09 Aralık 2024


Batı’nın ünlü gazeteleri nasıl dezenformasyon yayıyor?



Haluk ÖZDALGA

A- A+

Ukrayna ve Gazze’deki savaşların bir başka boyutu dezenformasyon kavgası. Propaganda amaçlı, gerçek dışı ve çarpıtılmış haberler yayma savaşı. Askeri alanda iki savaşta da hedefine ulaşamayan Batı, dezenformasyon savaşında hayli başarılı.

Batı medyası hatırlayabildiğim kadar hiç bu kadar dezenformasyon kaynağı olmamış, bu kadar tek taraflı yayın yapmamıştı.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kısa süre önce yaptıkları işin felsefesini açıklamaya kalkışınca, Batı’nın yürüttüğü dezenformasyonu naif şekilde itiraf etmiş oldu:

“Enformasyon manipülasyonunu bir virüs olarak düşünürseniz, bir enfeksiyona yakalandıktan sonra tedavi yerine, aşı yaparak vücuda bağışıklık kazandırmak çok daha iyidir.”

*     *     *

Rusya’dan Almanya’ya doğal gaz taşıyan Baltık Denizi dibindeki Kuzey Akım boru hatlarını Amerika imha etti. Ünlü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh olayı tüm ayrıntılarıyla açığa çıkardı. Ama Batı’nın ünlü gazeteleri, gelmiş geçmiş en büyük devlet terörü eylemlerinden biri olan sabotajı görmezden geldi.

Rusya’da otoriter bir rejim var. Basın özgürlüğü sınırlı. Batı medyası sürekli Rusya’yı dezenformasyon yaymakla suçluyor; ama kendi durumu o kadar kötü ki, başkalarına yönelttiği suçlamalar etkisini yitiriyor.

Düşünce özgürlüğünü dilinden düşürmeyen Avrupa Birliği, Sputnik ve Russia Today gibi Rus medyasına erişimi yasakladı. Gerekçe, sahibinin devlet olması ve Rusya’nın propagandasını yapmaları.

Peki ya Ukrayna’nın durumu?

Savaştan hemen sonra Ukrayna hükümeti bir kararnameyle tüm televizyon kanallarının haber programlarını “Telemarafon-Birleşik Haberler” adı altında birleştirdi, devletleştirdi ve günde 24 saat haftada 7 gün tek sesli merkezi yayına geçildi (Телемарафон-Єдині новини). Bütün kanallar ortak yayına bağlı ve sadece devletin resmi görüşü anlatılıyor. O arada bol bol Zelenski’nin propagandası yapılıyor, muhalif isimlere yer verilmiyor. İzleyici sayısı dörtte bire düştü.

AB’nin Telemarafon’u yasaklaması bir yana, Batı medyası Ukrayna’daki bu durumun sözünü bile pek etmiyor. Aksine, sık sık Ukrayna’nın Batı demokrasisini koruduğunu anlatıyorlar!

Zaten başlıca dezenformasyon konularından biri tam da bu, savaşın nedeni. Savaşın merkezinde temel bir jeopolitik anlaşmazlık yatıyor: Ukrayna’nın NATO üyeliği. Batı medyası o konuyu da konuşmaktan pek hoşlanmıyor, yoğun şekilde savaşın demokrasi ve otoriter rejimler arası bir çatışma olduğu propagandasını işliyor.

Batı medyasında gerçek dışı haber ve dezenformasyon örneği o kadar çok ki. Ancak hayati bir konuyu biraz daha ayrıntılı ele almak istiyorum.

*     *     *

Savaş başladıktan haftalar sonra İstanbul ve Antalya’da yapılan müzakereler sonunda Ukrayna ve Rusya barış için mutabakata vardı. Putin ve Zelenski’nin kısa süre içinde görüşeceği, nihai anlaşmanın imzalanacağı ilan edildi. Anlaşma koşulları Ukrayna için son derece uygundu. Rusya askerlerini 24 Şubat öncesi sınırlara çekecek, Ukrayna NATO üyesi olmayacak, ama güvenlik garantisi sağlanacaktı. Buna karşılık AB üyesi olabilecekti. İlginç bir şekilde, Rusya ayrıca Ukrayna’nın AB üyeliği için kolaylaştırıcı olmayı da kabul etti.

Amerika ve İngiltere anlaşmayı sabote etti. Ukrayna NATO dışında kalmak için haklı olarak güvenlik garantisi istiyordu. Güvenlik garantisi vermeyeceklerini, ama Ukrayna savaşa devam ederse her türlü askeri desteği sağlayacaklarını ve Rusya’yı mağlup edeceklerini ileri sürerek Zelenski’yi ikna ettiler. Zamanın İngiltere Başbakanı Boris Johnson 9 Nisan’da apar topar Kiev’e koşturdu ve o görevi yerine getirdi.

Johnson’da iki hafta sonra ABD’nin Dışişleri ve Savunma Bakanları Kiev’i ziyaret etti; büyük askeri destek ve zafer vaatlerini tekrarladılar.

Her şey gösteriyor ki, Amerika için önemli olan Ukrayna değil Rusya’ya stratejik darbe vurmak.

Ukrayna NATO üyeliğinden vazgeçince Rusya’nın askerlerini çekmeyi ve savaşa son vermeyi kabul etmesi de savaşın gerçek nedeninin demokrasi değil NATO üyeliği olduğunu kanıtlıyor.

Şimdi Ukrayna’nın savaşı kazanma ihtimali neredeyse tamamen tükendi ve konu daha büyük önem kazandı. Nisan 2022’den sonra ölen on binlerce canın ve Ukrayna’nın kaybettiği geniş toprakların sorumlusu kim olacak?

Cevap verilmesi zor sorular nedeniyle Batı medyası, kritik Antalya mutabakatının sözünü etmekten daima kaçındı, üstünü örtüp unutturmaya çalıştı. İnkar ettiler ve Antalya mutabakatını önemsiz bir görüşme gibi gösterdiler.

Önce Batı medyasının inkar ettiği olayı görelim.

1- En net belge, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin resmi sitesinde 29 Mart 2022’de yayınlanan deklarasyon. Ukrayna Türkiye’de yapılan müzakerelerde; ABD ve Büyük Britanya dahil 11 kadar ülkenin güvenlik garantisi karşılığında NATO üyeliğinden vazgeçmeyi, askeri açıdan tarafsız statüde kalmayı, Donbas ve Kırım’ın statülerinin ayrı görüşmelerde 15 yıl içinde çözülmesini, AB üyeliği istediğini resmen açıklıyor. Daha ne desin?

2- David Arhamya, Türkiye’de yapılan müzakerelerde Ukrayna heyetinin başkanıydı. Ukrayna medyasına yaptığı açıklamalarda önemli gerçekleri dile getiriyor:

Ukrayna’nın NATO üyesi olmamayı kabul etmesi karşılığında Rusya, 24 Şubat 2022 sonrasında işgal ettiği topraklardan çekilmeyi kabul etti. Buna karşılık Ukrayna, başta Amerika batılı ülkelerden güvenlik garantisi talep ediyordu. Ancak Kiev’e gelen İngiltere Başbakanı Johnson “biz böyle garanti filan imzalamayız, haydi savaşalım” dedi (let’s just fight).

Johson “biz” derken Amerika’yı katarak konuştuğu açık.

Aşağıda göreceğimiz gibi kimi çevreler, anlaşmanın bozulmasının nedeni olarak, Rusya’nın o günlerde işgal ettiği Kiev yakınındaki Buça şehrinde bazı sivilleri kötü muamele ederek öldürmesini gösteriyor. Ama yukarıdaki kaynakta belirtilen Arhamya’nın sözleri bunu açıkça yalanlıyor:

“… o günlerdeki Zelenski’nin açıklamalarını hatırlayınız; (Buça’daki) trajediden hemen sonra, Rusya Federasyonu ile müzakerelerin sürdürülmesi gereklidir diyordu.”

Zaten Buça katliamı ortaya çıktıktan sonra da Ukrayna-Rusya müzakereleri ve barış taslağı üzerinde ortak çalışmalar yoğun şekilde devam etti.

3- Kiev’de çıkan Batı yanlısı Ukrayna Pravda gazetesi, 5 Mayıs 2022’de şu haberi geçti:

“Önceden haber vermeksizin aniden Kiev’e gelen Johnson’un ziyaretinden sonra Zelenski-Putin görüşmesi suya düştü… Johnson iki basit mesaj getirdi. Birincisi, Putin savaş suçlusudur, ona ancak baskı yapılır, müzakere edilmez. İkincisi, Ukrayna Rusya ile garantiler içeren bir anlaşma imzalasa bile, biz imzalamayız.”

Hemen ilave edelim, Washington bu süreçte hiç dürüst ve samimi davranmadı, açık konuşmadı. Ama anlaşmanın bozulmasını istiyordu. Kritik bir anlaşmayı “biz imzalamayız” diyen İngiltere’nin, Amerika’yla mutabık kalmadan böyle konuşması mümkün değildir.

4- Birleşik Krallık hükümetinin resmi sitesinde 6.5.2022’de yapılan basın açıklamasında, Başbakan Johnson’un o sabah Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la görüşürken, Zelenski’yi barış yapmaması için uyardığı açıkça itiraf ediliyor:

“Başbakan, geçen ay yaptığı Kiev ziyareti hakkında (Macron’a) bilgi verdi… Ukrayna’nın savaşı kazanacağına dair inancını paylaştı… Kremlin’in işgal hakkındaki sahte açıklamalarına itibar kazandıracak şekilde Rusya ile müzakere yürütülmemesi konusunda kesin uyarıda bulunduğunu” bildirdi.

5- Amerika’nın milli güvenlik servislerinde çalışmış, Rusya karşıtı görüşleriyle bilinen Fiona Hill ile Angela Stent’in yazdıkları:

“Çok sayıda ABD’nin eski kıdemli görevlisiyle yaptığımız konuşmaya göre, Nisan 2022’de Rus ve Ukraynalı müzakerecilerin, kesinleşmemiş bir ara barış çözümünün ana hatları üzerinde anlaştıkları görülüyor…”

Yazarlar daha sonra, Rusya’nın 23 Şubat sınırlarına çekilmeyi kabul ettiğini ve yukarıda özetlediğimiz diğer hususları anlatıyor.

Ortada dağlar gibi başka kanıtlar da var. Ukrayna müzakere heyetindeki diğer diplomatların, Almanya ve İsrail eski başbakanlarının, Türk yetkililerin açıklamaları gibi.

Daha fazlası için Branko Marcetic’in incelemesine bakabilirsiniz.

*     *     *

Kongre’den son onaylanan 61 milyar $ Ukrayna’ya yardım paketine karşı çıkan Amerikalı temsilcilerin gerekçelerinden biri, tam bu konu idi: Ukrayna’nın erken tarihlerdeki barış fırsatını kaçırması. O nedenle Batı medyasında dezenformasyona dayalı haberlere o günlerde gaz verildi. Ortadaki açık kanıtlara rağmen.

Amerika’nın ünlü The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde konuyla ilgili ve benzer içerikli en az iki uzun haber/yorum yayınlandı.

Haberlerde konuyla ilgili ve ilgisiz bol laf salatası var. Türkiye’de bir mutabakat sağlandığı, ama bağlayıcı bir anlaşmaya varılmadığı vurgulanıyor. Zaten anlaşma imzalandı ve kesinleşti diyen yok ki!

Ancak içeriği iyi bilinen o mutabakatın neleri kapsadığı anlatılmıyor.

WSJ’nin çarpıtmasına göre anlaşmanın bozulmasının nedeni, Amerika ve İngiltere’nin müdahalesi değil, o günlerde ortaya çıkan ve 450’den fazla kişinin öldürüldüğü Buça katliamı!

Halbuki yukarıda işaret ettiğimiz gibi, Buça olayı ortaya çıktıktan sonra da müzakerelerin devam ettiğini ve zaten Zelenski’nin öyle istediğini biliyoruz.

Bir kişinin bile öldürülmesi elbet üzücüdür. Ama bu savaşta iki tarafın da bazen bir günde 450’den fazla kayıp verdiği oldu. Öyleyse barış hiç gelmeyecek mi?

Antalya mutabakatıyla ilgili benzer dezenformasyon örnekleri, İsveç’in en büyük iki gazetesi dahil, başka Batılı medyada da bolca yayınlandı.

Mesela İsveç’te çıkan Svenska Dagbladet gazetesindeki haber/yorum, ‘Rusya uzmanı’ olduğu söylenen Johan Norberg’in görüşleri ve yukarıdaki WSJ haberine dayanana çarpıtmalar üzerine kurulu. “Nisan 2022’deki müzakerelerde Rusya’nın niyeti ciddi değildi” gibi hiçbir somut veriye dayanmayan, yönlendirme amaçlı kaba iddialar içeriyor.

Okuyucuya objektif enformasyon sunmaktan çok dezenformasyon amacı taşıyan haberde, yukarıda işaret ettiğimiz somut belgelerden hiçbiri dikkate alınmamış. ‘Rusya uzmanı’ olduğu söylenen kişi mutabakatın neleri kapsadığına dahi değinmiyor.

‘Rusya uzmanına’ göre müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması ise, Rusya’nın Kırım’da kontrolünü devam ettirmek istemesi ama bunu Ukrayna’nın kabul etmemesi nedeniyle imiş. Kaba bir çarpıtma!

Halbuki görüşmelerde Kırım konusunun 15 yıl içinde çözülmek kaydı ile o mutabakat dışında tutulmasını iki taraf da kabul etmişti. Yukarıda alıntılanan Zelenski’nin resmi sitesinde açıklandığı gibi!

*     *     *

Biden yönetimi Ukrayna savaşını, Amerika’nın küresel hegemonyasını sürdürebilmek amacıyla tahrik etti. Ukrayna’yı kendi amaçları için dolgu malzemesi olarak kullandı.

Gazze’de elektriği, suyu, ekmeği kesilmiş ve köşeye kıstırılmış yüz binlerce savunmasız insanın üzerine İsrail ölüm yağdırırken, çaresiz çocuklar açlıktan kıvranırken, Avrupalı liderlerin çoğu sessiz. Televizyon kameralarının gözünün içine bakarak, İsrail’in kendini savunduğunu anlatıyorlar.

Batı’nın lideri Amerika mertçe yaptıklarının arkasında duramıyor. Ukrayna’da savaş provokasyonu yapıyor, barışı engelliyor ama İngiltere’nin arkasına saklanıyor.

Gazze’de kendini barış istermiş gibi gösteriyor, ama on binlerce ton bomba ve öldürücü silahların sevkiyatına kesintisiz devam ediyor. Üstelik sevkiyatı Kongre denetimine girmeyecek küçük partiler halinde yaparak kamuoyunun dikkatinden olabildiğince kaçırmak istiyor.

Batılı ana akım medyanın çoğu bu rezillikleri ya görmezden geliyor ya mazeret üreterek destekliyor ya da gerçekleri çarpıtıyor, dezenformasyon yayıyor.

Ancak sonuç Washington yönetiminin istediğinin tam tersi olacak. Ukrayna ve Gazze savaşları ilerde tarihçiler tarafından, Amerika’nın küresel hegemonyasının bitişini başlatan dönüm noktaları olarak anılacak.

Tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı’nı kutluyor, yakınları ve sevdikleriyle beraber huzur dolu günler geçirmelerini diliyorum.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır