25 Nisan 2024


APOLİTİKLEŞME



Faik Öcal

A- A+

Politika ortak akıl zemininde toplumların birlikte düşünerek kendi kendini doğru olarak yönetme sanatıdır.  Hepimizin bir oy hakkı vardır bu politik zeminde. Aklımızı kullanarak vereceğimiz oylarla hayatımız güzelleşir, zenginleştirir, derinleşir. Dahası, iyilik çoğalır, kötülük azalır. 

Apolitikleşme bir oyluk hakkını ziyan etmektir.
Apolitikleşme örgütlü kötülüğe sebep olmaktır.
Apolitikleşme özgürlüğü kötürümleştirmek, özgünlüğün yok olmasına yardımcı olmak, tek boyutluluğa çanak tutmak, totaliterliği güçlendirmektir.

Politika çok yönlülük imkânını korumaktır. Çok yönlülük, farklı görüşlerle, zıt fikirlerle, değişik yorumlarla, öteki açılımlarla mümkündür. Politika insanın her açıdan kendini geliştirme imkânına sahip olmaktır, kendini geliştirme hakkını birine teslim etmemektir.  Ruhumuzu zenginleştirerek, bedenimizi güçlendirerek politik zemini ellerimizde tutabiliriz. 

Apolitikleşme bu zemini altın bir tepside kötülere bırakmaktır.
Apolitikleşme insanın kendisini ötekilerden mahrum kılmasıdır.
Apolitikleşme insanın kendisini insansız kılmasıdır.

Apolitikleşme ayağının altındaki zemini tanımadan yere basmak, başkalarına tutunarak yürümek ve başkasının koltuk değneği olarak yaşamaya alışmaktır Apolitik insanlar kendi yaşamlarına bir anlam veremedikleri için onlar için nerede durduklarının da hiçbir önemi yoktur. Bu başlı başına bir yıkım, bir bozgundur. 

Apolitikleşme hayata dair duruşunu ve tutumunu kaybetmektir.
Apolitikleşme değersizliği ve renksizliği bir yaşam biçimi edinmektir.
Apolitikleşme sorulardan umudunu kesip cevaplardan kaçmaktır.

Oysa insanı diğer canlılardan ayıran husus, soru sorma yeteneğidir. İnsan hem kendine hem de topluma sorduğu sorularla kendini tanır, insan olur. Bu yüzden Sokrates “sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” demiştir. 

Apolitikleşme aklını kullanma becerisini kaybetmektir.
Apolitikleşme başkalarının gölgesinde yaşamaya alışmaktır.
Apolitikleşme ruh ve beden arasında kararsız kalmaktır.

Aristoteles “insan doğası gereği politik bir hayvandır” derken, kastettiği bir toplumda mutlaka yöneten ve yönetilen olmak zorunda olduğu ve bu ikisinin olduğu yerde de sosyal bir ilişkinin meydana geldiğidir. Yani her insan bir başkasının aynasında kendine bakar, kendini arar, iyi ve kötü yanlarını görür, kendini tanır, nasıl bir insan olduğunu bilir. Aklını (nous) kullanan insan hem kendini hem de diğerlerini iyileştirir, aklını kullanmayan insan apolitikleşme sonucu hem kendinin hem de toplumun kötüleşmesine neden olur.

Apolitikleşme hem kendi gerçekliğinden hem de toplum realitesinden kaçmaktır.
Apolitikleşme kendi çaresizliği yüzünden toplum aynasını hiç saymaktır.
Apolitikleşme kendi apolitik bataklığında mutluluk düşleri kurmaktır.

Alman düşünür Goethe “insan kendini yalnızca insanda tanır” der. Doğrudur, insan kendini insanda bulur, yitirir. Hepimizin bir başkasında yitiği vardır. Hiçbir kötülük tek başına gelmez. Asıl kötülük iyiliğin suskunluğudur. İyilik geri çekilince kötülük öne atılır. İyiliğin eli ayağı tutulunca kötülük uçar. Bu açıdan bu duruma Alman din adamı “Martin Niemöller suskunluğu”nu örnek verebiliriz. Meşhurdur: “Naziler önce komünistler için geldiler, sustum, çünkü komünist değildim. Yahudiler için geldiler, sustum, çünkü Yahudi değildim. Sendikacılar için geldiler, yine sustum, çünkü sendikacı değildim. Sonra Katolikler için geldiler, yine bir şey demedim, sustum; çünkü Katolik değildim. Benim için geldiklerindeyse çevremde benim için bir şeyler söyleyecek kimse kalmamıştı.” Apolitikler birbirlerine sahip çıkmayarak topyekûn bir suskunluğa giden yolu Nazilere açmışlardı. Apolitikleşme tam da budur: Yanındaki zulmü görmemek, yanındaki zulme karşı sesini çıkarmamak.

Apolitikleşme meydanı kötülüğe bırakmaktır.
Apolitikleşmeruha ihaneti mazur göstermektir.
Apolitikleşme kendi kuyusuna kendi düşmektir.

İnsanlık ormanında kendi ağacını tanımayanlar apolitikleşmeye mahkûmdurlar. İnsan işe kendi ağacını tanımakla başlamalıdır. Tanınan ağaçlar çoğaldıkça insanlık ormanı büyür, güçlenir, birbirine kenetlenir. 

Apolitikleşme insanlık ormanını kötülerin insafına bırakmaktır.
Apolitikleşme ruhundaki sonsuzluk tohumunu çürütmeye bırakmaktır.
Apolitikleşme bugünün şarkısını hep yarına ertelemektir.

Oysa Horatius “Carpe Diem” derken yaşamın hakkını verin, hiçbir şeyi ertelemeyin, her şeyi zamanında yapın demek istemiştir. Öncelikle de aklımızın hakkını vermeliyiz. Aklımızın hakkı sosyal bir zeminde toplumdaki haksızlıklara, yanlışlara karşı sesimizi yükseltmektir.

Apolitikleşme yaşanan zamanı ıskalamaktır.
Apolitikleşme bütün bir hayatı ertelenmiş zamanlara mahkûm etmektir.
Apolitikleşme yolcu ve yol arasındaki farkı bilmemek gafletine düşmektir.

Oysa yolcu ve yol birbirinden ayrılmayacakları gibi, birbirlerinden farklıdırlar. Yolcu insanın kendisine ayırdığı özel şeylerdir, yol insanın toplumla paylaştığı genel şeylerdir. Yolcu ve yol, biri olamadan diğeri var olmaz, biri olmadan diğerinin bir anlamı olmaz. Toplumdan geçen yolu güzelleştiren, yolcu insanın kendisidir. 

Yola çıkmasını bilmek gerekir. Kendinden yola çıkmalısın ki başkalarını tanıyasın. Kendinden başlamayan bütün yolculukların sonu hüsrandır. Kendini tanıdıktan sonra kendi yolunu çizer insan, başkalarının yolunda kendini aramak bedbahtlığından kurtulur.

Apolitikleşme hayatın kendini tanımaya yönelik yegane yolculuk olduğunu bilmemektir.
Apolitikleşme yolcu ve yolu köklü biçimde karıştırmaktır.
Apolitikleşme başkasının yolunda kendi ayaklarıyla yürüdüğünü sanmaktır.

Herkesin kurtuluşu kendindedir. Kimse kurtuluşunu göklerden gelecek ilahi bir emire bağlamasın ya da bir başka yerde aramasın. Cennet de insanın içindedir cehennem de.  Her kesin cenneti kendine benzer ve cehennem ateşi başkalarından ödünç alınan odunlarla büyür ya da küçülür. 

Apolitikleşme kendi karanlık evreninde bütün umutlarını başkalarının ışığa bağlamaktır.
Apolitikleşme cenneti cehennem, cehennemi de cennet sanmaktır.
Apolitikleşme savaşın acımasız yüzü ile barışın merhametli yüzünü ayırt edememektir.

Dökülen kanlar yağan yağmur sularını bastırıyorsa, hayatımızın merkezine yağmur sularının beyaz gülleri değil, savaşın kanlı gülleri yerleşmiş demektir. Ağlarız, ağlatırız, doymayız gözyaşlarına. Başkalarının acılarını görecek gözlerimiz çoktan kan çanağına dönüşmüştür. Çocuklarımız dökülen kanlarımızda yüzmeyi öğrenmekte, bir başkasına tutunarak hayatta kalmaya çalışmaktadır. Yağmurun beyaz gülleri düşlerde kaldı. Yağmurun beyaz güllerinden bahsedenleri ya deli diye sustururuz ya da romantik diye onlarla alay ederiz. Artık yağmurun beyaz gülleri huzurun habercisi, savaşın kanlı gülleri kaosun remzi olmuştur.

Apolitikleşme güller ve küller arasında çaresiz kalmaktır.
Apolitikleşme ölümü yaşam, yaşamı ölüm sanmaktır.
Apolitikleşme zemini göğe yazmak, göğü zemine geçirmektir.

Oysa her şey aslıyla güzeldir. İnsanı güzelleştiren kökleridir. Köklü insanların politik tavırları, bireysel ve toplumsal sorumlulukları olur. 

Apolitikleşme bireysel ve toplumsal sorumluluktan kaçmaktır.
Apolitikleşme insani ve tabi bozulmaya sessiz kalmaktır.
Apolitikleşme köklü ve köksüz olmak arasındaki farkı bilmemektir.

Tarihi politik insanlar yazar, apolitikler de buna maruz kalır, yaşar. Politik insanlar bir kader belirleyici olurlar, apolitikler ise rüzgârın önüne düşmüş kuru bir yaprak misali, rüzgâr ne yönden esse o tarafa giderler. Politik insanlar otodeterminist bir duruş sergilerlerken, apolitik insanlar determinist kesilirler ister istemez.
Apolitikleşme bir fikri, bir görüşü, bir yorumu olmamaktır.
Apolitikleşme ne kendi ölüm fermanını yazmak ne de kendi yaşam hakkını elde etmektir.
Apolitikleşme sürgün edilirken başkalarının çölüne, niçin sürüldüğünü bilmemektir.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır