26 Nisan 2024


Cehalete aşık olmuş bir millet!



Abdulbaki ERDOÄžMUÅž

A- A+

Müslüman dünyası, yaklaşık bin yıldır bir gerileme ve düÅŸüÅŸ yaşıyor. Gelinen noktada böyle bir dünyanın varlığından dahi söz etmek gerçekçi deÄŸildir. Çünkü Müslümanlara ait artık bir dünya yoktur.

Peki, ne oldu bu dünyaya?

Bin yıl önce Müslümanların ilim ve hikmetle aydınlattığı ve gidiÅŸatına akıl ve bilimle yön verdikleri bir dünya vardı. Ä°slam düÅŸüncesi ile devamlı yenilenen bu dünya, insanlığın çekim merkezi haline gelmiÅŸti.

Müslümanların öncülüÄŸünde küllerinden yeniden doÄŸan bu medeniyetin kökleri zaten vardı. Ä°nsanlığın doÄŸuÅŸunu simgeleyen bir coÄŸrafyada insanla birlikte var olmaya baÅŸlayan medeniyetlerin etkileri kaybolabilir ancak kökleri ve izleri asla yok edilemez.

Bugün Batı aydınlanmasını saÄŸlayan bilimsel kodların ve keÅŸiflerin DoÄŸu kaynaklı, özellikle de Mezopotamya menÅŸeli olduÄŸu bilinmektedir.

Tarihte Müslümanların inÅŸa ettikleri medeniyetin asıl kaynağı da yine bu topraklardı. Mezopotamya coÄŸrafyası ve Harran Akademisi, kültür-sanat-tarih-fikir-din ve siyaset bakımından Müslümanlar ve insanlık için kaynaklık yapmaktaydı. 

BaÅŸta Asuriler olmak üzere coÄŸrafyanın kadim toplulukları ilmi çalışmalarla, özellikle Astronomi, coÄŸrafya ve matematik alanlarında ilerlemeye devam ediyorlardı.

Mezopotamya ile beslenen Ä°ran-Hindistan-Çin gibi bölgeler de farklı medeniyet coÄŸrafyalarını oluÅŸturmaktaydı.

Müslümanlar da Ä°slam'dan aldıkları moral, motivasyon, inanç deÄŸerleri ve doÄŸru istikamet ile var olan medeniyet birikimlerini birleÅŸtirerek dünyaya yeni bir istikamet vermiÅŸlerdi.

Bu çoÄŸulcu ve kültürel zenginlik içerisinde yeni geliÅŸmeler ve buluÅŸlar da peÅŸ-peÅŸe gelmiÅŸti.

Galileo'dan yaklaşık 800 yıl önce Allame Harezm'in baÅŸkanlığında 71 deÄŸiÅŸik alanda uzman (daha çok matematikçi ve coÄŸrafyacı) Bilim adamı tarafından dünyanın bir küre ÅŸeklinde olduÄŸunu ortaya çıkarmışlardır.

Bugünkü teknolojiye kaynaklık edenler; sibernetik kurucusu El Cezeri, Modern trigonometrinin kurucusu El Battani, Pascal üçgeninin ilk mucidi Ebu'l Vefa gibi Müslüman bilim insanlarıdır.

Farabi, Ä°bni Sina, Biruni, Kindi ve Ä°bni RüÅŸd gibi filozofların Ä°slam düÅŸüncesinin gereÄŸi olarak aklı, bilimi önceleyerek insanlığa büyük katkılar sunmuÅŸlardır.

Batı aydınlanmasının en önemli fikri öncüleri de adı geçen filozoflar olmuÅŸtur. Batılı bilim insanları da bu gereceÄŸi itiraf etmektedirler.

12'inci yüzyıla kadar sadece Müslümanlar arasında deÄŸil, DoÄŸu'da farklı unsurlar arasından çok sayıda matematikçi, astronomi bilgini, coÄŸrafyacı ve filozof yetiÅŸtiÄŸi bugün de hiç kimse tarafından inkâr edilmiyor. 

Farabi'yi, Ä°bn'i Sina'yı, Ä°bn'i RüÅŸd'ü, El-Ceziri'yi, Harezmi'yi kim inkâr ediyor? Biz Müslümanlar mı Batılılar mı?

Adı geçen filozoflar, Müslüman dünyasında dışlanırken ve esemeleri okunmazken Batılılar okullarında ders olarak okutuyorlardı.

Bugün de bu gerçeÄŸi örten Batılılar deÄŸil, coÄŸrafyamıza egemen olan akıl, bilim ve felsefe düÅŸmanlığıdır, akıldışılık, cehalet ve dinbazlık anlayışıdır!

Müslümanların öncülüÄŸümde yaklaşık 500 yıl DoÄŸu'yu aydınlatan ışık bugün Batı dünyasını aydınlatmaktadır. DüÅŸmanlık yaptığımız Avrupa medeniyetini aydınlatan iÅŸte bu ışıktır.

Bugün, tartışmamız gereken; 12'inci yüzyıla kadar altın çağını yaÅŸayan coÄŸrafyamızın günümüzde neden karanlıklar içinde olduÄŸudur.

Asırlarca dünyanın gidiÅŸatına istikamet veren DoÄŸu, bugün neden karanlıkta boÄŸulmak üzere?

Kanaatime göre Müslüman coÄŸrafyası, ışığını yitirdiÄŸi için bugün karanlığa gömülmüÅŸtür. Bugün de karanlığı aydınlatacak olan yitirdiÄŸimiz ışıktır.

Avrupa'yı aydınlatan ışığın kıvılcımları bize aittir ve onu coÄŸrafyamızda yeniden tutuÅŸturmak da bizim görevimizdir. 

Resul-ü Ekrem arkadaÅŸlarına, "Ä°lim Çin'de de olsa gidip alınız" buyurmuÅŸtu.

Müslümanlar ise bugün "medeniyet", "geliÅŸme", yenilik" adına her ne varsa "Batı icadı" diye karşı çıkıyor, karanlıkta kalmayı "Ä°slam" olarak dayatmaya devam ediyorlar. 

Einstein'in, "Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür" sözü sanki biz Müslümanlar için söylenmiÅŸtir.

Müslüman coÄŸrafyasının içinde bulunduÄŸu, kaos, savaÅŸ, yoksulluk, terör, ekonomik ve siyasal krizlerin nedeni de karanlığa mahkûm edilmiÅŸ olmaları deÄŸil midir?

Otoriter, totaliter rejimlerin anlaşılmasını engelleyen de fikri, ideolojik, politik tercihlerimizdir. Akıl, bilgi, ilim, irfan, hikmet yerine kutsanmış liderlere, dinselleÅŸtirilmiÅŸ sembollere, din adamlarına, cahil-cühela politikacılara inanmayı marifet bilmeye devam ediyoruz.

Oysa karanlıkta kalmamıza ve zillet içinde yaÅŸamamıza neden olan otoriter ve totaliter rejimler, vazgeçilmez liderler, kutsanmış önderler, din adamları ve politikacılardır. Türkiye dahil Müslüman coÄŸrafyasını yönetenler, yönlendirenler de bunlardır.

Hakkı, gerçeÄŸi belirtmek gerekirse; toplum olarak "celladına âşık" misali, cehalete âşık olmuÅŸ durumdayız.

Karanlığın müsebbibi olan bir zihniyete, onun temsilcilerine destek vermeye ve liderlere, din adamlarına "itaati vacip" görmeye devam ediyorsak "layığımızı bulmuÅŸuz" demektir.

Bu durumu Ömer Hayyam ÅŸöyle ifade etmiÅŸtir:

Celladına âşık olmuÅŸsa bir millet,
Ä°ster ezan ister çan dinlet,
Ä°tiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstahaktır ona her türlü zillet.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır