19 Nisan 2024


Putin niçin nükleer silah gösteriyor, deli mi?



Haluk ÖZDALGA

A- A+

Rusya lideri Vladimir Putin nükleer silahların savaşa hazırlık (alarm) seviyesini yükseltti. Son günlerde en az iki defa, nükleer silah seçeneğinin masada olduğunu net ifadelerle ima etti.

Bu korkunç tehdit niçin?

Türkiye’deki uzmanların çoğuna göre, Putin’in işleri arazide iyi gitmiyor, sıkıştı ve tehdit savurarak kendini güçlü göstermeye çalışıyor. Bir uzman, NATO nükleer silahlarını bulunduran Türkiye’nin de muhatap olduğunu vurguladı.

İncirlik’teki eski teknoloji az sayıda taktik nükleer silahlarla ilgisi yok. Bunlar düşük kapasiteli ve ancak hedef üzerine uçaktan bırakılarak kullanılabilir. Moskova’nın elinde bu taktik silahların yenisinden binlerce var. Putin’in ima ettiği ve alarm düzeyi yükseltilen, kıtalararası füzelere yüklenebilen stratejik nükleer silahlar. Muhatap başka yerler.

Putin’in tehdidi Batı’da daha büyük yankı yaptı, yoğun tartışılıyor. Bazı uzmanlar rasyonel bir açıklama bulunmadığını, zaten Washington’un mukabil adım atmadığını vurguluyor. Mesela Kuzey Avrupalı bir uzman Putin’in sözlerinin “inandırıcı kuvvet tehdidi” sayılamayacağını, o nedenle tehdit niteliğinin dahi kuşkulu olduğunu savunuyor.

Batı’da en yaygın görüş Putin’in akıl sağlığını yitirmiş olması. Bazılarına göre zaten paranoyak Putin, pandemi sırasında sıkı sosyal tecrit uyguladığı için daha paranoyak oldu. Türkçesi, Putin deli diyorlar.

CIA tarafından özel bir görev gücü oluşturulsun, Putin’in psikolojik durumu hakkında bilgi toplansın diyenler dahi var. Bunları söyleyen sokaktaki insanlar değil, uzmanlar ve seçkinler.

Daha sonra Rusya Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov da aynı nükleer tehdidi dile getirdi. Acaba Lavrov da mı deli?

Putin’in niçin nükleer tehdide başvurduğunu açıklamaya çalışayım, dünya medyasında çıkmadığına göre bunu ilk defa siz öğrenmiş olun. Tabii Washington’daki karar vericiler hariç.

Ama önce bir hikaye anlatayım. Geçen gün ormana doğru yürüyen bir adama rastladım. Yanında 18-20 yaşlarındaki kardeşi vardı. Dikkatli olmasını, özellikle en doğudaki kara toprak yola girerse, oradaki ayıya dikkat etmesini, tahrik etmekten kaçınmasını önerdim. Saldırıya uğrarsan, canını kurtarmak için silah bulundur, kullanmaktan kaçınma dedim.

Bir süre sonra aynı adam, bir kolu kopmuş, vücudu parçalanmış, kanlar içinde ormandan çıktı. Ayı kardeşini öldürmüş, kendisi canını zor kurtarmıştı.

Acaba ben şimdi ayıyı desteklemiş mi oldum?

Konumuza dönelim. Rusya’nın savaş gideceği belliydi. Batı katılmayacağını açıkladı, elinde tek silah olarak yaptırımlar kaldı. Kısaca analitik açıdan bakalım.

Savaştan önce yaptırım tehdidinin siyasi amacı, Rusya’yı savaştan caydırmaktı. Ukrayna meselesinde Rusya’yı caydırmayacağını söyledim. Öyle oldu, Rusya savaşı başlattı.

Şimdi savaş aşamasında yaptırımların işlevi caydırıcılık değil cezalandırma. Rusya’nın canı yanacak ve geri adım atması sağlanacak. Bu ancak savaş bittikten bir süre sonra mümkün. Zaten ABD Başkanı Joe Biden bir TV konuşmasında, yaptırımların sonucu ancak “uzun vadede” alınır dedi.

Peki, uygulanan yaptırımlarının siyasi hedefi nedir? Yani, yaptırımların kısmen veya tamamen kalkması için, Rusya’nın hangi noktaya gerilemesi istenecek? Belli değil.

Batılılar, gelecekte bir gün Rusya’yla masaya oturacak, pazarlık yapacak ve mutabakat sağlamaya çalışacaklar. Siyasi hedefler o zaman belli olacak. Muhtelif Batılı ülkeler o gün gelince ne yapar, onu da henüz bilmiyoruz.

Aslında Washington baştan beri yaptırımların caydırıcı olmayacağını ve Ukrayna’nın başına gelecekleri biliyordu. Rusya ekonomisine ağır zararlar verse dahi, Ukrayna’nın bağımsızlık ve bütünlüğünün geri gelmeyeceğini eminim ki öngörüyordu.

Kamuoyunda etkili tavır alıyorlar izlenimi yaratmak için, savaştan önce ve sonra, sürekli “muazzam ve eşi görülmemiş yaptırımlar” kampanyası sürdürüldü.

Daha etkili silah arayan Washington’daki strateji dehaları aylarca, belki yıllarca önce, her nedense Batılı medyanın çok az konuştuğu müthiş bir çözüm buldu: Ukrayna’nın Afganistan’a çevrilmesi.

Silah, eğitim ve hassas istihbarat CIA tarafından sağlanacak, Ukraynalı milliyetçiler gerilla savaşı başlatacaktı. Şu günlerde Amerikalı bazı şahinler, açık demeçlerinde bu projeye Afganistan’da olduğundan çok daha güçlü destek sağlanmasını istiyor.

Tabii proje için gerilla merkezi olacak bir Pakistan lazım. En uygun aday Polonya. Ukrayna’yla uzun sınıra ve güçlü orduya sahip. Sert şekilde Rusya karşıtı. Ukrayna’nın batısında Lviv şehri ve çevresindeki 7-8 vilayet 1939’a kadar Polonya’ya aitti. Polonya milliyetçileri bu bölgeyi kaybedilmiş doğu illeri, Lviv’i Polonya şehri olarak görüyor. Ülkeyi yöneten Kaczynski iktidarı koyu milliyetçi. Polonya’ya akan Ukraynalı yüz binlerce göçmen arasından kolayca birlikler oluşturulabilir, kamplarda eğitim verilir, Ukrayna’ya gerilla savaşına gönderilir.

Putin, Ukrayna’ya dışardan müdahale edecekler için “tüm tarihiniz boyunca görmediğiniz sonuçlar” yaşarsınız dedi. O bağlamda nükleer silah gösterdi.

Bu, dışardan müdahale edeceklere karşı nükleer silah kullanmak anlamına gelmiyor. Kara savaşına bile ihtiyaç kalmadan, gerilla üslerini yok edebilecek, çok ağır hasarlar verebilecek füzelere, ağır silahlara sahip. Ama o ülke eğer NATO üyesi ise, bu durumda 5. madde ve müşterek savunma devreye girecek mi?

Putin daha önce, NATO’nun Rusya’dan daha güçlü olduğunu biliyorum demişti. Ama şimdi, NATO’nun devreye girme olasılığına rağmen, dışardan müdahale edeceklere izin vermeyeceğini, nükleer silah dahil işin sonuna kadar gitmeyi göze aldığını söylüyor.

Biden son haftalarda defalarca, mevcut NATO üyelerinden herhangi biri saldırıya uğrarsa, müşterek savunmayı öngören 5. maddeyi işleteceklerini kararlı bir dille açıkladı. Ukrayna krizinden sonra NATO gerçekten bunu yapmak zorunda. Hiç kuşku yok.

Ama NATO üyelerinden biri, başka ülkeye kendi topraklarından saldırı organize edip ortak olursa ve o nedenle mukabil saldırıya uğrarsa, NATO ne yapacak?

Ilımlı yorumla mukabil saldırı hukuken meşru savunma görülebilir veya sert yorumla saldırı olduğu söylenebilir. Ortak savunmayı harekete geçirmek için sert yorum gerekir. Kararı Washington verecek. Bunu yaparken daha çok reel politikayı dikkate alacak.

İngilizlerin bu organizasyonu NATO dışında tutarak yapmaları için Polonyalıları ikna etmeye çalıştığı haberleri dolaşıyor.

Ayrıca o bölge çok karışıktır. Polonya’nın batı Ukrayna topraklarını ilhak etmesi veya Ukraynalı milliyetçilerle çatışması gibi değişik senaryolar var. Şimdilik bunlara girmeyelim.

Washington’un tutumu henüz belli değil. Ancak bir süre sonra tavrını belli etmesi gerekebilir. Stratejik müphemlik (ambiguity) yoluna gitmesi akla yatkın değil, işin ucunda korkunç riskler var.

Putin Ukrayna’da yenilgi olasılığına göre hesap yapmak istemiyor. Çünkü öngörülmez gelişmelere yol açar, Rus devletinin dağılmasına kadar gidebilecek sarsıntılar yaşanabilir.

O nedenle Ukrayna’ya dışardan müdahale edecek üçüncü taraflara karşı, o taraf NATO üyesi olsa bile, çok sert cevap vereceğini söylüyor. Gerekirse NATO ile nükleer silahlara kadar uzanabilecek bir çatışmayı dahi göze alabileceğini vurguluyor.

Sanıyorum aynı zamanda, Amerika’nın kararının sert yorumdan yana olmasının önünü kesmeye çalışıyor. İş ciddi.

Dileğim, Ukrayna ve Rusya arasında devam eden görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanması ve savaşın bitmesi.

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır