29 Mart 2024


Siyasal Şiddet Zorbaların Yasasıdır!



Abdulbaki ERDOÄžMUÅž

A- A+

Siyasal Åžiddet; gerek devletler, gerekse devletlere karşı mücadele veren örgütler açısından bir egemenlik ve tahakküm aracıdır. Zorbalar ÅŸiddeti; birbirlerine karşı olduÄŸu kadar, egemen oldukları kesimlere ve kendi içinde de uygulamayı bir yöntem olarak seçerler. Bu bakımdan ÅŸiddet; diyalog kurmayı, müzakere edip anlaÅŸmayı, asgari faydada uzlaÅŸmayı baÅŸaramayan tarafların cebir ve baskı kullanarak üstün gelmeye çalıştığı ilkel bir yöntemdir.0

Ä°lkel devletler ve örgütler için bir tahakküm aracı olan ÅŸiddetin, ilkel toplumlarda da yaygın olarak kullanıldığını en azından kendimizden biliyoruz.  Ne yazık ki bizler ve coÄŸrafyamızın bütün unsurları için ÅŸiddet; yalnız bir kültür deÄŸil, bir övünç kaynağı ve yaÅŸam sevincidir. Tarihimiz ÅŸiddet öyküleriyle, hikâyelerimiz ÅŸiddet kahramanlıklarıyla yazılmıştır. Åžiddetin boyutuna ve sonuçlarına göre ecdadımızla, aÅŸiretimizle, kabilelerimizle ve kendimizle övünür gururlanırız.

Bilmiyoruz ki ÅŸiddet; medeni toplumların deÄŸil, ilkel, barbar toplumların özelliklerindendir, hayvani bir duygudur ve asla övünç kaynağı deÄŸildir. 18. yüzyıl Osmanlı sadrazamlarından Koca Mehmet Ragıp PaÅŸa’nın ifadesi tam da bizleri tanımlamaktadır:

“Åžecaat Arz Ederken Merd-i Kıbtî Sirkatin Söyler”

Elbette ÅŸiddet, yalnız coÄŸrafyamızla veya bizimle sınırlı deÄŸildir. Ä°nsanların var olmasıyla birlikte ÅŸiddet de onlarla birlikte var olmuÅŸtur. Hatta ÅŸiddetin tarihi, insanlık tarihinden de eskidir. Åžiddetin tarihi canlı varlıkların tarihiyle birlikte baÅŸlar. Hayvani bir duygu olarak öne çıkan ÅŸiddet, insanda en vahÅŸi boyutuyla kendisini göstermiÅŸtir. Medeni (halife) olmakla sorumlu tutulan insan, bu sorumluluktan uzaklaÅŸtıkça kaçınılmaz olarak ÅŸiddet girdabında yaÅŸamaya mahkûm olur.

Kur’an-ı Kerim’in, ÅŸiddetin insanlarla birlikte otaya çıkışının tarihsel örneÄŸini Habil ve Kabil olarak bildiÄŸimiz Âdem’in çocuklarıyla vermesi bir hikmeti öÄŸretmek içindir. Åžiddete maruz kalan Habil, ÅŸiddet temayülü gösteren Kabil’e “Ben isterim ki sen, benim günahımı da, senin günahını da yüklenip ateÅŸ halkından olasın! Zalimlerin cezası budur.” (Maide/5:29)  biçimindeki hitabı, ÅŸiddeti bir yöntem olarak seçen zihniyetin, zülüm ile birlikte ÅŸiddete maruz kalanların günahlarını da yüklenmiÅŸ olacağını anlatmaktadır.

Modern çağın siyasal ÅŸiddeti ise daha çok ulus/milli devlet inÅŸası/ideolojisi üzerinden sistematik bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır ancak istisnasız her ideoloji -gerekçeler farklı da olsa- ÅŸiddet içerir. Çünkü yönetmek/egemenlik iddiası ancak ÅŸiddetle gerçekleÅŸebilir. Devlet/iktidar; gücünü ÅŸiddet veya ÅŸiddet tehdidinden alır. Ulusçuluk, Dincilik, Milliyetçilik gibi ideolojileri de besleyen ÅŸiddettir. Bu nedenle her kesimin öncelikli hedefi; Güç (ÅŸiddet) araçlarına sahip olmaktır. Silah alımına harcanan kaynakların hesaplanması dahi mümkün deÄŸildir. Zengin ülkeler ürettikleri silahlarını satarak geri ve yoksul ülkelerin kaynaklarını sömürmeye devam etmektedirler. Bunun en önemli nedeni; geri kalmış ülkelerde egemenliÄŸin ÅŸiddete dayanmasıdır.!

KuÅŸkusuz, büyük felaketlere, katliamlara, soykırımlara, göç ve tehcire yol açan siyasal ÅŸiddettir. SiyasallaÅŸan dini-la dini ÅŸiddeti de bu kapsamda deÄŸerlendiriyorum. Ne yazık ki en büyük tahribata da, din ve ırkçılık ile beslenen ÅŸiddet sebep olmaktadır. Örnekleri, yeryüzünün her coÄŸrafyasında bulmak mümkündür ve bugün de bizim coÄŸrafyamız baÅŸta olmak üzere birçok bölgede benzer durumlar yaÅŸanmaktadır. Çünkü insanlık hep aynı tehdit ve tehlike ile karşı karşıyadır.

 

 

Dünyanın her bölgesinde dini, milli ve ideolojik baÄŸnazlık ÅŸiddet üretir. Türkiye’deki ÅŸiddete de aynı gerekçeler kaynaklık etmektedir. Åžiddet ise insanlıktan uzaklaÅŸtırır. Oysa  baÄŸnazlıktan uzaklaÅŸtığımız oranda insan oluyoruz.!

Ayrıca ÅŸiddet, yalnız kan akıtmak, öldürmek, yaralamak veya fiziki saldırıdan ibaret deÄŸildir. Hakkın gaspı, hukuksuz uygulamalara maruz kalmak, özgürlükten mahrum bırakılmak, insanca yaÅŸamdan yoksun olmak, ötekileÅŸmek, ayırımcılığa, ırkçılığa, militarizme muhatap olmak gibi geniÅŸ bir alanı kapsar. Åžiddeti tanımlamanın zor bir iÅŸ olduÄŸunu söyleyen John Kean, ÅŸiddeti, insanın “rahatsız olması, alıkonması, kabaca ya da sertçe müdahaleye uÄŸraması, dokunulmazlığının bozulması, onurunun kırılması, aÅŸağılanması ya da kirletilmesi” olarak tanımlamaktadır.

Siyasal Åžiddet hiç bir kesim için çözüm deÄŸildir. Hak ve özgürlükler, demokrasi mücadelesi için de meÅŸru bir yöntem deÄŸildir, güç, hâkimiyet, egemenlik için uygulanan bir yöntemidir. Bu amaca hizmet eden ÅŸiddet; Ä°nsanlığın, halkların ve hakların lehine deÄŸildir, aksine aleyhinedir.

Siyasal ÅŸiddet toplumsallaÅŸtığında devletin de toplumun da yıkımı yakın demektir! Hatırlatmak isterim ki, devlet/iktidar, muhalefet, örgüt, parti, cemaat veya herhangi bir grubun ÅŸiddet uygulaması ağır bir vebaldir. Åžiddete maruz kalanların vebali de bu unsurlaradır.!

Bugün hala tercihimizin ÅŸiddetten yana olup olmaması insanlık ve medeniyet seviyemizi göstermesi bakımından önemlidir. Åžiddet dili ve hamasetin siyaset alanında, devlet politikalarında ve toplumsal alanda karşılık bulması ilkel veya medeni bir toplum olup olmamamızla ilgilidir.

Esas olan; ÅŸiddet üreten zemini temizlemek, irfan, vicdan, akıl ve hikmet tohumlarını ekmektir. Hukukun üstünlüÄŸü, adaletin tesisi, hak ve özgürlüklerin kullanılması, ekonomide ve kaynakların dağıtılmasında adil davranılması, nitelikli eÄŸitim ve saÄŸlık gibi alanlarda herkesin eÅŸit ÅŸekilde yararlanması, yönetimin dini, etnik veya ideolojik deÄŸil, adalet, liyakat ve ehliyet esaslarına göre yapılandırılması, çoÄŸulculuÄŸun temsil ve yönetime yansıtılması ve anayasal güvence altına alınması gibi uygulamalarla siyasal ÅŸiddetin önlenmesi ancak mümkün olabilir.!

Ä°ster devletlere, ister örgütlere dayalı olsun önlenemeyen siyasal ÅŸiddet, mutlaka faÅŸizm ile sonuçlanacaktır.!

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır