16 Nisan 2024


Humeynileşme



Faik Öcal

A- A+

Humeynileşme Kayıp İmam’ın gölgesinde iktidarını güçlendirmektir. Kayıp İmamlar ötelerdeyken, din adamları topluluğu buradadır ve onların önünde duracak, onlardan hesap soracak hiçbir güç yoktur. Çünkü onlar devletin kendisidir, İslam Devrimi’nin cisimleşmiş halidir, İslam Cumhuriyeti’nin koruyucularıdır, halkın çobanlarıdır. Çobansız sürü olmayacağı da dince de sabittir.

Hümeynileşme Kutsal Kitap’tan yeni bir kutsal kitap çıkarmaktır. Bu yeni kutsal kitap gücünü ve meşruluğunu 12 İmam’dan almaktayken, bu yeni kutsal kitapta üç esas vardır. Bunlar:

1-Şiilik

2-Farisilik

3-İtaat

Humeynileşme her ne kadar şaha karşı bir başkaldırı olarak ortaya çıkıp “İslam Devrimi” olarak pazarlansa da gerçekte modern teokratik baskıcı bir düzenden başka bir şey değildir. Yukarıdan emirler alınır, aşağı halk kesimlerince uygulanır. Mutlak bir sınıf ayrımı ortaya çıkmıştır. Üst sınıf yani din adamaları topluluğu, alt sınıf geniş halk kabalalıkları.

Humeynileşme geniş halk kitlelerinden sorgusuz sualsiz itaat istemedir. Onlar her şeyin en iyisini, en doğrusunu bilirler. Geniş halk kesimleri cahildir, onlardan beklenen emirlere uymaktır.

Humeynileşme kendi İslam Devrimi’ne uymayıp itaat etmeyen her kesi/mi devrim karşıtı İslam düşmanı olarak görmektir. Her şey İslam Devrimi’nin korunması ve idamesi içindir. İslam Devrimi’ne göre kadınlar recm edilir. (Recm ile alakalı tavsiye edeceğimiz film Soraya’yı Taşlamak’tır.) Allah’ın ayetlerinden bir ayet olan Kürtler idam edilir, komünistler öldürülür.

Humeynileşme kendi İslam Devrimi realitesine göre bir fetva mekanizması yaratmaktır. Buna göre İslam Devrimi’nin yanında olanlar Müslümandır, İslam Devrimi’nin karşısına düşenler ise kâfirdir.

Humeynileşme varlığını zıtlıklar üzerine kurgulamaktır, hayali düşmanlardan beslenmektir, harici şeytanlar yaratmaktır. Yani biz ve onlar vardır Humeynileşmenin mantığında. Bizden olanlar Müslümandır, onlardan olanlar ise kâfirdir. Bu biz ve onlar’ı belirme gücü ve yetkisi sadece din adamları topluluğuna aittir. Biz’de itaat, onlar’da şüphe vardır. Biz Allah’a yakınken onlar şeytana yakındır.

Humeynileşme bütün bir Batı dünyasını (başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere) şeytanlaştırmak, ne olduğu belirsiz Doğu’yu yüceltmektir. Batı’nın ne olduğu, Doğu’nun kim olduğu önemli değildir gerçekte. Önemli olan onlara söz sahibi olma hakkını verecek harici düşmanların var olmasıdır.

Humeynileşme çağı ıskalayan modern bir teokratik yanılsamadır. Din adamları topluluğu Kutsal Kitap’ın içinden çıkardığı Kayıp İmam referanslı yeni bir kutsal kitaba göre hayali bir âlem yaratmıştır. Bir yandan “Velâyet-i Fakih” gibi teorilerle bu hayali âlemi canlı tutarlarken, öte yandan yeni komplo teorileriyle sürekli halkı diken üstünde tutarlar. Buna göre “bütün dünya onlara düşmandır, bütün dünya onların kötülüğünü istemektedir” algısını yaratarak, geniş halk kesimleri istedikleri gibi gütme hakkını kendilerinde bulurlar.

Humeynileşme ahlaki ilkelere ve insani değerlere göre değil sadece kendi çıkarlarına göre hareket etmektir. Bu açıdan ilginç örnekler vardır elimizin altında. Hafız Esad 2 Şubat 1982’de Müslüman Kardeşleri’nin Hama’da başlattığı ayaklanmayı bastırmak için 30 binden fazla insanı öldürtmüştür. Fakat buna karşın din adamları topluluğunun başı olan Ayetullah Humeyni sessiz kalmayı tercih etmiştir. Diğer örnek ise 1986’da patlak veren “İran-gate” skandalıdır. Buna göre iki düşman ülke (ABD-İran) arasında silah alışı-verişi yapılmıştır. İran, ABD’den aldığı silahlarla Müslüman komşusu olan Irak’la savaşmıştır.  Yine aynı İran’ın bir başka büyük din düşmanları olan İsrail’den de silah ve füze satın aldığı bilinen bir gerçektir.

Humeynileşme kendini İslam dünyasının tek doğru yorumu olarak görmek ve göstermektir. İslam Devrimi’nin dışındaki bütün yorumlar, mezhepler, referanslar, tarikatlar, cemaatler vs. batıldır, geçersizdir, şirke bulaşmıştır. Kendileri dinin tek gerçek sözcüsü ve fetva makamıdır. Buna da örnek olarak Selman Rüşdi olayını verebiliriz. Ayetullah Humeyni, 26 Eylül 1988’de yayımlanan Şeytan Ayetleri kitabından dolayı kitabın yazarı Selman Rüşdi için ölüm fermanını çıkarma hakkını kendinde görmüştür. Bu hakkı kim sana nasıl verdi, diye sormanın mantığı yoktur.

Humeynileşme dünya nimetlerini sonuna kadar kullanma hakkını kendinde görmektir. Humeynileşme “dünya cenneti” ile “ahiret cenneti” arasında kendini tek gerçek ve biricik doğru köprü olarak görmek ve bunu lanse etmektir. Sadece onların izin verdikleri bu “Humeyni Köprüsü”ne yaklaşabilir, Humeyni Köprüsü’nden geçebilir. Sorgusuz sualsiz itaat edenler durumuna göre Humeyni Köprüsü’ne yaklaşabilir, onun hayır ve bereketinde faydalanabilir.

Bir şah gider bir şah gelir; ama dini ve siyasi bir olgu olarak Humeynileşme hep yerinde kalır. Farisi halkının boynuna geçirilmiş bir lanet halkası olarak öylece yerinde durur Humeynileşme. Şöyle bir gerçek de vardır: Bu lanet halkası ne gökten inmiştir ilahi bir emirle ne dışarıdan ithal edilmiştir birilerinin isteğiyle ne de içerinden nakledilmiştir birilerinin ayak oyunlarıyla. Bu lanet halkasını halkın bizzat kendisi yaratmıştır, kendi elleriyle kendi boynuna geçirmiştir. Bu lanet halkası halkın kendi cehaletinin, zaaflarının, noksanlıklarının sonucundan başka bir şey değildir. Bu lanet halkası, halkın kendi kendine pompaladığı kin ve nefretten başka bir şey değildir.

 

Bu yazı Faik Öcal’ın yakında Zilan Akademi Yayınları’ndan çıkacak Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi kitabından alındı.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır