19 Nisan 2024


Kürt Sorunu (2): Sorun Dışarda Değil, İçerde



Haluk ÖZDALGA

A- A+

Belli çevrelere göre Kürt sorununun nedeni, yabancı ülkelerin tahrikleri ve ayrılıkçı güçlere verdiÄŸi destek. Dış güçlerin rolünü doÄŸru görülmeli ve anlamalıyız.

Bir ülkenin parçalayıcı olma potansiyeline sahip bir iç sorunu varsa, elbet bazı yabancı ülkeler bu durumu kendi çıkarları doÄŸrultusunda yönlendirmek, istismar etmek isteyebilir. Bu tür müdahaleler uluslararası iliÅŸkilerde sık görülür ve bazen hayli etkili de olabilir.

Ama her ÅŸeyden önce bunun bizim bir iç sorunumuz olduÄŸunu görmeliyiz. Kabul etmeliyiz ki, çözüm için ilk ve en büyük sorumluluk, sorunun sahibi olarak bize düÅŸer. Sorun bizim sorunumuz. Kaynağı sınırlarımızın içinde. DoÄŸru politikalar uygular ve iÅŸi çözüm yoluna koyarsak, dış güçlerin etkili olma zemini ortadan kalkar ve fazla bir ÅŸey yapamazlar.

Tersine, yanlış ÅŸeyler yaparsak ve sorun kanayan bir yaraya dönüÅŸürse, durumu kendi çıkarları için kullanmak isteyen dış güçler her zaman çıkacaktır.

Kürt sorunu dış güçlerin tahrikleri nedeniyle ortaya çıkmış bir problem deÄŸil, bizim ülkemiz sınırları içinde var olan bir sorundur. Bunu çözme sorumluluÄŸu bize aittir ve çözüm mümkündür.

Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun 19. yy boyunca karşılaÅŸtığı en büyük problem, farklı topluluklar arasında yayılan milliyetçilik akımıydı. Milliyetçi ayaklanmalar zaman zaman kontrol altına alınmış gibi görünse de, geliÅŸmeler çok büyük büyük toprak kayıplarıyla sonuçlandı.

Ä°mparatorluk sonrasında aynı sorun, Cumhuriyet dönemi boyunca ta 21. yüzyıla kadar bizi bırakmadı. 200 yılı aÅŸkın süregelen bu konu, ÅŸimdi Kürt sorunu olarak devam ediyor.

Etnik milliyetçilik konusunda Ä°spanya, Ä°ngiltere dahil dünyadaki baÅŸka tecrübeleri bilmek elbette faydalı. Ancak öncelikle kendi zengin tarihi tecrübemizi incelemeli ve gerekli dersleri çıkarmalıyız.

Osmanlı'nın karşılaÅŸtığı ilk milliyetçi ayaklanma 1804 Sırp isyanı. Onu 1821 Yunan ayaklanması ve ardından Bulgar, Arnavut, Arap, vs. diÄŸerleri izledi. Ä°lk hareketler genellikle sınırlı talepleri kapsıyordu. Ama 'kökünü kazımaya' dönük ÅŸiddetli bastırmalar, daha sert milliyetçi programlara ve bunların daha geniÅŸ bir halk tabanı bulmasına neden oldu.

Bugün uygulanan koruculuk sistemi, Balkanlarda farklı bölgelerde deÄŸiÅŸik isimler altında kullanıldı (Martolos, Armotollar, vs.). Ama pek iÅŸe yaramadı. Olay sadece bir 'eÅŸkıyalık' sorunu olarak görüldü. EÅŸkıyalık bir asayiÅŸ ve zabıta konusu olmalıydı. Ama yeniçeriler, yani askeri güç kullanıldı. Sorun büyük ölçüde askeri zemine kaydı.

Buna karşılık milliyetçi isyancılar, yine bugün olduÄŸu gibi, savunmasız ahaliye karşı, kazığa geçirerek öldürmek dahil, korkunç ve yaygın ÅŸiddet uyguladı. Bir taraftan da, dış ülkelerden destek aradılar ve buldular.

Osmanlı yöneticilerine göre, kardeÅŸçe yaÅŸarken ortaya çıkan eÅŸkıyalığın nedeni milli kimlik talepleri ve milliyetçilik deÄŸil, yabancı devletlerin kışkırtmasıydı. Bu konuda Osmanlı zihniyetini en net temsil eden metinlerden biri, Lozan müzakereleri sırasında Ä°smet PaÅŸa’nın Azınlıklar Komisyonu'nda yaptığı uzun konuÅŸmadır.

 

Kürtlerin “feodal” yapısı

Bir baÅŸka önemli konu Kürtlerin toplumsal yapısının, sorununun nedeni olarak ileri sürülmesi. Bu anlayışa göre sorun Kürtlerin “feodal” yapısından kaynaklanıyor.

Kürtlerin geleneksel yaÅŸam biçimi aÅŸiret düzenidir ve konumuz açımızdan doÄŸru anlaşılması büyük önem taşır.

Geleneksel Kürt toplumsal yapısında önderler feodal beyler deÄŸil, aÄŸalar ve ÅŸeyhlerdir. AÅŸiret düzeni ile feodalite arasında pek benzerlik yoktur.

Kürtlerin toplumsal örgütlenmesini en iyi anlatan araÅŸtırmacılardan biri, Hollandalı insanbilimci Martin van Bruinessen’dir. Uzun yıllar Kürtler arasında yaÅŸamış ve Kürtçeyi iyi bilen Bruinessen, Türkçe’ye de çevrilen ‘AÄŸa, Åžeyh ve Devlet’ baÅŸlıklı çalışmasında, Kürtlerin aÅŸiret yapısının tamamen kendine özgü olduÄŸunu, deÄŸil feodalite kavramı, Ä°ngilizce ‘tribe’ veya ‘clan’ gibi sözcüklerin bile aÅŸiret olgusunu anlatmak için yeterli olmadığını söyler.

Ancak hangi sözcükler kullanılırsa kullanılsın asıl vahim yanılsama, Türkiye'nin karşı karşıya olduÄŸu sorunun ‘feodal yapıdan kaynaklandığını’ ileri sürmektir. Bu büyük bir yanılgıdır; çünkü gerçekte sorun aÅŸiret düzeninden (feodal yapıdan) deÄŸil, tam tersine, aÅŸiret düzeninin parçalanmasından ve tasfiye olmasından kaynaklanıyor. Bu baÄŸlantıyı doÄŸru algılamadan soruna doÄŸru çözüm bulabilmek zordur.

Kürtlerin kadim yaÅŸam biçimi aÅŸiret düzenidir. Kürtlerin geleneksel olarak kimliÄŸini belirleyen en önemli husus aÅŸiret aidiyetidir, hangi aÅŸirete mensup olduÄŸudur. Din ve Ä°slam ümmetine aidiyet geleneksel olarak Kürt kimliÄŸinin ikinci önemli unsurudur. AÅŸiret reisleri (aÄŸalar) ve ÅŸeyhler, bu geleneksel yapıların içinden ortaya çıkan liderlerdir.

AÅŸiretten yüksek ne var?’ sorusuna yanıt arayan Bruinessen, en azından 20. yüzyılın baÅŸlarına kadar, bir Kürt milletinden veya Kürt milliyetçiliÄŸinden söz etmenin pek mümkün olmadığına iÅŸaret eder.  Çünkü aÅŸiret kimliÄŸi, geleneksel olarak bir Kürt milletine ait olma duygusunu hep bastırmış ve parçalamıştır. Kürtlerin dünyayı yorumlamalarında, mesela toplumsal ve siyasal çatışmaları algılamalarında, ‘millet’ deÄŸil daima ‘aÅŸiret’ kimliÄŸi en önde gelmiÅŸtir.

Kısa ömürlü ve nispeten önemsiz bazı denemeler hariç Kürtlerin tarih boyunca devlet kuramayışının en önemli nedeni, aÅŸiret düzeni oldu. Çükü o düzenin temel özelliÄŸi olan aÅŸiret dayanışmacılığı ve dışlamacı eÄŸilimler, aÅŸiret kimliklerini aÅŸan ortak bir milli benliÄŸin ve Kürt milliyetçiliÄŸinin oluÅŸmasına engel teÅŸkil etti.

Bu gerçek, tarih boyunca Kürtleri yönetenler (Safaviler, Osmanlılar, Türkler, Araplar, vs) tarafından iyi bilindi ve kullanıldı. Merkezi yönetime karşı ayaklanan her Kürt hareketi daima, sadece merkezi yönetime deÄŸil, baÅŸka Kürt aÅŸiretlerine karşı da mücadele etti.

Feodal yapı son bulduÄŸunda, ayrılıkçı hareketler de ortadan kalkacak’ safsatası bir tarafa, son dönemde Kürt kimliÄŸiyle ilgili taleplerin artmasının ve Kürt milliyetçiliÄŸi akımlarının güçlenmesinin en önemli nedenlerinden biri, muhtemelen en önemlisi, aÅŸiret yapısının çözülmeye baÅŸlaması.

Merkezi hükümete karşı tepkilerin eÅŸkıyalıktan siyasi amaçlı bir mücadeleye, geleneksel ayaklanmadan milliyetçi duygular ve taleplerle yürütülen bir çatışmaya dönüÅŸmesini engelleyen aÄŸalık, ÅŸeyhlik ve aÅŸiret düzeni zayıflıyor.

Bu gerçeÄŸi en iyi bilenlerden biri, PKK lideri Abdullah Öcalan. Kendi mücadelesinde en büyük engellerden biri olarak aÅŸiret düzenini gören Apo, o nedenle, yaygın ve acımasız ÅŸiddet dahil her türlü yöntemi kullanarak aÅŸiret düzenini etkisiz kılmaya çalıştı.

Kürtlerin kadim aÅŸiret yapılarının yavaÅŸ yavaÅŸ çözülmesi, aÅŸiret üyesinin aÄŸaya, müridin ÅŸeyhe olan baÄŸlılığının giderek zayıflaması, modernleÅŸmenin getirdiÄŸi kaçınılmaz geliÅŸmelerdir.

AÅŸiret kimliÄŸi yerine güçlenebilecek en önemli üst kimlik, muhtemelen milli kimlik olacaktır. Ancak kadim geleneklerin hangi koÅŸullar altında ve nasıl deÄŸiÅŸeceÄŸini, yerine hangi yeni kimliÄŸin nasıl geçeceÄŸini önceden öngörmek imkansız. Çünkü deÄŸiÅŸim kaçınılmaz olmakla birlikte, nasıl gerçekleÅŸeceÄŸi büyük ölçüde somut durumlara ve modernleÅŸme sureci dışındaki siyasal koÅŸullara baÄŸlı.

AÅŸiret yapılarının deÄŸiÅŸime karşı direnci güçlü ve deÄŸiÅŸim yavaÅŸ. Ayrıca, modern bir kimlik olan ‘millet bilinci’ tarafından belirlenen durumlarda bile, kadim gelenekler ve aÅŸiret kimliÄŸi deÄŸiÅŸen ölçülerde var olmaya devam edecek, sürekli olarak kendini tekrar ortaya koymak isteyecek, modernleÅŸmeyle ortaya çıkabilecek yeni kimlikler üzerinde etkili olacaktır.

Bu durumda yapmamız gereken ÅŸey, modernleÅŸmenin getirdiÄŸi deÄŸiÅŸimleri iyi teÅŸhis etmek ve deÄŸiÅŸimle uyumlu politikalar uygulamaktır. Kürtlerin milli kimlikleriyle ilgili öz algılamaların ve milliyetçi taleplerin artması kaçınılmaz. Bu deÄŸiÅŸimi görmezden gelip yok saymak veya güç kullanarak bastırmaya çalışmak, Türkiye'nin parçalanmasına gidecek en kestirme yollardan biridir.

Geleneksel baÄŸlar yerine modernleÅŸmeyle beraber ortaya çıkması beklenen bir baÅŸka toplumsal baÄŸ, sosyal adalet talebidir (sınıf bilinci). Kürtlerin refah devletinden hakları olan payı alma mücadelesidir.

Önceki yazımızda, Ä°ÅŸ Bankası Ä°ktisadi AraÅŸtırmalar Bölümü’nün ‘Türkiye’de Ä°llerin GeliÅŸmiÅŸlik Düzeyi’ raporuna deÄŸinmiÅŸtik. Rapor, illerimizin iktisadi geliÅŸme düzeyini hesaplamış ve sıralamasını vermiÅŸ. Sıralama, zaten bilinen bir gerçeÄŸi bir kez daha doÄŸruluyor: En altta yer alanların büyük çoÄŸunluÄŸu Kürt nüfusun yoÄŸun olarak yaÅŸadığı iller.

Ama sosyal adalet talebi büyük ihtimal, milli kimlik ve demokratik haklar mücadelesinin bir parçası olarak kabul edilecektir. Refah mücadelesi, Kürt kimliÄŸinin tanınmasını ve demokratik hakları savunan bir programın parçası olacaktır.

Bir sonraki yazımızda, AKP’nin baÅŸarısızlıkla sonuçlanan Çözüm Sürecini inceleyeceÄŸiz.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır