12 Mart 2025


Joe Biden Rusya’da rejim değişikliği istedi, Amerika’da rejim değişti



Haluk ÖZDALGA

A- A+

ABD’nin önceki Başkanı Joe Biden, Rusya’ya diz çöktürmek ve mümkünse rejim değişikliği istedi, Amerika’da rejim değişti.

Batı’nın askeri ittifakını güçlendirmek istedi, NATO şimdi tarihinin en zayıf konumunda.

Rusya’ya büyük zararlar vererek Çin karşısında güçleneceğini hesapladı, savaşı kazanan Rusya’nın Çin’le yakınlaşmasını sağladı, o hesap da ters tepti.

Bir siyasetin başarısının ölçütü aldığı sonuçlar ise, her şey ortada.

Batı’nın sürüklendiği siyasi kaosa girmiyorum bile. Tahminim, Avrupalı ülkelerin çoğu, bir süre sonra Trump’ın arkasında hizaya geçecek.

ABD kasıtlı şekilde Ukrayna’da savaş provokasyonu yaptı.

Ukrayna halkının büyük çoğunluğunun karşı olmasına rağmen NATO üyelik başvurusu onaylandı, ülke yoğun şekilde silahlandırıldı. Ukrayna seçmeni ülkeyi tarafsız tutmak isteyen bir Cumhurbaşkanı seçti, Amerika’nın açık açık desteklediği bir darbeyle devirdiler.

Bunun üzerine Rusya, nüfusunun %80’den fazlasını Rusların oluşturduğu Kırım ve Donbas’ı ilhak etti.

Rusya’nın görüşme talepleri Amerika tarafından devamlı ret edildi. Şubat 2022’de Rus ordusu savaşı başlattıktan 5-6 gün sonra, Rusya ve Ukrayna görüşmelere başladı, barış koşullarında anlaştılar. Amerika-İngiltere araya girerek Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’yi imza atmaktan vazgeçirdi ve savaşa devama ikna etti.

Amerika’nın muazzam askeri yardımına rağmen Ukrayna savaşı kaybetti, ülke mahvoldu.

500 bin insanın öldüğü savaşa rağmen, Biden yönetimi üç yıldır Rus muhataplarıyla konuşmayı ret ediyor. Böcek değil insan!

Barış değil savaş istediklerini gösteren daha açık bir kanıt olabilir mi?

*     *     *

Bugün dünya sistemi 3 Büyük Güç (sırasıyla Amerika, Çin ve Rusya), orta boy devletler ve diğerlerinden oluşuyor.

Çin, Meksika ile askeri anlaşma yapsa, silah sistemleri yığsa, Kaliforniya Körfezi’nde askeri deniz üsleri kursa, Washington’da iktidarda kim olursa olsun askeri güç kullanarak müdahale ederdi. Kim bilir Meksika’ya neler yapardı.

Kimi sorumlu tutmak gerekirdi?

İlk kurşunu sen attın, savaşı sen başlattın diye Amerika’yı eleştirmek değil, Çin’i sorumlu görmek doğru olurdu.

Hiçbir Büyük Güç, sınırlarının dibinde böyle bir askeri yığınağa izin vermez. Günümüzün dünya sistemi böyle işliyor.

*     *     *

Yeni ABD Başkanı Trump Ukrayna’da savaşı bitirmek istiyor, ilk adımlarından biri Rusya’yla diplomatik ilişkileri başlatmak oldu. Doğrusunu yaptı.

Filistin’deki çılgın projesi veya Ukrayna’nın doğal kaynaklarına yakışıksız şekilde çökme girişimi değil ama, barış girişimi önemli ve isabetli.

Henry Kissinger’in “Amerika’nın düşmanı olmak tehlikeli, dostu olmak ölümcüldür” sözünü son dönemde birkaç kez hatırlattım. Eski Dışişleri Bakanı uyarıyor: “Dost veya düşman herkes ayağını denk alsın, Amerika, Büyük Güçtür”.

İsmet İnönü’nün, aynı içerikte ama bizim gibi ülkelerin bakış açısıyla söylenmiş önemli bir sözü vardır: ““Büyük devletlerle iş tutmak ayı ile yatağa girmeye benzer, uyurken bile bir gözünü açık tutacaksın”.

Ukrayna’nın başında bu realiteleri idrak edebilecek bir lider olsaydı, Amerika’nın dürtmesiyle NATO üyeliğini kabul etmez, en azından Rusya’yla yaptığı barış anlaşmasını bozmaz, ülkesi mahvolmazdı. Şimdi o anlaşma koşullarını bulamayacak.

Ama görüldü ki Zelenski sadece rafine bir idrakten yoksun değil, basit hesapları dahi yapamıyor. Seçimlerde Amerika’ya gitti, Demokrat Parti’nin kampanyasına katıldı, üstelik anketler Trump’ı önde gösterirken.

Kısa süre önce Trump için “Putin’in dezenformasyon balonunda yaşıyor” dedi, bunun üzerine Trump’tan ağır hakaretler yedi. Ukrayna durumundaki bir ülkenin Cumhurbaşkanı, asgari siyasi zekaya sahip olsa, bunları yapar mıydı?

Tabii Zelenski’nin arka planında, Ukrayna’nın bağımsızlık öncesinde hiçbir demokrasi deneyimine sahip olmaması da görülmeli.

Cuma günü Beyaz Saray’daki felaket görüşmenin izlediğim ilk videosunda, Trump ve Yardımcısı Vance, Zelenski’yi en sert sözlerle haşlıyor, o da sık sık araya gidererek cevap yetiştirmeye çalışıyordu.

İlk bakışta bu rezilliğin Trump ve yardımcısı tarafından önceden kurgulanmış bir oyun olduğunu düşündüm. Ama videoları baştan sona iki kez izleyince görülüyor ki, skandalın nedeni Zelenski’nin nerede ne söyleyeceğini, nasıl konuşulacağını takdir edememesi, hatta dinlemeyi dahi bilememesi.

Esas toplantı öncesinde yapılan medya sunumları olumlu başladı, Trump ve Zelenski uygun açıklamalar yaptı. Başkan Yardımcısı Vance, muhtemelen son söz olarak, artık Ukrayna’da “diplomasiyi” denemek istediklerini vurguladı.

Bunun üzerine Zelenski araya girdi, yıllardır Putin’le pek çok anlaşma yaptıklarını, anlaşmalara uymadığını, savaşa devam ettiğini anlattı ve sonra Vance’a dönerek “Ne çeşit bir diplomasi istiyorsunuz?” diye olmayacak bir ters çıkış yaptı.

Vance elbet susamazdı, sıkı bir zılgıt çekti, karşılıklı ipler koptu. O arada Zelenski’nin gardı düştü, Beyaz Saray’da ve medya önünde Trump’ın bazı sözlerine “Putin de aynısını söylüyor” veya Vance’a “sen hiç Ukayna’ya geldin mi ki?” veya “yüksek sesle konuşma” uyarısı gibi kontrolsüz hamleler yaptı.

Karşılığında çok ağır laf yedi. Beyaz Saray’ı terk etmesi istendi ve kovuldu. Zelenski bir süre sonra Beyaz Saray’a dönmek istedi, Trump kabul etmedi.

Daha önce Zelenski’yi muhtemelen trajik bir gelecek beklediğini, barış görüşmelerinde Rusya’nın profesyonel diplomasi ekibiyle bu amatörlerin başarılı müzakere yürütmekte zorluk çekeceğini, vs. yazmıştım, ama bu kadarını her halde kimse beklemiyordu.

Ukrayna bir kez daha ağır yara aldı.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır