09 Haziran 2025


ATAOĞLU ANILDI



Abdulbaki ERDOĞMUŞ

A- A+

19, 20 ve 23. Dönem Bingöl Milletvekili ve ZIKTÊ Aşiret reisi Kazım ATAOĞLU Genç-Çaytepe köyünde büyük bir katılımla anıldı. Farklı köy ve aşiretlerden gelen çok sayıda insanla birlikte ZIKTÊ Aşiretine mensup olanların çoğunlukla katılım sağladığı anma merasiminde hüzün hakimdi.

30 Mart 2025’te vefat etmişti. Büyük bir kayıp olan ölümü, memleketinde ve sevenleri arasında derin bir üzüntüye yol açmıştı. Benim duygusal dünyamda da acısı henüz çok tazeydi. Toplum içinde de özlendiği çok açıktı. İnsanlar, sadece bir siyasetçiyi değil, bir toplum ve cemiyet insanını kaybettiklerinin fakındaydılar. Bu kaybın, aşiretin geleceğini de çok etkilediği açıktı.

Yüzlerce yıllık bir geleneğin Kazım Bey’in ölümüyle son bulmasını istemeyenler çoğunluktaydı. Doğan boşluk kuşkusuz doldurulmalıydı. Aşiret ileri gelenlerinin, özellikle de gençlerin bu duyarlılığı önemliydi. Aşiretin artık önemini yitirdiğini düşünenlerin ve dağılmasını isteyenlerin de sayısı az değildi ancak bunların sesi çıkmıyordu. Bu insanlardan bazıları, daha çok doğacak boşluğun kendilerine yarayacağını düşünmüş olabilirler ancak öyle düşünmelerinin doğru olmadığını belirtmeliyim.

Doğulu toplulukları bir arda tutan örfün kurallarıdır. Bu kurallar, yasalarla belirlenmiş değil, nesilden nesile aktarılarak benimsenen yaşam ve davranış ilkeleridir. Bu ilkeler, toplumsal yararı, ortak iyiyi ve ortak geleceği amaçlar. Bu nedenle de makul insanlar tarafından önemsenir, korunması ve uygulanması istenir.

Örfünü, örfi değerlerini önemsemeyen aileler, aşiretler, toplumlar kolayca boşluğa düşer, ayrışır, bölünür ve dağılır.  Farklı örgütler ve ideolojik partiler tarafından bu değerlerimizin nasıl aşındırıldığı ancak duyarlı ve sorumluluk bilinci taşıyanlar tarafından görülebiliyor.

--

Sorunu derinlemesine analiz etmek ve oradaki kalabalıkla paylaşmak çok daha yararlı olabilirdi ancak şartlar ve organizasyondaki aksaklıklar nedeniyle pek mümkün olmadı. Ailenin daveti üzerine ben de merasime katıldım, gözlemlemeye çalıştım ve talep üzerine kısa bir konuşma da yaptım.

Bir tarafıyla parçası olduğum bu toplumun kaygılarını gidermek, uzlaşı ve birlikteliği devam ettirmek, ‘ortak iyi’ ve ‘ortak yararda’ buluşmalarını sağlamak benim de arzu ettiğim ve önemsediğim bir konuydu. Bu duyarlılık ve beklentiyle ben de önerilerimi, öğüt ve tavsiyelerimi ifade etmeye çalıştım.

Esas itibariyle oradaki büyük çoğunluğun da değerlerimizin zayıfladığı, birçoğunun yok edildiği, toplumsal dayanışmanın ve iletişimin dar bir çerçeveye sıkıştığının farkında olduğunu düşünüyorum.

Farklı aşiretlerle de bağı olan birisi olarak belirtmeliyim ki bu sorun, sadece ZIKTÊ Aşireti için değil, diğer aşiretler ve toplum kesimleri için de geçerlidir. Sorunun çözümü de kısa vadede mümkün değildir ancak  ZIKTÊ toplumunu bu konuda diğer kesimlerden daha duyarlı ve istekli gördüğümü belirtmeliyim.

--

Kazım Ataoğlu “Mirlik” geleneğinden gelen Beyzade bir aşiret reisi, toplum ve cemiyet insanıydı. Yeri kolayca dolacak biri değildi ancak bir boşluk doğmaması için toplumun bir çaba göstermesi memnuniyet vericiydi. Ataoğlu ailesini ve duyarlı kesimleri, örfümüzün ve geleneğimizin gereği olan “temsil” sorununu, Kazım Bey’in büyük oğlu Av. İbrahim Bey ile devam etme karını takdirle ve memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim.

Mevlit ve Kur’an okunarak merhum Kazım Ataoğlu anıldı. İyilikle, hayırla, dualarla yad edilmek, rahmetle anılmak, özlemle hatırlanmak ve unutulmamak bir insan için onur verici olduğu kadar çocuklarına ve ailesine de en büyük manevi mirastır.

Manevi miraslar, maddi miraslar gibi harcanmak için değil muhafaza edilmek, hatta mümkün olduğu kadar geliştirmek ve ileriye taşımak için bırakılan emanettir. Her emanet özen, dikkat ister. Tarihten gelen manevi mirası da zamanın koşullarına göre dikkatle ve özenle koruyup geliştirmek gerektiği kanaatindeyim.

Ne yazık ki toplum olarak en büyük kaybımız manevi miraslarımızdır. Manevi mirası tüketenler, istismar edenler, koruyamayanlar sadece ölenlere değil, yaşayanlara ve toplumsal birlikteliğe de zarar vermiş olurlar.

Manevi mirasını korumayan ve tüketen aileler, hatta toplumlar hızla bozulmaya ve dağılmaya mahkûm olurlar. Belirtmek isterim ki örfünü, tarihini, aile ve akrabalık aidiyetini kaybedenler başkalarının tarihinin parçası haline gelirler. Artık kendilerine ait bir tarihleri, örfleri ve köklü aidiyetleri kalmaz. Farkında olmadan köksüz, dayanaksız ve değersiz olurlar.

Örf; bozulmuş ve uygulanmaz gelenekler anlamına gelmez. Tarihten gelen ortak doğruları korumak ve onlar etrafında birleşmek demektir. Örflerinden kopanlar, tarihlerinden de değerlerinden de kopmaya mahkumdurlar.

Her tarafa kolayca savrulan bu insanların tek dayanakları; makamları, konumları, mal ve mülkleri, ideolojileri veya partileri olur. Bunları kaybettiklerinde ise “sudan çıkmış balık” misali savunmasız olarak ortada kalırlar. Başkalarına yem olmaktan başka işe yaramaz hale gelirler.

Bir dostu kaybetmeni hüznü ve özlemiyle tekrar Kazım Ataoğlu’na Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır