03 Mayıs 2024


ORLY NOY : İsrail kamuoyu Smotriç öğretisini kucakladı



Haluk ÖZDALGA

A- A+

Gazze’deki savaşın ne zaman biteceği belli değil. Netanyahu hükümetinin elinde “Hamas’ı imha etmek” dışında net bir siyasi hedef, yol haritası henüz yok.

İsrail devleti 1948’de etnik temizlik, şiddet ve terör üzerinde kuruldu. Ayrıntılı hikayesini Edward Said veya İlan Pappe gibi tarihçilerin Türkçe’ye de çevrilen kitaplarında bulabilirsiniz.

İsrail’in Filistin topraklarına askeri güç kullanarak el koyması, modern tarihin en uzun işgalidir. Nihayet 1970’lerde başlayan İsrail-Filistin barış görüşmeleri “barış için toprak” anlayışına ve iki devlet çözümüne dayanıyordu. Bir ara çok yaklaşılan çözüm planına göre, Gazze ve Batı Şeria karadan bağlantılı hale gelecek, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulacaktı.

İlk kez 1996’da Başbakan olan Netanyahu o süreci adım adım ters yüz etti, uzlaşma yerine askeri güç yoluyla Filistinlileri ezerek ve kendi koşullarını dayatarak barış sağlama çözümünü seçti.

Kasım 2022’deki son seçimleri de kazanan Netanyahu, birçok gözlemciye göre İsrail tarihinin en çok “Yahudi faşisti” barındıran son hükümetini kurdu. Özetle, Netanyahu liderliğinde İsrail, Filistinlileri çıplak güç ve tehdit kullanarak köklerinden çıkarıp atma üzerine kurulu tarihi siyasetine döndü.

Ama Hamas’ın 7 Ekim saldırısı o yoldan barış gelmeyeceğini gösterdi. Netanyahu’nun 27 yıllık projesi çöktü.

İsrail ordusu, çocuk-kadın-yaşlı demeden masum sivillerin hunharca katledildiği, yakın tarihin en barbar savaşını başlattı. Kuzey Gazze halkının büyük çoğunluğu güneye sığındı.

İsrail ordusunun verilerine göre, Hamas’ın en az 20 bin tahmin edilen askerlerinin henüz çok azı bertaraf edildi. Kuzey Gazze tamamen kontrol altına alınsa bile, bu kez yaklaşık iki milyon sivilin yığıldığı güney Gazze’ye geçecek Hamas militanları ile İsrail ordusu arasındaki savaş, yeni vahşetlere sahne olacak.

Netanyahu yönetimi “Hamas’ı imha” hedefine ulaşırsa, ki zor görünüyor, şimdiden bir sonraki adımın Lübnan’daki Hizbullah ve özellikle onun Rıdvan Birlikleri olacağını vurguluyor.

İsrail siyasetinde genel hava, 7 Ekim felaketinin birinci sorumlusu olarak görülen Netanyahu’nun savaştan sonra siyasi hayatının son bulacağı yönünde. Netanyahu tam da o nedenle savaşı olabildiğince uzatmak istiyor.

İsrail’in bir sonraki adımda Hizbullah’a saldırması, İran’ın savaşa girme olasılığını artıracak. Netanyahu’nun öteden beri bilinen arzusu, Amerika’yı yanına alarak İran’a savaş açmak. Şimdi muhtemelen hayal ediyor ki, çöken siyasi itibarı o savaşla küllerinden yeniden doğabilecek.

Acaba Amerika, Netanyahu’nun büyük kumarına nereye kadar destek verir? Yoksa ne kadar çok şey kaybedeceğini görerek, bir noktada İsrail’deki çılgınlara dur diyebilir mi? Gelişmeler nereye varır, göreceğiz.

Aklın yolu, savaştan sonra tekrar iki devlet çözümüne ve barışa dönmek. Ama o hedefe ulaşabilmek için Netanyahu’nun gitmesi yeterli değil, İsrail’de uygun bir siyasi iklimin varlığı da şart.

İsrail’de +972 MAGAZINE adlı sitede Orly Noy nefis yazısında, ülkedeki mevcut siyasi havanın o açıdan iyimserlere cesaret vermediğini anlatıyor (10 Kasım 2023). Noy’un çarpıcı analizini çevirdik, aşağıda sunuyoruz.

Haluk Özdalga

………………….

