29 Mart 2024


Krizleri Fırsata Çevirmek ve Makul Siyaset



Abdulbaki ERDOĞMUŞ

A- A+

Altılı Masa bileşenleri tarafından Cumhurbaşkanı Adayı olarak açıklanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun diğer muhalefet kesimleri tarafından da destekleneceği anlaşılıyor.

Öncelikle seçimlerin medeni bir rekabet ve yarış içinde yapılmasını diliyorum.

Yaklaşık 20 yıl aralıksız devam eden bir iktidarın yorgun düşmesi, yönetme kabiliyetini kaybetmesi normal karşılanabilir ancak aralıksız bir gerilim, ayrışma ve kutuplaşmayı sürdürmesi kabul edilemez.

Özellikle Cumhur ittifakının, sağduyu siyaseti için büyük bir tehdit oluşturduğu ve normalleşmenin önünde en büyük engel oluşturduğu çok açıktır.

CB Erdoğan ve müttefiki Devlet Bahçeli’nin söylemleri, tutum ve davranışları ortadadır.

Onlara göre İktidar uygulamalarını desteklemeyen herkes “hain”, “bölücü”, “düşman” safındadır. Bazen de bu kesimlere “namussuz!”, “haysiyetsiz!”, “alçak!” gibi aşağılayıcı sözlerle küfür dahi edilmektedir.

Bursa’da 5 Mart Pazar günü oynanan Bursaspor-Amedspor maçında taraftarlarca değil, bir suç çetesi tarafından organize edildiği ve provokasyon olduğu aşikâr olan olayların “milli bir duruş” olarak tanımlanması karşısında dehşete düşmemek mümkün mü?

“Beyaz Toros", "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım ve Kurtlar Vadisi'nde Yüksel Arıcı'nın "Pala" karakterinin pankartlarını açanlar için Devlet Bahçeli’nin, partisinin Grup toplantısında “Bursaspor taraftarını selamlıyorum" sözleri karşısında irkilmemek mümkün mü?

Trajik olan da devlet-millet-vatan-bayrak-din-mukaddesat hamasetiyle çetelerin ve mafyanın racon kesmesinden ve ülkenin “uyuşturucu merkezi” haline getirilmesinden rahatsız olmayacak kadar duyarsız, tepkisiz bir Müslüman toplum oluştu.

Uyuşturucu, israf, soygun, talan, yolsuzluk ve hukuksuzluk karşısında bu kesimlerin duyarsızlığı gerçekten korkutuyor ve dehşete düşürüyor.

Merhum yazar Ömer Lütfi Mete’nin tespitleri bugün de aynen yaşanıyor:

"Şu kuraldır: Polis ya da istihbarat örgütü göz yummadığı sürece mafya bir hiçtir..

Mafyanın gizli servisten bağımsız olması imkânsızdır. İstihbarat teşkilatı, bizzat kendilerinin yapmak istemediği eylemleri mafyaya yaptırır.."

Örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Kuşkusuz mevcut politikaların, iktidar uygulamalarının, siyaset dilinin ve üslubun ülkenin ve toplumun yararına olmadığı ve bundan sonra daha büyük ayrışma ve çatışmalara yol açacağı kesindir.

Bunun için gerilim, gerginlik, kutuplaşma ve çatışmalardan beslenen siyaseti geriletmek, zayıflatmak ve provokasyonları etkisiz hale getirmek zorundayız.

Akl-ı selim sahibi hiçbir kesimin ve makul hiç kimsenin bu dil ve üslubu mazur görmesi, hoş karşılaması ve desteklemesi makul karşılanamaz.

En masum ifadeyle iktidarın ve Cumhur ittifakının siyaset dili, adaletsizliği, israfı, ayırımcı uygulamaları hepimizi yordu.

Artık DEĞİŞİM kaçınılmaz oldu.

İktidar ve cumhurbaşkanının değişmesi yetmez. Siyasette, yönetimde, bürokraside, zihniyet ve anlayışta değişim zorunlu bir ihtiyaçtır.

Daha öz bir tanımla; sömürü ve talan düzeni olan bu ucube sistemin değişmesi gerekir.

Elbette değişimler sancılı, sorunlu ve krizlerle dolu bir süreci gerektirir.

Köklü demokratik değişimler beklemediğimi de belirtmeliyim.

Zira partilerini ve siyasetlerini demokratikleştiremeyenlerin demokratik sistemi inşa etmeleri mümkün değildir.

Buna rağmen gerilimi ve kutuplaşmayı düşürecek ve ülkeyi normalleştirecek bir değişimi çok önemsiyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması, ihtiyacımız olan uzlaşma ve sağduyu siyaseti için de büyük bir fırsattır.

İlk örneğini Atılı Masada çıkan krizle yaşadık.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in parti içindeki radikal unsurların baskısı ve İdeolojik bir anlayış sonucu Masayı terk ettiğini ancak daha sonra makuliyet ve sağduyu siyasetinin gereğini yaparak Masaya tekrar geri döndüğünü düşünüyorum.

Altılı Masanın en güçlü siyasi aktörü durumuna gelen Meral Akşener’in söz konusu ideolojik tutumu beni de çok şaşırttı.

Bizim kendisinden beklediğimiz; ideolojik siyaset değil, makuliyet ve sağduyu siyasetidir. Bunun için de yeterli bilgi ve siyasi tecrübeye sahip olduğundan şüphe de duymuyorum. Krizin aşılmasında bu özelliklerinin etkili olduğunu düşünüyorum.

İYİ Parti’nin milliyetçiler tarafından kurulduğu doğrudur. Bunun yadırganacak bir yönü de yoktur. Ancak milliyetçi bir tabana dayanmasını doğru bulmuyorum. Bu mümkün de değildir.

MHP varken milliyetçi kitle İYİ Partinin kalıcı tabanı olarak konumlanmaz.

Yapılması gereken; ideolojik kuşatmayı yarması ve geniş kesimleri kuşatacak makul bir siyaseti benimsemesidir. Kalıcı tabanı da ancak böyle oluşur.

Kuşkusuz ülkemiz ve toplumsal barışımız için sağduyu ve uzlaşma olmazsa olmazımızdır. Bunu sağlayacak bir siyaset kazanacak ve kalıcı olacaktır.

Altılı Masada yaşanan krizin hızlı bir biçimde çözüme kavuşturulması, makul siyasetin bir başarısıdır, ideolojik siyasetin değil.

Ülkemizin siyasetinde krizler bitmez. Bundan sonra da sık sık yaşanacaktır ancak çözümle sonuçlanan her krizin uzlaşma kültürüne hizmet ettiğini de unutmamak gerekir.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır