Yerel seçimlerden sonra CHP Genel BaÅŸkanı Özgür Özel’le baÅŸlayan “normalleÅŸme” arayışı, giderek Ä°ktidar etrafında “saf tutma” politikalarına dönüÅŸüyor.
Ä°srail katliamları ve Gazze Soykırımı nedeniyle toplumsal tepkinin zirveye ulaÅŸtığı bir dönemde CB ErdoÄŸan’ın bunu iç politikada bir fırsata dönüÅŸtürmemesi beklenemezdi.
Tam da bu sırada “hedefte” Türkiye’nin de olduÄŸunu açıklayarak hem gündem deÄŸiÅŸtirmeyi hem de muhalefet partilerini hizaya getirmeyi baÅŸaran CB ErdoÄŸan, “Fitne giriÅŸimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak 'iç cephemizi' saÄŸlam tutmaya gayret ediyoruz. Bugün, Ä°srail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının deÄŸil, uzlaÅŸma alanlarının öne çıkması gerekiyor” diyerek siyaset alanını Türkiye’nin aleyhine ancak kendi lehine yönlendirmiÅŸ oldu.
Paralel ikinci hamle de MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli’den geldi. TBMM Genel Kurulu salonunda DEM Parti sıralarına giderek milletvekilleri ile selamlaÅŸtı ve tokalaÅŸtı. Esas olarak olması gerekeni yaptı. Bugüne kadar yanlış yaptığını sorgulamak yerine atılan bu adımı eleÅŸtirenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok oldu.
Ne yazık ki “tokalaÅŸmak-selamlaÅŸmak” dahi Türkiye siyaseti açısından o kadar önemli hale gelmiÅŸ ki olaÄŸan bir durum, olaÄŸanüstü bir geliÅŸme olarak nitelendiriliyor.
Bahçeli de ErdoÄŸan da bu hamleyi ülke için atılmış bir adım ve DEM Partisi için de bir fırsat olarak sundular!
Bahçeli, "Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı saÄŸlamak lazım" diyerek, DEM’i iktidarla aynı safta durmaya davet etmiÅŸ oldu. Bin yıllık kardeÅŸliÄŸi bozan tarafın KürtlermiÅŸ gibi amacını da ÅŸu cümlelerle açıkça belirtti:
"Uzattığım el milli birlik ve kardeÅŸliÄŸimizin mesajıdır. Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeÅŸliÄŸimizde kenetlenin teklifidir… Biz durduk yere el vermeyiz… DEM’e düÅŸen sorumlu uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eÅŸik olarak algılayıp deÄŸerlendirmesidir."
Arkasından CB ErdoÄŸan da “Cumhur Ä°ttifakının uzattığı elin deÄŸerinin layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz” diyerek geliÅŸmelerin ortak bir plan dahilinde gerçekleÅŸtirildiÄŸini ima etmiÅŸ oldu.
DEM Parti’nin siyasi ve insani olarak tokalaÅŸmaya karşılık vermesi ise özellikle AK Parti ve DEM çevreleri tarafından “Yeni bir çözüm süreci” olarak yorumlanmaya baÅŸlandı. En çok da AK Partili Kürtler açısından “Tavuk rüyasında darı görür” misali yeni bir siyaset umudu oldu.
--
Bu geliÅŸmelerin, siyasi partiler arasında gerilimin düÅŸürülerek ülke yararına bir normalleÅŸmeye vesile olmasını yürekten diliyorum. Özellikle DEM Partisi’ne yönelik haksız yaklaşım ve uygulamamaların son bulmasını temenni ediyorum.
DEM’in terörle iliÅŸkilendirilmesi ve bunun üzerinden devamlı olarak baskı altında tutulması zaten yanlıştı. Yanlıştan vazgeçerek diyalog ve uzlaÅŸma kapılarının aralanması elbette çok önemlidir. Buna ülke olarak gerçekten çok ihtiyacımız var.
Ancak bu adımların “normalleÅŸme” amacıyla atıldığından kiÅŸisel olarak emin deÄŸilim. Bu açıklamaların çok da masum ve toplumsal barış için atılmış adımlar olduÄŸunu düÅŸünmüyorum.
Verilen mesajlar, gerçekte yeni bir çözüm ve barış sürecini mi yoksa DEM‘e, hatta Kürtlere yönelik bir tehdit ve baskıyı mı hedeflemektedir? Bunu göreceÄŸiz.
--
Türkiye Cumhuriyeti Devleti için asla bir tehdit unsuru olmayan Ä°srail yayılmacılığının yeni bir çözüm süreci için gerekçe yapılmasına neden ihtiyaç duyulsun?
Her ÅŸeye raÄŸmen Türkiye’de Ä°srail yayılmacılığına ve katliamlarına en büyük tepki veren Kürtler deÄŸil mi?
Kürtlerin haklı taleplerini görmezden gelerek Ä°srail karşıtlığı üzerinden “milli birlik” saÄŸlamak da neyin nesi?
EndiÅŸem; 2015 yılında olduÄŸu gibi PKK ve Abdullah Öcalan’ın da dahil olduÄŸu “Çözüm Süreci” benzeri “yeni çözüm süreci” adıyla bir senaryonun yeniden sahneye konulmasıdır. Çünkü bu gizemli senaryoların yabancısı deÄŸiliz ve Kürtlerin aleyhine defalarca sahneye konulmuÅŸtur.
2009'da baÅŸlatılan Millî Birlik ve KardeÅŸlik Projesi, 2012: Oslo GörüÅŸmeleri, 2013: DEP heyetinin defalarca Ä°mralı ziyaretleri, "Akil Adamlar" heyeti, 2014: BDP heyetinin KCK yönetimi ile görüÅŸmek için Kandil'e gitmesi gibi geliÅŸmelerin nasıl sonuçlandığını hatırlamak gerekir.
Biliyoruz ki iktidar da PKK ve DEM de Kürt meselesini amaçları için istismar etmekten ve kullanmaktan asla geri durmamış ve durmazlar da. Dikkat edilirse bu geliÅŸmelerden hemen sonra “tecridin kaldırılması”, “Öcalan’a özgürlük” ve “Kürt sorunun çözüm adresi Ä°mralı” gibi söylemlerle yürüyüÅŸ ve mitingler hız kazanmaya baÅŸladı.
Kürt Meselesi her gündeme geldiÄŸinde “Öcalan’a Özgürlük” ve “muhatap Öcalan” yürüyüÅŸlerinin ve mitinglerin planlanması boÅŸuna mıdır?
DEP/DEM tarafından “Öcalan’a özgürlük” amacıyla yüzlerce kez yürüyüÅŸ ve gösteri yapılırken, bir kez olsun “Kürtlere özgürlük” mitingi düzenlediklerini bilen-gören-duyan var mı?
Kürt seçmenlerinin oylarıyla seçilen milletvekilleri, Belediye BaÅŸkanları ve diÄŸer seçilmiÅŸlerin “Kürtlere özgürlük” yerine “Muhatap Öcalan ve Öcalan’a özgürlük” için yollara düÅŸmesini, Kürtleri toplantı ve gösterilere davet etmesini Kürt halkı için 21. Yüzyılın bir felaketi olarak deÄŸerlendirdiÄŸimi belirtmeliyim.
Yine açıkça belirtmeliyim ki Kürt Meselesinin çözümünü Abdullah Öcalan’ın kaderine baÄŸlamak çözümsüzlüÄŸe hizmettir.
Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerinin ve Kürt Meselesinin çözümünün Öcalan’ın kaderine baÄŸlanması, çözümü mümkün olmayan kör bir düÄŸüme benzer. Kürt halkına bedel ödetmekten baÅŸka hiçbir yararı da olmayacaktır.
Ne yazık ki Kürtlerin aleyhine olmasına raÄŸmen DEP/DEM Parti ısrarla bu tutumunu sürdürmektedir.
Sormak istiyorum:
“Tecridin kaldırılması ve Öcalan’a özgürlük” talep edilebilir, bunun için toplantılar, mitingler de tertip edilebilir ancak Kürt sorunun çözüm adresi ve muhatabı neden Abdullah Öcalan olsun?
Yine PKK, Kürt partisi veya “Bağımsız Kürdistan” hareketi olmadığı halde neden Kürt Sorununun muhatabı oluyor?
PKK, Bağımsız Kürdistan dahil Kürt halkının ideolojiler üstü siyasi taleplerinin tamamının karşısındadır. PKK’nin, sosyalizm temelinde ve bölgesel denklem içinde güçlü kalmak ve Kürdistan karşıtlığı dışında bir çabası da yoktur.
Bu durumda PKK’nin ideolojik ve ÅŸiddet yükünü ve külfetini neden Kürtler çeksin?
