30 Nisan 2024


EMPATİLEŞEMEDİKLERİMİZDEN – 2



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

‘’Bi taraf olan bertaraf olur’’ demek

İki uçlu değneği sunmaktır…

Nerden tutarsan tut o değneği,

Kaçınılmazdır elin pislenmesi…

 

 

                   Ayırımcılık sadece bir zulüm ve insan hakkı ihlali değildir, insanlık bilincinden yoksun olmakla da yakından ilişkilidir. İnsana onur kazandıran onun insanlığıdır, farklılığı değildir. Bu nedenle de ayırımcılığı empati yoluyla ortadan kaldırılmak hiç de kolay değildir. Çünkü empatinin kendisi ancak insanlık irfanıyla oluşur.

                 İnsanların çoğu kendi olmaktan uzak farklı bir yansıma izletir bizlere... Oysa hepsini ele veren bir zaman veya bir durum elbette yaşanır... İnsanları anlamak için önce kendini bilmek, daha sonra başkalarını bilmek için doğru bir iletişim-tecrübe gerekir..!         

                 Bugün yaşadıklarımızda bilgisizliğin ve iletişim eksikliğinin payı büyüktür. Oysa birlikte ve bir arada, yan yana, iç içe yaşıyoruz. Ne yazık ki birbirimizi doğru tanımıyor, eşit bilmiyor ve doğru tanımlamıyoruz. Bunu anlamak için empatiye de gerek yoktur. Birazcık düşünmek, insanı tanımak, insanlığı bilmek yeterlidir sanırım.

                 Biz yani Kürt Ciwan, Zaza Awdar, Laz İdris, Ermeni Fimi, Rum Niko, Alevi Ali, Türk Mehmet, Göçmen Kemal, Gürcü Recep, Tatar Ramazan, Tesettürlü Semiha ve Rahat Nejla… Kısaca hepimiz. Bütün zorluklara ve olumsuzluklara rağmen hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz, belki de yaşayacağız!. Bugüne kadar da adaletsizlik, hukuksuzluk, baskı, şiddet ve kanla yoğrularak ancak yaşayabildik. Bu yüzden hep isimlerimizin önüne inancımızı, dinimizi veya ırkımızı belirleyen kelimeler eklendi. Farkında dahi olmadan ayrıştırıldık. Ayrıştıkça ortak değerlerimizden de koptuk.

                Artık acılarımız da ayrıştı, başkasına yapılanı görmezden gelerek susuyoruz. Ortak değerleri unutanlar susmakla da kalmıyor, sistemin ötekileştirdiklerine yapılanları destekliyor, alkışlıyor, teşvik ve tahrik ediyor. Tarihin hiçbir döneminde zulmün bu kadar içten ve coşkuyla desteklendiğini sanmıyorum. Sınırı öylesine aştılar ki zulmü kanıksadılar ve zulmü milli ve dini bir yaşam tarzına dönüştürdüler. 

               Bunların empati yapmalarını beklemek çok safça bir yaklaşımdır. Bunlar nasıl anlayacaklar Alevi Ali’nin matematikte neden Y’e değer verip X’i bulmadığını? Ya da Kürt İdris’in kolanın asitli olduğunu öğrendiğinden beri ağzına neden sürmediğini? Oysa Alevi Ali, her sabah zaten kapısında tebeşirle çizili X işareti bulduğundan, Kürd İdris’in de kendi soydaşlarının beyaz Toroslarla kaçırılıp işkencelerden sonra asit kuyularına atıldığını öğrendiğinden dolayıdır.

               Peki ya Rum Niko ve Ermeni Filmi’nin müstakil ve kalabalıktan uzak evlerde neden oturduklarını bilir miyiz? Çünkü onlar komşuluğun ne olmadığını çok önceden tatmıştı! Komşuya güvenleri bir daha gelmemek üzere uçup gitmişti. 

             Tesettürlü Semiha ve Rahat Nejla’nın kılık kıyafetinin kendi özgür tercihlerine göre değil de devleti yöneten zihniyetlere göre çizildiğini anlayamadık! Göçmen Kemal ve Gürcü Recep’in yaşadığı ülkenin ırkına ait olduklarını dillendirmesini ve kendi ırkını yok saymasındaki acıyı anlayamadık.  

            Bütün bunlar bu ülkede yaşandığı halde hiç yaşanmamış gibi bugün olup bitenler karşısında “biz böyle miydik, kardeş-kardeş yasardık. Yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmezdi. Herkes bir birini sever ve saygı gösterirdi” gibi koca yalanlara sığınarak aldatmayı ve aldatılmayı alışkanlık haline getirdik ve pişkin pişkin tavırlar sergiledik. Oysa kaseti başa sarıp bu topraklarda yaşanan zulümleri anlatmaya kalksak ne mürekkep yeter ne de kağıt...!

            Çözüm insanlıkta, adalet, eşitlik ve özgürlükte… Empati bir insani ve ahlaki davranıştır, sadece bu davranışı sergileyenlere değer kazandırır… Farklı olanların insanlık onuru ne olacak?

 

Bülbül’e aşk nedir diye sorarsan

Sana sadece ‘Gül’ der…

Aşkı gülden ibaret sanan

Çiçekleri yaratanı bilemez…

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır