
Önceliğimiz, sürecin uyumlu yürümesi ve olumlu sonuçlanmasıdır. Yöntemi, politik tarzı, tarafların samimiyeti ve tutumu eleştirilebilir ancak sürece karşı çıkmayı ve savsaklamayı ülkemizin aleyhine görüyorum. Sürecin olumlu ve başarıyla sonuçlanması hepimizin ortak talebi ve arzusu olmalıdır.
Kanaatime göre toplumun büyük çoğunluğunun süreçten beklentisi; “demokrasi”, “kardeşlik” ve “demokratik toplum” inşası değil, silahların artık bir daha çıkarılmamak üzere gömülmesi ve şiddetin mücadele yöntemi olmaktan çıkmasıdır. Mutabakatın içeriğini ve hedefini net olarak bilmesek de sürecin işleyişinden ve atılan adımlardan böyle olacağını umuyoruz.
PKK lideri Abdullah Öcalan’la varılan mutabakatın odağında Kürtler için bir “statü” söz konusu olmadığına göre, olumlu sonuçlanmasının önünde de bir engel söz konusu değildir. Uzadıkça politik istismar ve hamaset için malzeme olmaya devam edecektir.
Taraflar, silahsızlanma konusunda anlaştıklarına göre bize düşen yeni bahaneler ileri sürerek karşı gelmek veya gölge etmek değil, olumlu sonuçlanmasına katkı vermektir. En azından halkımızın, fitne ve fesat çıkaranlardan uzak durmasını sağlamamız gerekir. Sağduyunun gereğini yapmak hepimiz için tarihi bir sorumluluk olmalıdır.
Esas olarak halkın tasfiye ve silahsızlanmaya karşı çıkması da düşünülemez. Kürtler, silahlı mücadelenin neden olduğu çok yönlü terörün bedelini ağır ödediler, orantısız baskı ve zulüm gördüler, hakları, hukukları, onurları çiğnendi, milyonlarcası yerlerinden, yurtlarından çıkarıldı. Buna rağmen süreçten en çok memnun olanlar ve destek verenler de Kürtlerdir. Bu durumu son derece önemsiyor ve değerli buluyorum.
Kürtlerin tutumunu örnek almak ve takdir etmek yerine verdiği desteği görmezden gelmek veya desteği küçümsemek Kürtlere büyük haksızlık olur.
--
Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla PKK'nin kendini tek taraflı ve koşulsuz feshetmesi sürecin olumlu olarak sonuçlanması için yeterli olmadığı kanaatindeyim. PKK’nin tasfiye olması kadar silah ve şiddetin artık bir yöntem olarak kullanılmasını gerektirmeyecek bir siyasal düzenin tesis edilmesi de önemlidir. Ne yazık ki Çözüm Süreci üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu yönde atılmış bir adım henüz yoktur.
Koşulsuz ve tek taraflı da olsa PKK’nin silah bırakması kuşkusuz çok önemli bir gelişmedir. Ancak silah bırakanların veya örgütle ilişkisi olduğu gerekçesiyle mahkûm olan tutuklu ve firarilerin akıbeti de bu kadar önemlidir. Bu insanların akıbetini bizlerden daha çok aileleri merak ediyor. Bu konuda siyasi bir irade ve devlet güvencesi de ortaya konmuş değildir. Bu yönde artık adımlar atmaya başlamak sürecin başarısı için bir zorunluluktur.
Örgüt militanlarının silahsızlanarak ülkeye dönmek yerine silahlarıyla birlikte sınır dışına çekilmelerini de kuşku ve endişe verici bulduğumu belirtmek isterim.
Örgüt üst düzey militanlarının sorgusuz-sualsiz Öcalan’ın talimatına uymaları çözümü kolaylaştırdığı kadar birçok soruyu da içinde barındırmaktadır. Bu durumu tamamıyla sadakat ve bağlılıkla izah etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum ancak sürece çok büyük bir katkısı olduğu da ortadadır.
Her şeye rağmen AK Parti, MHP ve DEM Partisinin sürece ilişkin ittifakı küçümsenemez. İdeolojik farklılıklarına rağmen sürecin olumlu olarak sonuçlanması için gösterdikleri çabalar çok önemli ve kıymetlidir. Görüşmeler ve karşılıklı olumlu mesajlara bakılınca her üç partinin de bu konuda fikir birliği içinde oldukları anlaşılıyor. Kuşkusuz ortak anlayış içinde olmaları memnuniyet ve umut vericidir.
Sürecin başarılı olmasını hayati derecede önemsiyorum. Bu nedenle sürecin olumlu ve başarıyla sonuçlanması hepimizin ortak talebi ve arzusu olmalıdır, diye düşünüyorum.
Misafir