Bunu anlamak için olayların üzerinden bir yüz yıl mı geçmesi gerekiyor?
--
Yeni çözüm süreci iddiaları bir “PKK Açılımı” ise sorun yok. Silahlı mücadelenin sonlandırılması, ÅŸiddet ve çatışma döneminin kapanması ve kalıcı bir barışın saÄŸlanması hiç kuÅŸkusuz ülkemizin ve insanlarımızın büyük yararına olacaktır.
PKK ile müzakerelerde veya PKK’nin silah bırakması karşılığında Öcalan’ın serbest bırakılması veya ev hapsinde tutulması ve diÄŸer tutukluların serbest kalması talep edilebilir. PKK, ÅŸiddet ve silahtan arınarak legal bir parti olarak siyaset alanında yer de alabilir. Bu baÄŸlamda tarafların anlaÅŸmalarına saygı duyarım. Buna katkı sunacak DEM’i de kutlar ve alkışlarım.
DEM farklı bir misyon yüklenmiÅŸ gibi gözüküyor. Oysa 10 Temmuz 2014: Cemil Bayık, “PKK’nın tamamen silah bırakması için öne sürdükleri ÅŸartların en başında "Öcalan’a özgürlük" ve "anayasal güvence" olduÄŸunu” açıklamadı mı? PKK’nin bu talebini yadırgamıyorum ancak bu talebin DEM tarafından ileri sürülmesini elbette yadırgıyorum ve sorguluyorum.
Abdullah Öcalan’ın serbest kalması, PKK için bir ÅŸart olarak ileri sürülebilir ancak DEM’in iddia ettiÄŸi gibi neden Kürt meselesinin çözümü için ÅŸart olsun?
ÖnceliÄŸin, Kürt meselesinin çözümüne deÄŸil de Öcalan’ın serbest bırakılmasına verilmesini ideolojik nedenler dışında izah etmek mümkün deÄŸildir. Bu durumda Kürtler, PKK ve DEM ideolojisine mahkûm, mecbur ve rehin deÄŸil mi?
KuÅŸkusuz DEM ve PKK aynı ÅŸeyler deÄŸildir ve örgütle organik bağı olduÄŸunu da iddia etmiyorum ancak ideolojik akraba olduklarından da kuÅŸku duymuyorum.
Öcalan tutuklu kaldığı sürece Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasını istemek nasıl bir yurtseverliktir? Olsa olsa ideolojik baÄŸnazlıktır.
Kürt halkının bu ideolojik anlayışta nasıl bir yararı var?
--
Hakikat ÅŸudur ki samimi de olunsa, Kürt sorunu temelinde PKK ile baÅŸlatılacak yeni bir çözüm süreci geçmiÅŸte olduÄŸu gibi Kürt Meselesini çözmeye yetmeyecektir ancak Kürt meselesinin barışçıl çözümü PKK sorununu da çözüm yoluna koyacaktır.
Altını çizerek belirtmeliyim ki Türkiye’de PKK sorunun çözümünde muhatap Abdullah Öcalan ve Kandil’dir. Kürt meselesinin çözümünde ise muhatap siyaset kurumu ve adres de TBMM’dir.
Bunun dışındaki arayışları oyalama, istismar, aldatma, erteleme ve çözümsüzlük olarak görüyorum.
Cumhur Ä°ttifakının iktidarını korumak için PKK’ye her türlü tavizi verebileceÄŸini ancak Kürt meselesini çözmek gibi bir niyetinin dahi olmadığına inanıyorum. Bunu DEM Partisi yetkilileri de çok iyi biliyor.
Selahattin DEMÄ°RTAÅž ve yüzlerce masum Kürt siyasetçiyi yıllardır haksız ve hukuka aykırı olarak cezaevinde tutan bir siyasi anlayışın samimiyetine nasıl inanayım ki?
CHP ve diÄŸer muhalefet partileri de farklı deÄŸildir. Mevcut ideolojik-siyasal zihniyetle ülkenin temel hiçbir siyasi sorununun çözümünü mümkün görmüyorum. Öncelikle Kürt toplumsal duyarlılığın söz konusu oyun ve tezgahlar karşısında daha çok artması gereÄŸine inanıyorum.
“Çözüm Süreci” iddiasıyla yeni bir oyun ve tezgâha karşı uyanık olmalıyız.
Misafir