26 Nisan 2024


Normalleşme mümkün mü?



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Kimi bozar özünü düzenin çıkarları uğruna acımasızca,

Kimi bozulanı düzeltmek ister sadece insanlık adına…

-----

‘’Doğallığını, olağanlığını yitirmişken yeniden doğal, olağan, alışılagelen duruma gelmek’’ anlamına gelen normalleşme, bir durumun olumsuz yönde değişmesi veya bozulması sonrası tekrar düzeltilmesi ve olağan hale getirilmesi için kullanılıyor.

Siyasal dilde ise normalleşme, ulusal ve uluslararası ilişkilerde bozulan ilişkileri onarmak ve yeniden tesis etmek biçiminde tanımlanabilir.

Söz konusu bozulma bazen askeri veya sivil yöntemlerle düzene müdahale sonucu da olabilir. Askeri muhtıralar, darbeler, 28 Şubat ve 15 Temmuz’da yaşanan karanlık olaylar gibi.

Her ne kadar bizim ülkemizde siyasete ve siyasal düzene yapılan müdahaleler sonrası bir normalleşme sağlanamazsa da olması gerekenden söz ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren normalleşme sürecini hiçbir zaman tamamlayamamıştır. Kuruluş felsefesini oluşturan “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olmayı yaklaşık yüz yıldır başaramamıştır. Neredeyse bu sürecin tamamı “normalleşme” iddialarıyla heder edilmiştir.

Her müdahale veya kriz sonrası “normalleşme” çabalarına yeniden başlanmış ve tamamlanmadan yeni müdahalelere ve krizlere geri dönülmüştür.

2002 krizi ile ortaya çıkan “normalleşme” ihtiyacı AK Parti iktidarını getirmiş, 2010 yılına kadar görünür bir normalleşme gerçekleştirmiş ancak daha sonra kendisi krizlerin aktörü ve nedeni olmuştur. Hem parti hem de bozulmasına neden olduğu siyasal düzen artık normalleşme ihtiyacını duymaktadır.

Daha açık bir ifadeyle normalleşmeyi sağlamak için iktidara gelen AK Parti, bugün normalleşmeye direnmektedir. Bunun için de hem içerde hem de dışarda gerilim ve gerginliği tırmandırarak istikrarsızlığı ve krizleri derinleştirmektedir.

Tesis ettiği otoriter sistemle demokratik siyaseti ortadan kaldırmış, eleştiri ve muhalefeti “düşmanlık ve ihanet” sayarak toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekte ve normalleşme çabalarını tehdit olarak görmektedir. Normalleşmenin önemli araçlarından biri olan siyasal faaliyetleri ve seçimleri manipüle etmekte ve geleceği belirsiz kılmaktadır.

Tabii olarak muhalefet partileri de politik stratejilerini “ülkenin normalleşmesi” üzerine inşa ederek kaseti yeniden başa sararak tekrara düşmekten kurtulamıyorlar. Anlayacağınız bir iktidar değişikliği durumunda yeni yönetimin hedefi ve iktidar süresi “normalleşme” çabalarından ileriye gitmeyecektir.

Ne yazık ki siyasal iktidarların yönetim süresi “ülkeyi önce normalleştirme”, sonra da “istikrarsızlaştırarak” bırakmak ile sınırlandırılmıştır.

Yaşadıklarımızdan ve okuduklarımızdan anladığım sadece budur. Siyaset böyle bir girdabın içinde iken ülkenin geleceği ve ilerlemesi için orta ve uzun vadeli projeleri hayata geçirme imkanını bulabilir mi?

Bizler bile normalleşmeye odaklanmış durumdayız. Sahi bu oyunu kimler kuruyor ve bizler niye kör ve sağır olarak izliyoruz. Oysa körler görmez, sağırlar da duymaz. Meğer biz gördüğümüzü ve duyduğumuzu sanıyoruz. Desenize öncelikle bizim normalleşmemiz gerekir!

-------

Farklı bir cümle kurmak için iyiye dair kötüden sonra,

Kelimelerden özenli olanları seçmek gerek koymadan nokta.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır