Cumhuriyetin İkinci Yüzyılını Yüksek Teknoloji ile Taçlandırmak
Gece ile gündüzün, kış ile baharın döngüsünde insanın anlam arayışının hiç bitmeyen bir büyüsü var. Tabiatın fıtratı, yaşamı dönüştürdüğü gibi insanı da başkalaştırıyor. Bu denklemde insan, değirmen misali usul usul ‘iyileşiyor’. İnsanın daha iyisine ulaşma arzusu da haliyle yeni devirlere yelken açıyor. Ateşin keşfinden yazının icadına, toprakta filizlenen ilk başaktan endüstriyel üretime kadar yeni gedikler de hep açıla geldi, görünen o ki bizi bekleyen nice sürprizler var.
Bulut bilişim; yapay zekâ, nesnelerin interneti, sanal gerçeklik, metaverse 5G ve blok zincir teknolojileriyle bambaşka bir düzene kapı araladık. Şapkadan tavşan üstüne tavşan çıkıyor. Bize de sihirbazın maharetini izlemek kalıyor. Sahi bir tavşan da biz çıkaramaz mıyız şapkadan? Birazdan paylaşacaklarım henüz bunun mümkün olmadığını gösteriyor. Ancak enseyi de karartmamak lazım.
Türkiye olarak vakti zamanında sanayi devrimi trenini kaçırmamızdan memnun olmayan ve dijital dönüşümün lokomotifliğinde şekillenen yeni trene binmemizin hayati olduğunu düşünen STK’larımız cumhuriyetin ikinci yüzyılında teknolojik atılımın önemine dikkat çeken bir rapor yayımladı.
TÜSİAD ve TÜBİSAD iş birliğinde Deloitte Digital’in içerik desteğiyle hazırlanan çalışma “Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji İçin Eylem Çağrısı” başlığıyla yayımlandı. Türkiye’nin teknoloji atılımını gerçekleştirmesinin ve dijital dönüşümü güçlü bir ekonomik değere dönüştürmesinin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında temel hedeflerimizden biri olduğuna dikkat çekilen raporda dijital dönüşümün, kalkınmanın en önemli unsuru olduğu belirtiliyor. Raporda, yenilikçi politikaların geliştirilmesinden finansal desteklere, altyapıdan yetkin insan kaynağına kadar, Türkiye’ye yüksek teknoloji atılımı sağlayacak tüm kaldıraçlar için, mevcutta atılan adımlara ilave olarak yapılması gereken 18 eylem çağrısına yer verildi.
Rapor, Türkiye’nin dijital ekonomi strateji ve eylem planı hazırlaması, teknoloji geliştirme bankası kurması ve yüksek teknoloji temelli kümelenmeler oluşturması gerektiği gibi yaratıcı öneriler ile kapsayıcı bir vizyon sunuyor. Dokuz ana sektörün geleceğinin de ele alındığı çalışmada; Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Tarım sektörüne kadar geniş eksenli bir çalışma yapılmış. Esas olarak Türkiye’nin ikinci yüzyıla girerken teknolojik atılımı gerçekleştirmesinin ne kadar kritik olduğunu ve bu noktada dijital dönüşümün nasıl sağlanacağına dair bir yol haritası sunan çalışma; kamu, iş dünyası, akademi ve STK’ları iş birliğine çağırıyor. Her kurumun odak alanlarını belirlerken yeni teknolojilere geçişi ana gündem maddesi yapması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Rapora göre dijital ekonominin dünya genelinde ulaştığı düşünülen toplam büyüklüğü 38 trilyon dolar. Dünya Ekonomik Forumu’na göre önümüzdeki 10 yıl içinde ekonomide yaratılan yeni katma değerin dijital platform iş modellerine dayalı olan kısmı yüzde 70’ini oluşturuyor. Ayrıca dijital ekonomi ekosistemin 2030 yılına kadar 3,4 trilyon dolarlık yeni bir büyüme gerçekleştireceği öngörülüyor.
Türkiye bu süreçte dijital dönüşümü tamamen gerçekleştirebilirse sadece verimlilik artışından elde edebileceği potansiyel ekonomik katkının 269 milyar dolar olacağına özellikle dikkat çekiliyor. Kaynak sıkıntısı yaşadığımız bugünlerde, sadece verimlilik artışından bu denli kazanım sağlamak kulağa oldukça hoş geliyor.
Raporda önde çıkan diğer bulgulara göre ise ABD, Çin ve AB ülkeleri şu anda dijital ekonominin yüzde 98’ine sahip, Türkiye ise yüzde 0.1’lik payı ile potansiyelinin gerisinde. Ülkemizin küresel GSYH içinden aldığı yüzde 0.85’lik paya dikkate aldığımızda dijital ekonomide özelinde kalkınmayı yeniden kurgulamamız gerektiğini ifade edebiliriz. Tabii çözüme giden yolda evvela sağlıklı bir teşhise ihtiyacımız var.
Rapora göre Türkiye’nin yüksek teknoloji atılımını gerçekleştirememesinin nedenlerini 4 ana başlıkta toplamak mümkün bunlar;
KOBİ’ler dijital dönüşümlerini tamamlamakta geri kalıyor.
Yüksek teknolojinin iş ve kullanım modellerinin oluşması yatırım ve altyapı gerektiriyor, beklenen hızda katma değere dönüştürülemiyor.
Dijital girişimlerdeki potansiyele ulaşmak ve küresel pazarda rekabet gücünü artırmak için fon ve ekosistem desteği yetersiz kalıyor.
Dijital dönüşüm ve teknoloji atılımının ihtiyaç duyduğu yetkinliğe sahip iş gücü ve inovasyon kültürü istenen ölçüde geliştirilemiyor.
KOBİ’lerin Türkiye’de katma değerin %53’ünü, istihdamın ise %74’ünü oluşturduğunu dikkate aldığımızda dönüşüme giden yolda ilk adımı tam da bu noktada atmamız gerektiğine dair hemfikir olacağımızı düşünüyorum.
Rapora göre büyük ölçekli şirketlerimiz, yüksek teknoloji kullanımında OECD ortalamasına yakınken, KOBİ’lerde dünya ortalamasının çok aşağısında kalıyoruz. KOBİ’lerin dönüşümünü sağlayan bir Türkiye, başta dijital dönüşüm olmakla birlikte yeşil dönüşümü iş yapış biçimlerine entegre edebilir. AB Yeşil Mutabakat kapsamında geliştirilen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na uyum noktasında da ülkemizin en çok zorlandığı alanın KOBİ’lerin entegrasyonu olduğu uzmanlar tarafından ifade ediliyor.
Hazır yeşil dönüşüme değinmişken, rapor bulguları kapsamında dijitalleşme ve yeşil dönüşüm ilişkisini de kısaca irdeleyelim. Raporda Üretimin Geleceği başlığı kapsamında akıllı fabrika projelerinin karbonsuzlaşma stratejisiyle doğru orantılı olduğu belirtiliyor ve Schneider Electric’in ABD’de bulunan Lexington Akıllı Fabrikasında güç ölçerleri, öngörücü analitik ve nesnelerin interneti teknolojilerinden yararlanarak enerji maliyetlerini optimize edip enerji kullanımında %26, CO2 emisyonlarında %30 ve su kullanımında %20’lik bir düşüş sağladığı belirtiliyor.
Çalışmada ele alınan Enerjinin Geleceği başlığında ise karbonsuzlaşma hedeflerinin getirdiği yenilenebilir enerji talebi, elektrikli araçlar ve diğer elektrifikasyon taleplerinin küresel ölçekte elektriğe olan talebi hızla artırdığına dikkat çekiliyor. Temiz enerji teknolojileri için küresel pazarın 2030 yılına kadar yılda yaklaşık ulaşacağı küresel pazar büyüklüğünün mevcut hacminin üç katına çıkarak 650 milyar dolara, bu alandaki istihdam kapasitesinin ise iki katına çıkarak 14 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Raporda İEA’nın çalışmasına referansla, ülkelerin 2050 yılı bazlı emisyon hedeflerine ulaşmasının ancak gelişmekte olan bazı teknoloji alanlarında geniş çaplı kullanım olanağı sağlamak ile mümkün olacağı belirtiliyor.
Özetle küresel krizler ile mücadele dijitalleşmenin çok kritik bir unsur olduğunu ve bu noktada dönüşümü sağlayan ülke ve firmaların başat aktör olacağı bir düzenin bizi beklediğini ifade edebiliriz. Yazının başına dönecek olursak, bu süreçte sahnede olmak varken seyirci olmak durumunda kaldığımız eşikten çıkış ancak yarını düşle mümkün.
Dünyada cenneti arayan insan, mutlak huzuru belki bulamasa da yaşanabilir yarınları inşaya ve daha iyisini aramaya devam ediyor. Ne mutlu arayışta olanlara..
Oldukça istifade ettiğim bu kıymetli eserde emeği geçen herkese içten teşekkürlerimi sunuyor, raporun linkini buraya iliştiriyorum.
Yazı: Serhat Şabap
Misafir