20 Nisan 2024


Selefileşme



Faik Öcal

A- A+

Selefileşme günümüz dünyasını Asrı Saadet dönemi ile yargılayıp yanlış hüküm vermektir. Çağı yanlış okumadır, farklı yorumlara yer verilmediği için. Oysa her devrin sayısız yorumu (içtihadı) vardır. İslam bu farklı yorumların devamıdır, tamamıdır, sentezidir. Selefileşme kendi dışındaki bütün yorumları bidat ve reddiyecilik silahları ile inkardır, onları tekfirleştirerek bozgunculuk yapmaktır.

Selefileşme İslam’ı kendi tekeline alma girişimidir. Her kesin önüne tek bir yol koyup her kesin/kesimin bu yoldan geçmesini dayatmaktır. Bir zorbalık vardır. Buna at gözcülüğü İslamiyet’i de diyebiliriz. Kendilerinin ortaya koyduğu yoldan sapmamak için her kesin/kesimin bu at gözlüğünü takmasını beklerler. At gözlüğünü takmayanları küfre girmekle suçlarlar, mürtedi silahıyla vururlar. 

Selefileşme Hazreti Muhammed adına ortaya çıkıp Hazreti Muhammed’i ortadan kaldırmaya yönelik bir harekettir. Onların kafasında yarattığı ve yaşattığı bir Muhammed vardır. Selefiler Muhammedlerine tabi olmayanları ya da uygun olmayan diğer inançları, itikatları, tarikatları ve cemaatleri yok etme hakkını kendilerinde görürler.

Selefileşme Müslümanların kutsallık atfettiği türbe ve nesnelere savaş açarken (Suudi Arabistan Vehhabiliği bunun bariz ve bilinen örneğidir) eski kutsalların yerine kendilerinin egolarını yerleştirdiğinin farkında olmamaktır.

Sembolsüz din olmaz. Onların yeni sembolleri ise kafa kesmektir, camilerde bomba patlatmaktır, mekânlara silahlı baskın yapıp rastgele insanları öldürmektir. Onların alametifarikaları budur: Ayrım yapmadan kendinden olmayan her kesi öldürme hakkını kendinde görmektir. ABD’de 11 Eylül 2001’de yıkılan ikiz kulelerin altında kalan El Kaide selefiliği olmuştur. Usame Bin Ladin kötü bir miras bırakıp gitmiştir. İki yanlıştan (ABD politikaları ve El Kaide zihniyeti) bir doğru çıkmayacağı bir daha ispatlanmıştır. Birinci yanlış sömürgeci Batıdır (ABD ve Avrupa). İkinci yanlış öze dönüş hareketidir (Selefilik). Öz yaşar her zaman. Öz, Allah’ın hakikatidir. Kimse bu özün önüne geçemez. Bu öz birilerine de bağlı değildir. Selefileşme bu özü (hakikati) kendilerine bağlamaktır. Onlara göre onlar olmadan öz yaşayamaz, varlığını devam ettiremez. Bu düşünce tam bir yıkım getirmiştir İslam coğrafyasına. İslam leştirilmiştir. Mısır’da İhvancılar (İhvan-ı Muslimin) Pakistan’da Cemaat-ı İslami, Suudi Arabistan’da Vehhabilik ve El Kaide, Afganistan’da Talibancılık, Irak ve Suriye’de IŞİD ve türevleri ortaya çıkmıştır.

Selefileşme ahiret adına dünyayı pazarlama, paylaşma ve parsellemedir. Bu açıdan Suudi Selefiliği ön plana çıkmaktadır. Suudiler iktidarlarını korumak ve dünyaya daha çok açılmak için Selefileşmeye modern bir kılıf giydirmişlerdir. Amaç modern dünyanın tek İslami sözcüsü ve temsilcisi olduklarını bütün dünyaya göstermektir. Buna karşı çıkanları ya da farklı görüş beyan edenleri acımadan ortadan kaldırırlar. Bu açıdan 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğunda hunharca öldürülen Cemal Kaşıkçı cinayeti manidardır. Selefileşme her şeyi yapma hakkını kendinde görmektir, sınır tanımamaktır. Cemal Kaşıkçı’nın tek suçu gerçek gazetecilik yapmaya çalışmak olmuştur. O da ucundan kıyısından biraz gerçek gazetecilik. Selefileşme bunu dahi kabul etmemiştir, iktidarlarına biat etmeyen Kaşıkçı’yı başka bir ülkenin toprağında olmasına rağmen ortadan kaldırmakta bir sakınca görmemişlerdir. O kadar ki gözleri kararmıştır.

Bu kararan gözlere yakından bakmak gerekir. Çünkü burada iki bine yakın kararmış Vehhabi gözden bahsediyoruz. Yani bu gözleri koruyup kollayan Selman Bin Abdulaziz ve Muhammed Bin Selman’ın gözleridir. Onların gözleri her şeyi görür, doğru ve yanlışa karar verir. Onların gözlerinin görmediği yanlıştır, bidattir, yok hükmündedir. Onların gözlerinin gördüğü ise doğrudur, hakikattir, hemen de dünya nimetleriyle ihya edilir. Suudi ailesinin gözleri artık ‘zaman ve mekân üstü bir nitelik (!)’ kazanmıştır. Yanlış yapanı, yoldan çıkanı anında görürler ve hizmetkârları aracılığıyla anında cezalarını keserler. Selefileşme tam da budur: Her kesi yargılama hakkını kendinde gören gözlerdir. Onların gözleri gücünü kutsal mekânlardan almaktadır. Allah (ya da İngiltere!) kutsal mekânları koruma görevini onlara vermiştir. Onlar kutsal mekânların çıkarlarını gözetirler. Bu işi en iyi onlar yapar. Bu işi yapma hakkı sadece onlarındır. Bu işi onların elinden almaya kalkışanlar mülhittir, kâfirdir, ajandır, provokatördür, teröristtir, vatan haindir.

Onlar keskin gözleriyle kutsal mekânlara sonradan eklenmiş hurafeleri, bidatleri anında görürler ve hemen ortadan kaldırırlar. Onların terazi gibi hassas gözleri Kâbe’nin çevresine hangi binaların dikilmesi gerektiğini de bilir. Onların güvenlik güçleri Kâbe’yi layıkıyla korumaktadır. Keskin gözcüleriyle, yerinde nişancılarıyla Kâbe’ye zarar vermek isteyenleri hemen bertaraf ederler.

Krallıklar gider, yeni örgütler gelir; ama Selefileşme olduğu gibi kalır. Çünkü dünya nimetlerine kapılanlar hep olacaktır, kendilerini hakikatin tek temsilcisi olduğunu iddia edenler hep var olacaktır.

Selefileşme hakikati ötekileştirip ötekilerini yok saymaktır.

Selefileşme İslam’ı İslamsızlaştırarak, Müslümansızlaştırarak, insansızlaştırarak imkânsız kılma girişimidir.

Selefileşme İslam adına ortaya atılan bütün Selefi yorumların zamana ve mekâna yenilmesidir.

İbni Teymiyye selefiliği ile El Kaide selefiliği birbirine ne kadar benzemektedirler?

Selefileşme İslam’a selefi kurşunları sıkarak İslam’ı katletme girişimidir.

Her selefi yorum kendince bir şeyler ekler İslamiyet’e, bir şeyler götürür İslamiyet’ten. Sonuçta dökülen sadece Müslüman kanı olur. Bir kan deryasına dönüşen İslam coğrafyasında önemli köşe başlarını tutanlar yine Selefi hareketler olmuştur, maalesef olmaya da devam edecekler gibi de gözükmektedir.

 

Bu yazı Faik Öcal’ın yakında Zilan Akademi Yayınları’ndan çıkacak Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi kitabından alındı.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır