin sıradanlaşması da yaygınlaşması da kolaylaşacaktır.

Tedavi edilmeyen her hastalık öldürücü olabilir. Hayalleri öldürülen insanların cinnet geçirmeleri de beklenen bir sonuçtur. Bunun planlanmış olması ise -böyle olmadığını umuyorum-daha büyük toplumsal felaketlere yol açacağı da kesin.

Olayların nedeni kadar tehlikenin de farkında olmamız gerekir. Toplum ve ülke olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Olayları yok sayarak, üzerini örterek tehlikeyi ortadan kaldıramayız.

---

Güç uğruna talan edilmiş bir ülke değil tek enkaz,

Canileşmiş bir toplum inşa edilmiş ilmik ilmik!

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır