27 Nisan 2024


Mankurtlaşma



Faik Öcal

A- A+

Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının altıncı bölümünde mankurt kavramına geniş yer vermektedir. Efsaneye göre genç Colaman ailesinde kaçırıp mankurtlaştırılır. Yani hafızası, geçmişi, ailesi, hatıraları elinden alınır. Yani o artık “dışı insan içi saman bir korkuluk” olmuştur. Efendisi olan Juan-Juanlar ne derse onu yapan, efendisinin sözünün dışına çıkmayan bir robot-köledir artık o. Ki romanda görüldüğü üzere Colaman kendi anası Neyman Ana’yı gözünü kırpmadan, hiç acımadan kalbinden vurduğu bir ok darbesi ile öldürür. Patolojik ve trajik olan, Colaman’ın annesini öldürdüğünü hiç bilmemesidir. Çünkü Efendisi olan Juan-Juanlar ona böyle bir emir vermiştir, o da tereddüt etmeden öldürme emrini yerine getirmiştir. 

Her insanın bir şarkısı vardır, bütün zamanların üstünde. Mankurtlaşmak o şarkıyı unutmaktır. Birileri sana şarkını hatırlattıkça düşman kesilirsin o kişiye, kaçarsın o kişiden, kendi şarkından, kendinden.

Her insanın bir sözü vardır, ezele ve ebede bağlanmış. Mankurtlaşmak o sözü unutmaktır, o sözü unutturmaktır, o söze sadık kalmamaktır. Artık bütün bir hayatın o söz ile karşılaşmamak üzere kurulmuştur, kurgulanmıştır. O söz ile muhatap olmamak için saklanıp durursun, kaçıp gidersin hep. O söz ile karşılaşmamak için kırıp dökmeyeceğin kalp yoktur.

Her insanın yitik bir cenneti vardır, düşlerden arta kalan, günler ile süregelen. Mankurtlaşmak o yitik cenneti hepten yitirmektir, o yitik cennetin işaretlerini ortadan kaldırmaktır, o yitik cennete giden bütün gemileri kendi elleriyle yakmaktır. Artık bir yitik cennet düşü yoktur. Sadece yaşanan, yanan büyüyen ve başı sonu olmayan bir cehennem vardır. Yakıtı insan olan bu cehenneme önce en yakınlarını atarsın, sonra ötekilerini. Hiç acıma hissi kalmamıştır. Colaman gibi, senin dünyana gelmene sebep canı gözünü kırpmadan yakabilirsin artık.

Pekiyi, mankurtlaşma nedir ve neden birileri birilerini mankurtlaştırmaya çalışır? Asıl cevap aranması gereken soru budur. Bu sorununun cevabını kitaptan birkaç örnek vererek cevaplandırmaya çalışalım. Akdoğan bakışlı memur Tansıkbayev örneğinde görüleceği gibi Gün Olur Asra Bedel romanı totaliter yönetimleri, diktatörlüğü, tiranlığı, kısaca tek tipleştirici bütün yönetim biçimlerine karşı açık ve net bir reddiyedir. Çünkü Tansıkbayev tam bir mankurttur, hırslarına yenilmiş. Tansıkbayev sırf kıskandığı için söylemediği sözleri bahane ederek Abutalip Kuttubayev’i yargılatır ve ölüme gönderir. Neden? Çünkü Abutalip Kuttubayev mankurtlaşmayıp aklının kullanan, özgür ve dürüst bir insandır.

Burada iki tip, iki temsilci karşımıza çıkıyor. Birincisi, mankurtluğu temsil eden Tansıkbayev, ikincisi mankurtlaşmaya karşı çıkan Kuttubayev. Stalin’in dünyasında da Kuttubayev gibilere kesinlikle yer yoktur. Nitekim küçük bir mankurt yüzünden, Abutalip Kuttubayev ölüme gönderilmiştir.

Romanın sonlarında Yedigey Cangeldi, ölen arkadaşı Kazangap’ın oğlu Sabitcan için şöyle der: Sen gerçek bir mankurtsun. Mankurt, yani aslını, özünü unutan, geçmişine sahip çıkmayan. Atalarının mezarlığı Ana-Beyit’i umursamayan, babasının ölüsünü bir an evvel gömüp evine dönmek isteyen. Gerçekten dönecek bir evi var mıdır? Hayır. Sabitcan’ın sadece egosu vardır, aynen Tansıkbayev gibi. O sadece kendisi için yaşayan, başkasını hiç düşünmeyen gerçek bir mankurttur. Zaten mankurtlaşma da bu değil midir: İnsan olmaktan vazgeçme. Gerçekten de Sabitcan’ın insan olmak ile hiç alakası kalmamıştır.  O kendi egosunun esiri olan zavallı bir mankurttur. 

Pekiyi insan olmayı temsil eden iki arkadaşın, yani Yedigey ve Kazangap’ın esprisi nedir? Tek kelime ile, iyiliktir. Şöyle ki iyilik her zaman galip gelir. Yapacağın iyilik boşa gitmez, er-geç gelip sahibini bulur. Bunu deve yavrusuyken Karanar’ı Yedigey’e hediye eden Kazangap örneğinde görüyoruz.

Kazangap’ın Yedigey’e hediye ettiği Karanar’ın sırtında Yedigey sırf arkadaşının iyiliğinin hatırı için Ana-Beyit’e doğru yola çıkar. Gerçekten de deve yavrusunu arkadaşı Yedigey’e hediye etmekle, arkadaşının gönlünü kazanmıştır Kazangap. İyiliğin kalbini ihya etmiştir ve arkadaşı hediyesinin sırtında kendini uğurlamaya gelmiştir.

İyilik buysa o zaman Tansıkbayev ve Sabitcan gibi mankurtlaşmış kötülüklerin sebebi nedir?
Kanımca bütün kötülüklerin asıl müsebbibi mankurtları yaratıp onları harekete geçiren Juan-Juanlar’dır. Juan-Juanlar görünmez perdelerin arkasında saklanıp paralı askerleri olan mankurtlarını kendilerine itaat etmeyenlerin ya da kendi çıkarlarına karşı gelenlerin üzerine salmaktadırlar. Dünya kendilerini dünyanın sahibi sanan Juan-Juanların zulmü altında inlemekte. Başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, dünyanın her yerinde dökülen kanlardan beslenen modern Juan-Juanlar hüküm sürmektedir. 

Juan-Juanlar her şeyi yapma hakkını kendilerinde görmektedirler. Her şey onlara mubahtır.  Çünkü her Juan-Juan bir Nemrut’tur. Asıl mesele mankurtlaşıp mankurtlaşmamakta yatmamaktadır. Yanımızda yöremizde mankurtlaşıp fakat kendini mankurtlaşmamış sanan sayısız Colaman var. Nasıl ki Nayman Ana oğlunu kurtaramadı, ona geçmişini veremedi, hafızasını geri getiremedi; aynı bunun gibi mankurtlaşmayanlar da mankurtlaşanları geri kazanamazlar, onları asıllarına döndüremezler.

Bozulan bozulmuştur, bir daha eskisi gibi olamaz. Bulanan bir su, eskisi gibi berrak görünmez. Yitirilen hafıza, dipsiz karanlık kuyudan çıkarılamaz. Yapılması gereken basit: Mankurtların Efendileri ile savaşmak. İlk isimleri Juan-Juan olan, geçen yüzyılda isimleri Mussolini, Hitler, İdi Amin, Stalin, Mao, Miloseviç, Pol Pot, Saddam, Kaddafi olan, günümüzde ise isimleri Orban, Putin, Sisi, Trump, Esad, Nazarbayev, Kim Jong Un, Maduro, Abdullah olan post-modern Juan-Juanlar. Post-modern Juan-Jaunlar, bu türün en tehlikeli olanlarıdır; çünkü bunlar ustalıkla kendilerini gizleyebilmektedirler ya da kendilerini olduklarından başka göstermeyi başarmaktadırlar. Çünkü bunların arkasında kandırılmış büyük bir mankurt ordusu durmaktadır. O zaman esas olan, bataklığı kurutmaktır. Juan-Juanlar şimdi her yerdeler, dünyayı yönetiyorlar. Mankurtçuklarını her yere salmışlar.

Post-modern mankurtlar çoğu zaman hayır kurumlarını organize eden hayırsever kişiler olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar dini ticari bir araç olarak kullanan birer din tüccarı Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman karizmatik bir devlet adamı olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar hırslarının esiri, egosunun kölesi olan birer siyaset cambazı Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman fedakâr bir eğitim gönüllüsü olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar bilgiyi yem olarak kullanan birer beyin avcısı Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman aktif bir insan hakları savunucusu olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar insan haklarını paravan olarak kullanan birer servet avcısı Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman vatanını her şeyden çok seven bir vatansever olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar vatanseverlik duygularını istismar eden şovenist birer Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman baş döndürücü sözlerle etkili konuşan birer hatip olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte onlar başkasına tahammülü olmayan birer zorba bir Juan-Juandırlar.

Post-modern mankurtlar kimi zaman halkın gönlünde taht kurmuş birer halk kahramanı olarak karşımıza çıkarlar. Gerçekte ise onlar mankurtların ortaya çıkmasında başrol oynayan birer mankurt ustası Juan-Juandırlar.

Tanımıyor musun post-modern Juan-Juanları? 
Ya da tanıdığını mı sanıyorsun? 
Aynen mankurtlaştırılanların, kendilerinin mankurtlaşmadıklarını sanmamaları gibi. 
Biliyor musun: Mankurtlaştırıldın mı yoksa hala mankurtlaştırılma sıranı mı bekliyorsun?

Görünen şeffaf ve şefkatli perdelerin arkasında seni gözetlemektedirler post-modern Juan-Juanlar. Seni nasıl, hangi yolla ya da hangi yem ile mankurtlaştıracaklarını araştırıyorlar. Çünkü işleri bu... Çünkü bu işten mazoşist bir zevk alıyorlar. Çünkü her Efendi aynı zamanda bir Mankurt Ustası. Ama şeffaf ve şefkatli perdeleri yırtıp post-modern Juan-Juanların maskelerini düşürmek senin elinde. Çünkü sen gerçeksin, gerçekten yanasın. Haklısın, haklı olandan yanasın. Adil ve doğrusun, adaletten ve doğru olandan yanasın. Hakikisin, hakikat savaşçısı olmaya yatkınsın, yakınsın. Çünkü şeffaf ve şefkatli olan perdenin arkasındakilerini ve önündekilerini görüyorsun. Pekiyi, nasıl oluyor mankurtlaşma? Capcanlı, yaşam dolu bir insan, nasıl “dışı insan içi saman bir korkuluk”a dönüşüyor?

Bir Müslüman ne zaman ki Allah’tan gelip Allah’a döneceğini unutmaya başlarsa, mankurtlaşmaya başlıyor demektir. Bedenindeki toprak ile yeryüzündeki toprak arasında ruhunun elementlerini yitiren bir Müslüman her türlü terör eylemini bir cihat eylemi olarak görüp ayrım yapmadan önüne çıkan her kesi öldürebilir.

Ağlama Duvarı olmayan bir Yahudi’yi düşünemeyiz. Ağlama Duvarı elinden alınmış bir Yahudi ile patlamak üzere harekete geçmiş volkanik bir yanardağ arasında hiçbir fark yoktur. Ateşten gözyaşları ile önüne çıkan her kesi ve her şeyi kasıp kavurabilir böyle bir Yahudi.

Bir Hristiyan ne zaman ki kendi İsa’sından yüz çevirmeye başlarsa, mankurtlaşma sürecine girmiş demektir. İsa’sız bir Hristiyan’dan her türlü misyonik misilleme beklenir.

Bütün borsa hisselerini yitiren birinden daha tehlikeli bir canlı türü var mıdır? Böyle biri eski statüsünü elde etmek için her kesi harcayabilir, her şeyi yapabilir. 

Ölümü oynayan Youtuberleri anlamak işimizi daha da kolaylaştırıyor. Çünkü seyircisiz yaşayamaz, yapamaz bir Youtuber. Çünkü seyircilerini tutmak için sadece kendi hayatını değil, başkalarının hayatını da tehlikeye atmaktan çekinmez.

Ya da vicdan ve merhamet sahibi bir Hacker var mıdır? 

Her şey gelip görmeye dayanıyor. Görmek ve görülmek… 
Ne zaman ki gören ve görülen arasına başkaları giriyor, o zaman mankurtlaşma başlıyor. Seven ile sevileni birbirinden ayıran her şey bir afrodizyak bir yemdir. 
Mankurt ustaları ustalıkla hümanist oltalarının uçlarına afrodizyak yemleri takarlar ve oltalarını yoksul ve garibanların yoğun olduğu coğrafyalara atarlar. Ve oltayı değil yemi gören mankurtlar hemen oltaya düşerler. Ki bu mankurtlaşmış zamanlarda oltaya düşmemek işten bile değildir. Sadece aklının ve kalbini birlikte kullananlar oltayı görürler ve oltaya düşmekten kurtulurlar.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır