16 Mayıs 2024


KURALLAR ÖZGÜRLÜĞÜ



Şükrü Yazar

A- A+

Toplumlar, insanların bir arada yaşadığı, etkileşimde bulunduğu karmaşık yapılar olarak tanımlanır. Toplumlar, binlerce yıl boyunca, gerekli düzeni ve asayişi sağlamak amacıyla çeşitli kurallar ve normlar oluşturmuşlardır. Bu kurallar, sadece toplum içinde değerleri korumakla kalmayıp, aynı zamanda toplumların diğer toplumlarla olan ilişkilerini de düzenleyerek yaşamın temel bir bileşeni haline gelmiştir.

Toplumların kurallarını belirleme ihtiyacı, insanların doğasında derin bir kök bulur. İnsanlar, toplum içinde işbirliği yapmak, kaynakları paylaşmak ve bir arada yaşamak zorundadırlar. Bu işbirliği, bireylerin kendi özgürlüklerini sınırlamalarını gerektirir. Özgürlüğün sınırları, toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenir. İşte bu, toplum kurallarının ve düzeninin temelini oluşturur.

Tarihsel olarak, farklı medeniyetler dönemin şartlarına uygun olarak toplumlarını koruma amacıyla sert tedbirler almışlardır. Örneğin, Antik Roma'da, halkın güvenliğini sağlamak için sıkı güvenlik önlemleri ve yasalar uygulanmıştır. Bunlardan biri olan "Lex Pompeia de Vi" isimli yasa, şiddet ve şiddet içeren suçları düzenler. Bu yasa, Roma şehirlerinin sokaklarında düzeni ve halkın güvenliğini korumak için tasarlanmıştır. Orta Çağ Avrupa'sında ise feodal sistem, toprak mülkiyeti ve soyluların haklarına dayalı bir toplumsal düzeni desteklemiştir. Sonuçta farklı medeniyetler, çeşitli yöntemlerle toplumlarını kontrol altında tutmuş ve bu, o dönemin koşullarına uygun olmuştur.

Günümüzde, dünya nüfusu hızla artmakta ve kentleşme süreci devam etmektedir. Kentlerde yaşayan insanlar, yoğun nüfuslu apartmanlarda, toplu taşıma araçlarında ve kamusal alanlarda bir arada yaşamaktadır. Ancak, bu yoğun toplumsal etkileşim, yeni zorluklar ve sorunlar yaratmıştır. Son dönemlerde, ülkemizde ve birçok diğer ülkede, bireyler arasında kurallara saygısızlık ve başkalarının özgürlüklerine müdahale etme eğilimi artmıştır. Örneğin, insanlar basit alışveriş sırasında bile birbirlerinin haklarını ihlal etmektedirler. Trafikte, yolların "benimdir" anlayışı, hem yayaların hem de diğer araçların güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Bu tür davranışlar, toplumun çoğunluğunu etkilemektedir, ancak bu ihlalleri yapanlar, aynı ihlali başkaları yaptığında eleştirebilmektedirler. Bu paradoks, toplumun kurallar ve özgürlükler arasındaki dengeyi nasıl bulacağına dair temel bir soruyu gündeme getirir.

Ülkemizin her köşesinde, toplumsal yaşamın daha yaşanılabilir hale getirilmesi amacıyla konulan kuralların sıkı bir şekilde, hiçbir birey arasında ayrım yapılmadan uygulanması gerekmektedir. Yaptırımlar, bu kuralların ciddiyetini vurgulamalı ve kurallara uymayanları cezalandırmalıdır. Bunu yaparken din, dil, ırk, parti mensubiyeti ve meslek ayrımı yapılmamalıdır. Bu, toplumun düzenini korumanın önemli bir yoludur. Ancak gelin görün ki ülkemizde gün geçtikçe artan ve git gide kontrol edilemez bir hale gelen "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" "Benim dayım şu partinin ilçe başkanı" gibi tehdit söylemleri yaptırımları uygulanamaz hale getirmiştir. İşin daha kötüsü ise bu tehdit söylemlerine rağmen işlerini layıkıyla yapan emniyet mensupları ve hukukçularımız bir şekilde görünmez eller tarafından baskı altına alınıyor. Türkiye toplumu olarak bu duruma bir son verip "Kurallar ben hariç herkes içindir" anlayışından kurtulmalı ve adalet terazisinin her iki kefesini eşit tutmak mecburiyetindeyiz.

Sonuç olarak, özgürlüğün sınırları, yalnızca toplumun değerlerine, ihtiyaçlarına ve güvenliğine dayalı olarak belirlenmelidir. Unutulmamalıdır ki özgürlük, her istediğinizi her istediğiniz zaman ve her istediğiniz yerde yapma hakkı değildir. Aslında özgürlük, istediğinizi, istediğiniz yerde ve zaman içinde, kendi ve başkalarının sınırlarını koruyarak yapabilme yeteneğidir. Özgürlük, ancak kendi ve başkalarının haklarına saygı göstererek korunabilir. Bu, daha yaşanılabilir ve adil bir toplumun temelini oluşturur. İşte buna "KURALLAR ÖZGÜRLÜĞÜ" denir.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır