27 Nisan 2024


Tanrı ile Konuşmalar -6- 'Uhdud Karaltısı'



Faik Öcal

A- A+

Tanrım, bildim ki insan için en zoru seninle konuÅŸmakmış. Ä°nsan herkesle, her ÅŸeyle konuÅŸabilirmiÅŸ. Hatta kendini aynada vurup ya da yargılayıp konuÅŸabilirmiÅŸ; ama bunlardan daha zoru arada hiç kimseler, hiçbir ÅŸeyler olmadan seninle konuÅŸmakmış.

Kar yağıyor, sesin inmiyor göz bebeklerime; bu benim eksikliÄŸim. Demek ki gözbebeklerimi senden gayrı her ÅŸeyle doldurmuÅŸum ve bunun farkında deÄŸilmiÅŸim. TeneÅŸir taşına yatırır gibi yatırıyorum ömrümü. Ölümümde hep baÅŸkalarının parmak izi var. Kendi ellerimle indiremiyorsam ömrümü teneÅŸir taşına, bunda benden gayrı kimin suçu var.

Omzumda hep baÅŸkalarından arta kalanları taşıdım, dönüp kendime bakmadım, bir başıma kendimi omuzlarımda taşıyamadım. Dostoyevski ile Yer Altından Notlar’ı yazdım da ne oldu. Tolstoy ile Ä°tiraflarım’a kuruldum ama onun kadar cesur çıkmadım. Saint Augustinus’un Ä°tiraflar’ına bakıp kendi günahlarımın çetelesini tutayım dedim, elime yüzüme bulaÅŸtırdım.

Kapalı kapılar altındaki kilitli defterlere hapsetmiÅŸtim kendimi; içeride ne ben varım ne de benim ‘derin düÅŸüncelerim.’ Hayatımızda her ÅŸeyin geri dönüÅŸüm kutusu var ama bizim yok. Sözü bize getirip iÅŸin içinden çıkmak istemiyorum. Hayatımın geri dönüÅŸ kutusu yok Tanrım. Neden? Kapalı kapılar ardında yaÅŸayıp gideyim, elimde kilitli defterlerle. Nereye gidiyorum? GideceÄŸim yere hazır mıyım? Hiçbir fikrim yok.

Kapalı kapılar ardında birileri ashabı Uhdud’u kışkırtıyor ve ateÅŸ kuyuları kızışıyor. Ä°çimdeki ateÅŸ kuyularına beni atan kim? Ne zaman içime girdi ashabı Uhdud, ne zaman ateÅŸ kuyularını kazımaya baÅŸladılar ve ne zaman bitecek bu azap ve iÅŸkence?

AteÅŸ kuyularının başında iki tanıdık kiÅŸiyi görüyorum: Gazali ve Ä°bn RüÅŸd. Gazali diyor, “bir ÅŸey yapmaya gerek yok, zaten bir ÅŸey yapamazsın, kaderinde yazılmış olan acıyı çekersin, tek bir ÅŸey yapabilirsin: Bütün kalbinle dua etmek.”

Ä°bn RüÅŸd, “hayır” diyor, karşı çıkıyor Gazali’ye. “Allah sana akıl vermiÅŸ, aklını kullan ve kökünü kurut içindeki ateÅŸ kuyularının, çıkar ashabı Uhdud’u içinden.”

Beni azarlıyor Ä°bn RüÅŸd, onların içimde ne iÅŸi var, diye!

Kafam karışıyor; ikisine de hak veriyorum. Kalbim Gazali doÄŸru söylüyor, diyor; ama aklım boÅŸ ver onu, Ä°bn RüÅŸd doÄŸru yolu gösteriyor, diyor. Ben böyle ikisinin arasında kalmışken ashabı Uhdud yeni bir ateÅŸ kuyusu kazıyor. Onlar kararsızlığımdan faydalanıp içimde daha çok ateÅŸ kuyuları kazıyorlar. Bilemiyorum. Her geçen gün ateÅŸ kuyularının sayısı artıyor ve daha derin kazıyorlar kuyuları. Korucular ve yazıcılar arasında kalakalıyorum.

Kalbimi tanıyamıyorum. Hikmet ve illet arasında gidip geliyorum; cennet hikmetin ötesine düÅŸüyor, cehennem illetin gerisine. Aristo’nun maddi, formel, etken ve ereksel nedenleri havada uçuÅŸuyor. Gazali ile Ä°bn RüÅŸd hala aynı ateÅŸ kuyusunun başındalar. Gazali, “hepimiz ilahi iradeye tabiyiz yapmamız gereken buna teslim olmak ve tadını çıkarmak” diye araya giriyor Ä°bn RüÅŸd. “Üstat haklı!” diyor, ironi yapıyor. “Allah sana akıl ve irade vermiÅŸ, bunları ilahi iradenin gerisinde tutuyorsun, hiçe sayıyorsun. O zaman sormazlar mı: Allah bizi ne diye yarattı!”

Bir ÅŸey duymak istemiyorum. Ashabı Uhdud’u takip edemiyorum. Senden gelip yine sana döneceÄŸiz; ama kapalı kapılar ardında kilitli defterlerimle sana dönüyorum böyle dönmek istemesem de. Ä°çimdeki bütün kapıları sonuna kadar açmak ve ömrümün defterlerini güzel iÅŸlerle doldurmak istiyorum. AteÅŸ kuyularıyla dolacaksa içim, bu benim irademle, benim elimle olsun istiyorum.

Ä°çimdeki ateÅŸ kuyularını kapatıp ashabı Uhdud’tan kurtulmama yardım et Tanrım. Acizim, piÅŸmanlığımın çok gerisindeyim. Kalbimi temizleyemiyorum, aklıma söz geçiremiyorum; ama güzel bir dönüÅŸle sana dönmek istiyorum.

Gazali ve Ä°bn RüÅŸd arkalarında yaralı bir kalp ve parçalanmış bir akıl bırakıp gidiyorlar.  Beni terk ediyorlar. Belki de olması gereken bu. AteÅŸ kuyularının üzerine kar yağıyor ve sönüyor ateÅŸ kuyuları. Gül bahçesine dönüyor ateÅŸ kuyuları. Ashabı Uhdud bir karaltıya dönüÅŸüyor, eksilmeyen artmayan hareketsiz bir karaltı. Yüzlerini göremiyorum ama gül bahçesinin etrafını kuÅŸatan karaltı olarak orada öylece duruyorlar.” Uhdud karaltısı” diyorum “içimde başı sonu olmayan varoluÅŸ yarası.”

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır