28 Mart 2024


İktidar Politikası Olarak; Psikolojik Şiddet



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

‘’Zincirlere vurulan bedenden daha acıdır,

Ruhu inciten en ufak bir söz bile… ‘’

----

 

Genel tanıma göre psikolojik şiddet; ‘’failin mağduru duygusal olarak sindirmek, ağır ve kırıcı şekilde aşağılamak, yaptırım uygulamak veya cezalandırmak üzere toplumdan soyutlamak amacıyla bağırma, korkutma, küfretme, tehdit, hakaret, küçük düşürme, devamlı eleştirme, mağdurun hareketlerini, giyimini, başkalarıyla ilişkilerini denetleme, sınırlama, değersizlik duygusu uyandırma gibi yollarla baskı uyguladığı bir saldırganlık ve istismar biçimidir.’’

Buna göre yönetim/iktidar toplumu; yargı, medya, kolluk kuvvetleri gibi kurumlar üzerinden kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, ötekileştirmek, sorunlarını görmezden gelmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “psikolojik şiddet” söz konusudur.

Todd May ’in kaleme aldığı ‘Şiddetsiz Direniş’ kitabında söylendiği gibi; “Psikolojik şiddet durumunda hiçbir zaman ötekinin haysiyetine saygı gösterilmez; çünkü bu durum her şekilde ötekinin sürdüğü bir hayat olduğu gerçeğine müdahale ederek, ötekinin haysiyetini ihlal etme durumudur. “

Daha açık belirtmek gerekirse “psikolojik şiddet”, ülkemizde olduğu gibi bir çok ülkede geçmişten bugüne sürekli ve aralıksız olarak uygulanmış bir yöntemdir. Ülke yönetimi, sorunları çözmekte yetersiz kalması sonucu baskı yöntemi olarak psikolojik şiddete baş vurmuştur.

Sistem sorununu adalet-hukuk ile çözemeyen ülkelerin tamamında durum aynıdır. İnsanlar, siyasal ve ekonomik sorunları ağırlaştıkça daha yoğun bir psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Sorunların çözümsüz kalmasının nedeni olarak iktidar veya sistem görüldüğünde kaçınılmaz olarak insanlarda bir sorgulama ihtiyacı doğar.

Halka hesap vermeyi kabul etmeyen yönetimler, sorgulamaya karşılık sorunun nedeni olarak “dış mihrakları” veya muhalefeti göstererek kafa karışıklığı yaratmakta ve toplumun sorunu doğru anlamasına engel olmaktadır.

Sahip olduğu imkanları ve propaganda araçlarını kullanarak toplum psikolojisini etkilemeye çalışır. Daha kötüsü, toplumsal farklılıklar devreye sokularak, bu farklılıklar üzerinden ayrışma, kutuplaşma, düşmanlık körüklenerek asıl sorunu gizlemeye gayret eder. Böylece toplum gerçekleri anlamakta artık zorlanır ve daha kolay yönlendirilir.

Biliyoruz ki sürekli psikolojik şiddete maruz kalmak korku, endişe, umutsuzluk, karamsarlık, suçluluk, utanç içinde yaşamaya sürükler. Bunun sonucu olarak aile ve toplum ilişkileri bozulur. Bireylerin zihninde ve ruhunda derin yaralar açar. Ve maalesef böyle bir toplumu yönetmek ve yönlendirmek de çok daha kolay olur.

Bugün hayata dair korkular yaşayan, korkuları gözlerinden okunan, kara kara düşündükçe derinlere dalan, günlerini-aylarını-yıllarını kısaca ömrünü tüketen milyonlarca insanımız var. Geleceğe ilişkin bir hayali kalmayanların öfke, nefret ve düşmanlık duygularının artması dahi zihinler hâkim olmuş korkuların sonucudur.

Bu durumun “akıl tutulması” olarak tanımlanmasını doğru bulmuyorum. Daha çok psikolojik şiddetin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

--

‘’Dünün travmasını sömürüp güç sahibi olmak,

Güç sahibi olunca yarının travmalarına neden olmak!’’

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır