Herhâlde hemen elde edilen küçük hesaplar, insanları daha fazla motive ediyor. YaÅŸadığımız dünya ciddi krizlerle yüzleÅŸiyor ama hem bireysel baÄŸlamda hem de toplumsal düzeyde küçük hesaplarla uÄŸraÅŸmaya devam ediyoruz. Pandemi, bu hakikati yüzümüze çarpmasına raÄŸmen kısa dönemde bir uyanış beklemek pek gerçekçi durmuyor.
Virüsün sebebiyet verdiÄŸi can kayıpları ne yazık ki istatistikten ibaret kaldı. Ekonomiler alt-üst oldu. Daha önceki krizlerden farklı olarak çok daha fazla sayıda sektör bu krizden olumsuz etkilendi ve krizin neden olduÄŸu durgunluk en iyi ihtimalle 2 yıl süreceÄŸi ifade ediliyor. Rusya bu süreyi “15 yıl” olarak açıkladı. Benzer bir açıklama da “Kriz kâhini" olarak bilinen New York Üniversitesi'nden Prof. Roubini’den geldi. Roubini, salgınının küresel ekonomide “10 yıl sürecek bir buhrana” sebep olacağını iddia etti.
Bu salgının, insanın sınır tanımaz tüketim hırsıyla ilgili olduÄŸu da açık. Ä°nsan kendisini piramidin zirvesinde görüyor ve her ÅŸey ona “hak”, gerisi dünyaya müstahak!. Sınır tanımadan avlıyor, öldürüyor; Dünyadaki balık kaynaklarının yarısı son elli yılda tüketildi örneÄŸin. Ormanlar kâr getirecek ürünler için talan ediliyor. Temiz su kaynakları, ırmaklar, nehirler, denizler, okyanuslar kirletiliyor. En olmadık okyanus derinliklerinde karşımıza tüketim canavarlığımızın sembolü olan plastik çıkıyor.!
Üstelik yaÅŸadığımız dünya bizi kibar bir ÅŸekilde, küçük küçük uyarıyor. Son elli yılda yaÅŸanan doÄŸal afetler bunun en açık iÅŸareti. Bunca iÅŸaretler ve bilim insanlarının uyarılarına raÄŸmen küresel ekonomik düzen bu felaketleri yok saymayı tercih etti. Son salgının bir uyanışa sebebiyet verip vermeyeceÄŸi henüz net deÄŸil ancak umutlu olmak için pek iÅŸaretlerin olduÄŸunu düÅŸünmüyorum. Neticede iÅŸ söze geldiÄŸinde bütün politikacılar küresel iklim krizinden bahseder oldu ancak ciddi önlemlerin alındığından söz etmek neredeyse imkânsız.
Ekonomik çevrelerde iklim krizinin ekonomik raporlama standartlarında yer alması gerektiÄŸi ifade ediliyor. Yani küresel iklim krizi, ekonomik sistemin de kabullenmek zorunda olduÄŸu bir risk oluÅŸturuyor. Son salgın bunun en net göstergesi, geçen yıl da bazı felaketlerle boÄŸuÅŸuldu. Avusturalya’daki orman yangınları birçoÄŸumuzun hafızasında tazeliÄŸini koruyordur sanırım. Geçen yıl ABD’de yaÅŸanan sel felaketi de son dönemlerde artış gösteren doÄŸal felaketlere örnekti. Türkiye’de de felaketlerin artışı anlamında benzer durumlar geçerli.
Meydana gelen depremlerde, doÄŸal afetlerde artışlar var. Ayrıca bazı bölgelerde kuraklık yaÅŸanırken belli bölgelerde ortalamanın üzerinde yağışlar kaydediliyor. Global sıcaklık endüstri öncesi döneme göre ÅŸu aÅŸmada 1.1 C yüksek ve bu ÅŸekilde devam ederse 3C bir fark olacak. Bunun ciddi olumsuzluklara sebebiyet verdiÄŸini ve deniz seviyesinde artışlarla birlikte hava kaynaklı daha ciddi felaketler yaÅŸanacağını bilmek gerekiyor.
Herhalde yaÅŸanan ve yaÅŸanacak felaketlerin sosyoekonomik kayıplara sebebiyet vereceÄŸini söylemek için ekonomist olmak gerekmiyor. GeldiÄŸimiz nokta, kendi menfaatlerimiz için bile olsa harekete geçmemizi zorunlu kılıyor. Aslında 1992 tarihli BM Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Çerçeve SözleÅŸmesi (UNFCCC) erken bir dönemde iÅŸin farkına varıldığını ama tedbir alma konusunda ağır davranıldığını gösteriyor. Bunun sebebi de sanırım çok anlaşılır çünkü iÅŸin farkına bilim insanları varıyor ama dünyayı yöneten siyasiler ekonomiyi daha çok önemsedikleri için önlem almakta ağır davranıyor.
2015 yılında Paris Ä°klim AnlaÅŸması ile üzerinde uzlaÅŸmaya varılan “küresel sıcaklık artışını sanayi devri öncesine kıyasla 2 derecenin altında tutma” iddiasının zaman kaybetmeden uygulanması gerekiyor. Daha ağır bedeller, daha ciddi krizler yaÅŸanmadan dünyayı bütün canlılar için daha yaÅŸanılır kılmak zorundayız. Aksi takdirde Åžef Seattle’nın dediÄŸi gibi “ Son ırmak kuruduÄŸunda, son aÄŸaç yok olduÄŸunda, son balık tutulduÄŸunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir ÅŸey olduÄŸunu anlayacak.”
Ä°ÅŸin ilginç tarafı ise dünyanın düzenini bozan insanoÄŸlu olduÄŸu halde, bugün harekete geçmesi gereken de, çözüm bulacak olan da yine insanoÄŸlu. Hepimiz üzerimize düÅŸeni yapmalı ve bu ekosistemin bir parçası olduÄŸumuzu kabul etmeliyiz. Üstelik mevcut mizana uygun davrandığımızda tabiat kendisini zannettiÄŸimizden çok daha çabuk toparlıyor. Dünya ile birlikte yanacağımıza göre, dünyamızı yaÅŸanılır kılmak ve onunla birlikte yaÅŸamak bizim elimizde.
Misafir