Amerika’nın İran’a son saldırısı, uluslararası hukuku zerre kadar umursamadığını ve küresel güvenliğin ağır bir kriz yaşadığını gözler önüne seren vahşi bir gösteri oldu.
İsrail kendisine yönelik bir tehdidin önün kesmek için İran’a saldırdığını söylüyor. O saldırının uluslararası hukuka uygunluğu, en iyi ihtimalle dahi, tartışmaya açık.
ABD’nin böyle bir iddiada bulunması ise imkansız; hiçbir koşul altında Amerika’ya dönük bir tehdit söz konusu değildi.
Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson gibi bazı üst düzey politikacıların İran’ın Amerika’ya dönük “gerçekleşmesi kesin ve çok yakın” (imminent) tehdit oluşturduğu iddiası olgular tarafından desteklenmiyor. Bu tür söylemler, sadece dünyanın büyük kısmında Amerika’ya duyulan güvensizliği artırmaya hizmet ediyor.
ABD tamamen keyfi bir kararla vahşi bir güç gösterisi yaptı.
Acaba ABD, dünyada güç ve şiddet kullanabilecek tek varlığın kendisi olduğunu mu düşünüyor?
Dünya en az 15-20 yıl sürecek çok zor bir dönemden geçiyor. Mevcut durum sürdürülebilir değil.
Yeni bir dünyanın köşe taşlarının yerine oturmasına ve yeni bir küresel düzenin oluşmasına kadar, maalesef daha pek çok savaş yaşanacak. Askeri gücün üstülüğü, yani hukuk değil kaba kuvvet, her zaman olduğundan daha belirleyici olacak.
İşin sonunda, herkes ne ekerse onu biçecek.
Bu dönemde herkesin ilk görevi, dünyayı mahvedecek büyük savaşın çıkmasını önlemek olmalı.
Belirsizlik çok. Önümüzdeki dönemde başka hangi çatışmalar yaşanacak, nasıl sonuçlanacak ve doğmakta olan yeni dünya nasıl bir yer olacak, tam bilmiyoruz.
Siyasi uygulamada önce analiz yapılır, sonra politika oluşturulur. Analiz ve politika arasında bire bir ilişki olmayabilir. Söz konusu dış ilişkiler ise, analizle çelişmemek kaydıyla, ulusal çıkarlar temelinde bir siyaset oluşturulur.
Burada ters bir sıra takip ederek, önce Türkiye’nin ne yapması gerektiğini özetleyelim.
* * *
Ankara’nın Amerika, Çin, Rusya, Avrupa ve Ortadoğu’da İsrail-İran dahil hiçbir ülkeyle sözlü tartışma, gerginlik ve karşıtlık içine girmemesi gerekiyor. Hedefi, hiçbir ülkeyi karşısına almamak olmalı.
Herhangi bir ülkeye karşı alınacak azami negatif tavır, uzak durmak veya iş birliğini dondurmak olabilir.
Yoğun ve çok yönlü bir proaktif politika izlemeli, diplomatik çabalar uluslararası hukuk çizgisinde yoğunlaşmalı.
Kürtlerle kalıcı bir barışın artık daha fazla gecikmeye tahammülü yok. O barış, gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti temelinde olmak zorunda. Öncelikle ülke içinde, daha sonra Suriye ve Irak’ta. İran’da neler olacağı henüz belli değil.
Ülkeyi yönetenlerin, ülkenin tamamını kapsayan bir hukuk devleti olmadan Kürt barışına dönük kısmi bir hukuk devletinin mümkün olamadığını görmesi gerekiyor.
Avrupa’nın en kötü yönetilen ekonomisi hızlı şekilde toparlanmalı. O noktada da hukuk devletine dönüş en kritik ön koşullardan biri.
Altını çizelim ki bu öneriler, dışardan gelişmeleri izleyen yorumcular için değil, iktidarda ve iktidara alternatif olabilecek muhalefette sorumluluk pozisyonunda bulunanlar için geçerlidir.
* * *
Trump dev bir bomba fırlatarak tek vuruşta işi bitirdiğini sanıyor, ama yanılgısı attığı bombadan daha büyük.
Şimdi İran’ın önünde iki olasılık görünüyor, ikisi de sadece bölge değil Amerika dahil tüm Batı dünyası için mevcuttan daha kötü.
İran parçalanma ve rejim değişikliği senaryolarını içeren, nasıl sonuçlanacağı bilinmez, uzun ve kanlı bir kargaşa ortamına sürüklenebilir.
Veya savaşın sonunda ağır yaralı mevcut rejim devam edebilir. Nükleer silahların yayılması anlaşmasından çıkarak, varoluşunu koruma altına alabilmek için daha da derinden yürütülecek bir çalışmayla nükleer silah üretebilir. Tabii bu orta vadede gerçekleşecek bir hedef olacaktır.
Bu senaryoda Çin-İran ilişkisi ileri boyutlara ulaşabilir, Çin Ortadoğu’da beklenmedik bir etkileme alanına kavuşabilir.
Mevcut güç dayatma ve genişleme siyaseti devam ettiği sürece İsrail’in bölgede kendini daha güvende hissetmesi zor.
Terör yanlısı grupların beslenmesi için yaratılan bu ideal ortamda terör olaylarının yükselişe geçmesi beklenmeli.
Rusya şimdi muhtemelen Ukrayna’da genişletilmiş hedeflere (mesela Odesa) ulaşmak ve işi daha çabuk bitirmek amacıyla saldırılarını yoğunlaştıracak.
Hiç beklenmedik yerlerde yani savaş cepheleri açılabilir. İsveç hükümeti riskli bir karar aldı, 1 Temmuz’dan itibaren Baltık Denizi’nde kendi ekonomik sahasından geçen ve Rus petrolü taşıyan tankerleri durdurup belgelerini kontrol edecek, uygun bulmadıklarına el koyacak. Rusya’nın bunu kabul etmesi mümkün değil. Dünya medyası hiç ilgilenmiyor ama, İsveç geri adım atmazsa yakında İsveç-Rusya savaşına tanık olabiliriz. Bu, kolay yayılabilecek bir savaş olacaktır.
ABD’nin uluslararası hukuku hiçe sayan saldırısı muhtemelen hem Avrupa içinde hem ABD-Avrupa arasında görüş ayrılıklarını ve çatlakları büyütecektir.
* * *
Dünya zor günlerden geçiyor. Türkiye hayati bir krizin ortasında. Ama ana muhalefet CHP’den anlamlı 2-3 cümle gelmiyor.
Dikkat çeken tek söylem, CHP Genel Başkanı ve dış politikadan sorumlu Başkan Yardımcısı, Amerika’ya karşı açık tavır almadığı için iktidarı defalarca eleştirdi. Trump’ı niye hedef almıyor diye sert bir dille vuruyorlar.
Demek iktidarda olsalar kendileri öyle yapacaklardı. Ama bu, yukarıda önerdiğimiz gibi, ülke çıkarları açısından riskli ve amacı iyi hesaplanmamış bir yaklaşım.
Ya da iktidarı tahrik ederek yanlışa ve Amerika’yla krize sevk etmeye çalışıyorlar ki, amatörce ve sorumsuz bir davranış.
Evet, başta diploma iptali olmak üzere Ekrem İmamoğlu’na dönük net hukuki haksızlıklar yapıldı. Genel Başkan büyük gayretle çalışıyor ve partinin oyunun yükseldiği kolayca hissediliyor. Ama iktidar stratejisini İmamoğlu üzerine inşa etmek yetersiz kalabilir.
Muhalefetin, hem ekonomiyi daha iyi yöneteceğini gösteren hem yukarıda işaret ettiğimiz güvenlik sorunlarını içeren bir yol haritasına ihtiyacı var.
Misafir