06 Ekim 2024


Her Dem Muhalif



Faik Öcal

A- A+

Her dem muhalif olacağım, avuçlarımda tuttuğum Prometheus közüyle. Hiçbir yerde kalıcı olmayacağım kimselerin diliyle konuşmayacağım, hiçbir zamanın hükmü altında olamayacağım. Kendi sözümü söyleyeceğim ve gideceğim. Hiç kimsenin cürmüne ortak olmayacağım, suçsuz yere dökülen kanlardan sorumlu olmayacağım. Nuh’un Cudi’de bıraktığı gemisine binip gideceğim tek başıma. Biliyorum, beni tufansızlık vuracak, kimsesizlik kucaklayacak, sadece yalnızlık sevecek. Bileceğim ve kabulümdür, diyeceğim.

Her daim muhalif rüzgarlar esecek başımın üzerinde, yedisinde başladığım yolculuğuma yetmişinden sonra da devam edeceğim. Sosifos yoldaşım olacak, Ebuzer sırdaşım. Olimpos’un yitik logos’u olacağım, ne gam! Rebeze’de unutulmuş bir mezar olacağım; yazgım diyeceğim, öpüp alnımdaki teneşir taşına koyacağım.

Her dem muhalif olacağım, ruhumun sonsuzluğunu kutsayan metafizik acılarla. Ne göksel çatılarda yerim olacak ne de yer altındaki sığınaklara sığınacağım. Çatıların kuşatıcı aynılığını, sığınakların daraltıcı havasını hiç sevmedim. Çatı ve sığınak arasındaki bütün sistemlerden, düzenlerden kaçtım her daim. Sürgün etmiştim kendimi o görünmez, uzak hakikate. Bu yüzden her yolculukta kayıt dışıydım, kaçaktım, birilerine yakalanmamak için tetikte olman gerekti. Birilerine yakalanmak onlar gibi olmaktı, sıradanlaşmak, özünden koparılmaktı. Ben birilerine yakalanmamak, birilerine benzememek için gecelerin karanlığı, gündüzlerin sürprizlerini ayakta bekleyeceğim.

Ayaklarımın altında ölülerin kırılan kemiklerinin çatırdayan sesi, başımın ötesinde görünmez süvarilerin kanat sesleri hiç eksik olmaz. Rahat yoktur bana ne burada ne de ötelerde. Burada söylediğim sözümün orada duyulması için hep ayakta olmam gerekti. Yaşamın gözlerinin içine bakmak, ölümün öteki kıyılarına dokunmak için, insanın hem aydınlık hem de karanlık yönlerini birlikte görmek, zamanın ve mekanın arasında kopan kıyametlerden bihaber olmamak için ayakta olmam gerekti. Ayaktaydım her daim ve muhaliftim her dem. Buydu benim yazgım ve hakikatim. Böyle görmüştüm aynı yolun yolcularından.

Konuşmuşsam en zor zamanlarda, susmuşsam bir başıma hep muhalif olduğum içindir. Ben hep birileri için konuşan, kendi için susan oldum. Birilerinin hakkını aramak için konuştum, koşuşturdum; kendimi hakikate hazırlamak için sustum, sessizliğe büründüm. Hak için yaşadım, hakikat için öldüm. Hakta hep başkaları vardı, hakikatte yalnızlığım. Hakta buradaydım, hakikatte ötelerde.

Kendi kendime söylediğim şarkıları duyamazsınız. Dilimin altında mezarsız ölüler, faili meçhul cinayetler, karatma geceler, müntehir suretler, metruk şehirler, malul şairler, kefeni yırtılmış caddeler, muvazenesini yitirmiş semazenler.

“Öldü insan, bir başına!” derim, sadece kendi ölülerine ağlarsın. Sen sadece hakkını arıyordun ve bir insanın ölümünde bütün insanların yitirilmesini anlayamazdın.

“Yitik cennet düşüm!” derim, sen cehennem korkusuyla ne yaptığını bilemezsin, ayaklarının altında ölülerin kırılan kemik seslerini duymazsın.

“Çocuklar ölmesin hiç!” derim, sen kendi çocuklarına sarılırsın gayri ihtiyari, gözlerinde başkalarının çocukları olmaksızın. Oysa benim başkalarının çocuklarıyla ölmediğim bir gün yok. Sen çocuklarının hakkını ararken, bense yeryüzündeki bütün çocukların insanca yaşaması için kendimi feda etmeye razıydım. Yeter ki ölmesindi çocuklar.

Ben yeryüzü bütün çocukların olana dek muhalif olacağım. Bütün yeryüzü çocukları birlikte oynayana dek muhalif olacağım. Biliyorum imkansızı istediğimi. Bu yüzden her dem muhalif oldum, içimde yeryüzü çocuklarına her dem yer verdim. Çocuk mezarlarım oyun alanlarından çok olabilir ama bir gün gelecek bütün yeryüzü oyun alanı olacak yeryüzü çocuklarına. Sınırlar kalkacak, büyükler utanacak, anneler babalar kan kusacak.

Yeryüzünün cennete benzemesi için her dem çocuklarla olacağım, ölü-diri fark etmez çocuklarla yatıp kalkacağım. Yeryüzü ve cennet arasında muhalif bir köprü olacağım çocukların üzerinden geçtiği.

Yeryüzü çocukları ağlıyor ve avuçlarımdaki Prometheus közü alazlanıyor. Yeryüzü çocukları anneler-babalar tarafından öldürülüyor, muhalifliğim alıp başını gidiyor. Yeryüzü çocukları toprağa mezarsız, işaretsiz, kimliksiz düşüyor; rahatım hepten kaçıyor. Hak için çıktığım yolda hakikat için bedel ödemek gerek.

Her dem muhalif olacağım; çünkü boynumda ziyadesiyle darağacı tuttum, katliam yükü taşıdım. İnsanın dibine baktım, karanlığın şarkısını dinledim. Sonsuzluğun ötesine baktım, aydınlığın türküsüne kulak verdim. Bir yerlerde durmayacaktım, ölülerimi alıp gidecektim. Sözümü susturacaktım belki, suskunluğumu söze dökecektim, yoldaşlarım gibi zamana oynayacaktım mekana meydan okurken. İnsana acıyacaktım insanlığımı yitirirken. Yeryüzü çocuklarımı yitirecektim, gökyüzü çocuklarıma hasretle bakarken. Ben, her dem muhalif olan; hem buralarda hem de başka yerlerde.'

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır