26 Nisan 2024


EMPATİLEŞEMEDİKLERİMİZDEN



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Geçmişin karanlık yanı, geleceğin aydınlığı mı?

Bilmiyoruz, anadan üryan geldik bu diyara…

                         

                      Son günlerde, erkeklerin kadınlara yönelik sarf ettikleri rencide edici sözlerin empati amaçlı olarak erkeklere yönlendirilmesinden esinlenilerek, Kürtlere yönelik rencide edici söylemlerin Türklere karşı dillendirilmesine şahit olduk. Empati açısından değerlendirildiğinde mizansı/komik bir durumdan öteye gitmediği kanısındayım. Söylenenlere bakıldığında bir Kürt olarak yıllardır bu durumdan rahatsızlık duymuş olsam da o cümleleri söyleyenleri/söyletenleri ya da bunu devlet dili olarak kullananları insanlık ailesinin azgın ve şımarık sapkınları olarak görüyordum.

Empati yöntemiyle de olsa bu sapkınların diliyle onlara cevap vermeyi kendim için bir zül görüyorum. Adalet-eşitlik-insanlık gibi değerlerden yoksun bu azgınların hastalıklı zihinleri, ruhsal bozuklukları nedeniyle bir ırka (Türk) hakaret etmeyi mizansel de olsa doğru bulmuyorum. Bu sapkınlar, farklılıkları inkâr etmeyi “Allah’ın ayetlerini inkâr etmek sayan” bir dinin/İslam’ın mensubu olmaktan utanmadan gurur duydukları için bütün Müslümanları zan altında bırakmam mı gerekiyor?

Bu nedenle empati kurmak için kullanılan bu yöntemi ve ırkçı dili kullanmanın kimseye faydası yoktur diye düşünüyorum. Kürtlere yönelik ayırımcılık yapılmasını kabullenmemiz asla söz konusu değildir ancak yapılması gereken ayırımcılık dilini kullanmak da değildir. Kürtlere yapılanların Türklere veya başkalarına yapılmasını aynı gerekçelerle reddediyorum. Biz, insanlık ailesinin eşit bir üyesi olmanın onuru ve inancıyla mücadelemizi de buna uygun vermeliyiz. Irkçılar, ayırımcılar ve sapkınlar elbette bir gün hak ettiklerini bulacaklardır.

            Ben ve benim gibi düşünenler için dünyanın neresinde olursa olsun, zalimler ve mazlumlar, iyiler ve kötüler olarak ancak ayırdığımız insanlar için din-dil-ırk-renk-cinsiyet ayrımı yoktur. Her zaman zalimin ve kötünün karşısında ve her zaman mazlumun ve iyinin yanında olmayı, yaratılışın gereği insanın özünde olan bir duygu ve onurlu bir davranış olarak görüyorum

            Ülkemizde, geçmişten bugüne sistematik olarak yaşanmış ve hala yaşanmakta olan din, mezhep ve ırk ayırımcılığı, cinayetler, katliamlar, işkenceler, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, yoğun baskılar ne yazık ki, kurulan cümlelerdeki öznenin değiştirilmesiyle bir empati uyandırmayacağı kanısındayım. Irkçılık, ruhsal bir bozulmadır, tedavisi ve çözümü özgürleşmek, toplumsallaşmak, sosyalleşmek ve insanlık ailesinin eşit ve onurlu bir üyesi olmayı kabullenmekle ancak mümkündür. “ Ne mutlu bize…!” veya “Biz bize yeteriz” anlayışından evrensellik ve insanlık oluşmaz.

 

Asırlar geçse de üstünden, bazı şeyler geçmiyor…

Sende olan yarayla başkasının canı yanmıyor!

 

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır