
Politik tartışmalar, hamaset ve aşırı beklentiler sürecin ve mutabakatın doğru anlaşılmasını engellemektedir. Tarafların kamuoyuna yönelik algı oluşturma çabaları toplumun kafasını karıştırmaya devem ediyor. Komisyon üyelerinin İmralı ziyareti sonrası çelişkili açıklamaları da bu amaca hizmet ettiğini düşünüyorum.
Esas olarak Çözüm Sürecinin amacı; Kürt meselesini çözmek veya Türkiye’yi demokratikleştirmek değildir. PKK lideri Abdullah Öcalan’la varılan mutabakat metninde bunların yer almadığı da biliniyor. Asıl amaç; küresel ve bölgesel gelişmelerin de etkisiyle şiddete başvurmadan PKK’nin tasfiye edilmesidir. Devam eden müzakerelerin de silahtan arınmış unsurların ülkeye dönüşünü ve sisteme entegre edilmesini hedeflediğini düşünüyorum. PKK’nın kongreyi toplayarak koşulsuz örgütü feshetme kararı alması da bu yaklaşımı güçlendirmektedir.
Okurlarım hatırlayacaktır; en başından itibaren “Terörsüz Türkiye”, “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” veya “Demokrasi ve Barış Projesi” gibi tanımlamalara karşılık ben de süreci ‘PKK Açılımı’ olarak tanımlayarak desteklediğimi deklare etmiştim. Yanılmadığımı görüyorum çünkü projenin Abdullah Öcalan ve Örgüt üyelerinin sisteme entegrasyonunu hedeflediği artık ortadadır.
Çözüm sürecinin; başta DEM Partisi tabanı olmak üzere bazı Kürt kesimlerinin iddia ettiği gibi demokrasi, hukuk devleti, Kürt kimliğinin yasallaşması, Kürtçenin resmi dil sayılması ve Anadilde Eğitim Hakkı gibi temel sorunların çözümünü kapsadığını düşünenlerin sürecin sonunda hayal kırıklığı yaşayacağı kuvvetle muhtemeldir.
Her şeye rağmen örgütün silah bırakması, şiddet ve terör döneminin kapanması çok önemlidir ve yeni dönem için umut vericidir. PKK’nin tasfiye olması, Kürt meselesinin çözümü veya demokrasiye geçiş anlamı taşımıyor ancak kaçınılmaz olarak demokratik bir zeminin oluşmasına yol açacaktır. Böyle bir zeminde Kürt meselesi dahil, hak ve özgürlük taleplerinin siyasal alanda daha kolay ve etkin olarak tartışılabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Bunu da çok önemsemek gerektiği kanaatindeyim.
--
Süreci olumsuz etkileyen nedenlerin başında Ankara’nın Suriye politikası gelmektedir. Sürecin Suriye Kürtlerinin statü talepleriyle ilişkilendirilmesi ve Abdullah Öcalan üzerinden statülerinin engellenmeye çalışılması önemli bir sorun oluşturacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda hem Öcalan’a hem de iktidara karşı beklenmedik tepkiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle Ankara’nın olumsuz tutumunu değiştirmesi gerekir.
Sorunlardan birisi de silahlı mücadeleden vazgeçen PKK unsurlarının sisteme, siyasete ve topluma nasıl entegre edileceğidir. Siyaset yapma imkanları olacak mı? Olacaksa yasal güvenceleri nedir? Nasıl bir düzenleme yapılacak? Artık PKK diye bir silahlı örgüt söz konusu olmadığına göre serbest kalmaları için Genel Af mı çıkarılacak? Bu soruların cevabını henüz bilmiyoruz.
PKK özelinde yalnız örgüt unsurlarını kapsayacak bir yasal düzenlemenin toplumsal barışı sağlamayacağı, aksine toplumda yaygın bir fitneye yol açacağı açıktır. Bu nedenle kuşatıcı ve ayırımsız bir yasal düzenleme kaçınılmazdır. Binlerce insan örgüt üyesi olmadığı halde yıllardır hapis yatıyor. Yüzlerce hasta mahkûm can çekişiyor, kadınlar bebekleriyle birlikte çok ağır şartlarda cezaevlerinde acı çekiyor, On binlerce insan yurt dışında sürgün hayatı yaşıyor, binlercesi görevlerinden uzaklaştırılmış ve kıyıma uğramıştır.
Trajediye dönüşen hukuksuz uygulamalar var; hukuki dayanağı olmadığı halde ve belki de dünyada benzerine rastlanmadığı bir uygulamaya maruz kalmış erler, askerî öğrenciler ve kursiyer teğmenler var. Örgüt üyeliği suçlamasıyla haksız yere müebbet hapse mahkûm edildiler. Bunların yeni düzenlemeler kapsamına alınmaması durumunda bir barış projesinden nasıl söz edilebilir? Bunun bedeli sadece iktidar için değil toplum için de çok ağır olabilir.
Anayasa ile düzenlenen hak ve özgürlüklerin dahi kullanılamadığı bir Türkiye’den söz ediyoruz. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Yüzlerce insan yalnız bu nedenle cezaevinde kalmaya devam ediyor. Bu bağlamda yaşanan mağduriyetin, acıların, dram ve trajedilerin hafifletilmesi gerekmez mi?
Barış projesinde, özellikle de Af uygulamalarında ayırım ve ayırımcılık yapılamaz. PKK dışında kalan kesimlerin de yararlanması eşitlik ilkesinin gereğidir.
Devlete karşı işlendiği gerekçesiyle suçlu sayılmış tutuklu-tutuksuz kişilerin tamamı özgür kalmadan süreci taçlandırmak mümkün olmayacağına göre geniş kapsamlı Genel Af ile ülkeyi normalleştirmek zorunludur, diye düşünüyorum.
Misafir