ORLY NOY : İsrail kamuoyu Smotriç öğretisini kucakladı

İsrail Parlamentosu Knesset’e ilk kez milletvekili seçilen Betzalel Smotriç (בְּצַלְאֵל סְמוֹטְרִיץ׳), altı yıl önce “Kesin Plan” adlı çalışmasını yayınladı. İsrail – Filistin çatışması için bir çeşit “nihai çözüm” öneriyordu.

Bugün hem Maliye Bakanı hem İsrail hükümetinin Batı Şeria’dan sorumlu en üst yetkilisi olan aşırı sağcı milletvekiline göre, Yahudi ve Filistin milli hedeflerinin doğasında var olan çelişki hiçbir ödün, uzlaşma ve paylaşmaya izin vermez. Siyasi bir anlaşmanın mümkün olduğu yanılsaması yerine, Smotriç’e göre sorun tek taraflı kesin ve nihai çözüm ile halledilmelidir.

Plan, Gazze’ye sadece kısaca değinir; çünkü Smotriç, İsrail’in Gazze Şeridi’ni kafes içinde tutmasından memnundu. O durum, Filistinlilerin var olması nedeniyle ortaya çıkan ve kendisinin “nüfusa dayalı meydan okuma” diye nitelediği soruna ideal çözüm gibi görünüyordu. Buna karşılık Smotriç, Batı Şeria’nın tamamını İsrail topraklarına katma (ilhak) çağrısı yapıyordu.

Plan’a göre Batı Şeria’da nüfustan kaynaklanan endişeler, orada yaşayan 3 milyon Filistinliye bir seçim sunularak düzelecekti: Milli özlemlerinden vazgeçerek kendi topraklarında ikinci sınıf statüde yaşamaya devam etmek veya yurt dışına göç. Bunun yerine Filistinliler İsrail’e karşı silahlı direniş yolunu seçerse, “terörist” olarak tanımlanacak ve İsrail ordusu “öldürülmesi gerekenleri öldürmeye” başlayacaktı. Planını dinci-Siyonist dinleyicilere anlattığı bir toplantıda; aileler, kadınlar ve çocukların da öldürülmesini mi kast ediyorsun sorusuna muhatap olan Smotriç’in cevabı şöyle oldu: “Savaşta, savaşta olduğu gibidir.”

Kesin Plan yayınladıktan sonra, kamuoyunda herhangi bir dikkat çektiği kadarıyla, İsrail’in ana akımını temsil eden siyasi yorumcular tarafından dahi yanıltıcı, gerçek dışı ve tehlikeli olarak algılandı. Ama şimdi İsrail medyası ve mevcut politik söylem incelendiğinde, ordunun Gazze’ye yönelttiği saldırılara bakıldığında, kamuoyunun geniş kesimlerinin Smotriç Planı mantığını tamamen içselleştirildiği görülüyor.

Gerçek o ki, Smotriç’in vizyonunun muhtemelen kendisinin dahi öngörmediği bir hunharlıkla uygulandığı Gazze hakkında İsrail kamuoyu şimdi, Plan’ın kendisinden bile daha aşırı bir konumda. Çünkü İsrail şimdi birinci seçeneği pratik olarak gündemden kaldırdı; 7 Ekim’e kadar İsraillilerin çoğunun tercihi olan, Filistinli varoluşu terk edip ikinci sınıf statüde yaşama seçeneğini.

İsrailli askerler, güneyde İsrail-Gazze sınırını oluşturan tel örgünün arkasında, 25 Ekim 2023 (Yossi Zamir/Flash 90)

Göç veya imha

Hamas’ın vahşi saldırısı karşısında aşırı şaşkınlık ve o saldırıyı on yıllardır devam edegelen zulüm muhtevasında anlamayı ret etmek öyle bir İsrail pozisyonu doğurdu ki; Filistinlilerin niçin Gazze’de tutsak statüsünde yaşamaya sarılmadıklarına, birkaç bin kişiye ailelerinin kovulduğu topraklarda asgari ücretle çalışmaya izin verdiği için İsrail’e teşekkür etmediklerine ve işgalcilerine çiçek sunmadıklarına hayret ediyorlar.

Zaten Filistinliler roket fırlatmadıkça ve tel örgüleri parçalayıp köylerimize girmedikçe, Gazze’deki durumu kaç İsrailli umursuyor ki? Kuşatma altındaki Gazze’de “sükunet” ne anlama geliyordu, kim sorma zahmetine katlandı ki? İsrailli Yahudilerin çoğuna göre, Gazze’deki Filistinliler ağızlarını kapatmalı ve açlığı kucaklamalı idi. Ama bugün artık o seçenek de kabul edilebilir değil. İsrailliler şimdi Gazze’ye verilen yeni bir ültimatom arkasında toplanıyor: Göç veya imha. 

Mevcut söylemde göç sıklıkla, Filistinlilerin çatışma alanını terk etmesine yüce gönüllülükle izin veren insani bir düşünce gibi sunuluyor. Gerçekte, çoğu kuzeyden olmak üzere nüfusun dörtte üçü 7 Ekim’den bu yana zorla göç ettirildi ve İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin her tarafını bombalamaya devam ediyor.

Değişik planlarla Filistinlileri kitlesel olarak Şerit dışına taşıma seçenekleri öneriliyor; İsrail’in kıdemli devlet yöneticileri ve siyasi karar vericiler bu planları değerlendiriyor. İsrail kamuoyunun büyük kısmı için Filistinlileri bir yere taşımak, oturma odasındaki bir mobilyayı taşımaktan daha kolay.

Filistinliler evlerini terk ederek Gazze’nin güneyine kaçıyor, 10 kasım 2023 (Atia Mohammed/Flash90)

Gazze nüfusunun kovulması İsraillilerin çoğuna mükemmel şekilde akla yatkın göründüğü için, Filistinlilerin İsrail rejiminin gücüne teslim olmayı reddi, varoluşsal bir tehdit ve imha edilmeleri için yeterli neden olarak algılanıyor. Hamas’ın 7 Ekim’de sivil yerleşmelerde yaptığı dehşet verici katliamlarının, zulme karşı meşru direniş kapsamında olması gerekeni ihlal ettiği doğru. Ancak İsraillilerin büyük çoğunluğu, tel örgülerin çevresindeki Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında gösteri yapan Filistinlilerin keskin nişancılar tarafından öldürülmesine ve sakat bırakılmasına tamamen hoş görüyle bakıyor. Onların gözünde işgal karşıtı hiçbir protesto meşru değil.

(Büyük Dönüş Yürüyüşü: Abluka altındaki Gazze Şeridi’ni çevreleyen tel örgülerin farklı bölgelerinde, Filistinlilerin sürgün edildikleri topraklarına dönme ve İsrail’in kara, hava, denizden uyguladığı kuşatmanın kaldırılması taleplerini dünyaya duyurmak amacıyla yaptığı barışçıl gösteriler. HÖ)

7 Ekim’den bu yana kamuoyunun yüreğine yerleşen sadece Smotriç’in mantığı değil, aynı zamanda onun söylemi. Kesin Plan’ın önsözünde Smotriç şunları yazar: “Terörizm çaresizlikten türer ifadesi bir yalandır. Terörizm umuttan türer – bizi zayıf düşürme umudundan.” İsrail kamuoyu benzer şekilde bir tarafta terörizm ile diğer tarafta çaresizlik ve mücadele arasındaki bağı koparmayı kabullendi; mevcut iklimde, o bağdan söz etme teşebbüsü dahi derhal Hamas’ın suçlarını haklı çıkarmak diye yaftalanıyor.

İsrail kamuoyunun korkunç şekilde Smotriçleşmesi, aşırı sağcı Bakan’ın planında vaat ettiği nihai zafer uğruna Gazze’de yaşayan en son Filistinli dahil her birinin hayatının kurban edilmesini öngören bütüncül istekte vücut buluyor. Bu, astronomik ölü çocuk sayısı karşısında korkunç kayıtsızlık ve tel örgünün öteki tarafındaki mücadele ve özgürlük düşüncesinin, insani maliyeti ne olursa olsun, ortadan kaldırılması inancının tamamen içselleştirilmesidir.

Bu süreç Gazze’nin tel örgülerinde durmayacak ve duramayacaktır. Smotriç’in mantığı şimdiden devletin, 1949-66 yıllarındaki askeri rejim dönemini hatırlatan baskılar ve zulüm yaşayan Filistinli yurttaşlarına yaklaşımına sızmış bulunuyor. Bu topluluğun sesinin kamusal alanda şimdiden hemen hiç duyulmaması bir rastlantı değil; sadece milli kimliklerini öne sürdükleri için tutuklanıyor ve itham ediliyorlar.

Bir video filminde şakşuka ve Filistin bayrağının beraber gösterilmesinin bile zindana atılma sonucunun doğurduğu bir ülkede, Smotriçleşme ve onun “kesin” mantığını içselleştirme süreci tamamlanmıştır. Bu durumun ima ettiği, savaştan sonra hasta İsrail toplumunun iyileşme süreci ve ortak bir toplum için temellerin yeniden atılması ihtimallerini hayal etmenin dahi zor olduğudur.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır