29 Mart 2024


PAVLOV’UN ZİLİ



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Sen mi seçtin doğarken ırkını ve rengini?

Öyleyse zil çalınca farkın olsun akmasın salyan! 

‘Sorgula ve düşün’ diye akıl vermiş sana Yaradan,

Seni insan yapacak olan budur inanı…

 

Pavlov’un deneyini birçoğunuz bilirsiniz. Deneyin konusu; “Zil sesiyle birlikte, yemek verilmeye alıştırılmış bir köpeğin, her zil sesinde yemek alacağını sanarak salyalarının akması” olarak özetlenebilir.

Zil sesi köpek için şartlandırılmış bir tepki olarak kalmıştır. Zil, çalındığı her defasında köpek alışılmış tepkiyi tekrarlamaktadır. Yozgat’ta yaşanan Kürt emekçilere/ işçilere yönelik organize ırkçı saldırılar sonrası ilk aklıma gelen bu deney oldu.

Toplum olarak, yıllardır devam eden ve binlerce insanımızı kaybettiğimiz Kürt sorununda, alışılmış tepkilerin de aynı şekilde devam etmesi son derece düşündürücüdür.! Düşük yoğunluklu olsa da sürekli bir çatışmanın ve ölümlerin yaşandığı bir süreci bilmemek, öğrenememek, anlayamamak bir toplum için kusur ve ayıp olmadığını söyleyebilir miyiz?

40 yıllık kanlı bir süreci yaşayan ülkemiz, siyasiler ve idareciler tarafından nasıl yönetildiği bu olayla birlikte yeniden sorgulanması gerekir, diye düşünüyorum. Kürt emekçilerine gösterilen tepkilerin bir toplumsal duyarlılık olmadığını, alıştırılmış bir eylemin tekrarı olduğunu 40 yıllık yönetim ve siyaset anlayışımızdan anlamak mümkündür.

Çünkü aynı yöntem yöneticiler ve siyasetçiler tarafından da gerektiğinde sahneye sunulmaktadır. Bir yerlerden düğmeye basıldığında aynı tepkiler, meydan okumalar, hamasi nutuklar, Kürtlere yönelik öfke ve nefret söylemleri nakarat misali tekrarlanmaktadır.

Gerçekten merak ediyorum. Kürtler ve Kürt sorunu hakkında ne biliyoruz?

40 yıldır susturulmayan silahlar, önlenemeyen çatışmalara rağmen Kürt sorununun anlaşılmamış olması hepimiz için bir eksiklik, hatta ayıp sayılmaz mı? Bilmediğimiz bir sorun için verdiğimiz tepkiler neye göre şekilleniyor? 

40 yıldır bunca can ve kaynak kaybına neden olan bir sorunu anlamak için nasıl bir çaba gösterdik? Mevsimlik işçilere dahi tepki vermemizi gerektirecek bir öfke patlaması neden? Kime, niçin öfke duyuyoruz? Zil sesinden başka buna bir gerekçe bulamadığımı belirtmeliyim.

Alıştırılmış bir tepki değilse, hakkında bilgi sahibi olmadığımız, tarihini, kültürünü, haklarını yok saydığımız bir topluma neden tepki gösterelim ki? Bu tepki gerekçesiyle Yozgat’lı Türk’ün ırkçı olduğunu iddia etmek haksızlık olur. Ancak Kürd’e gösterilen tepkilerin ırkçı bir senaryonun uygulaması olduğundan da şüphe yoktur. Alıştırılmış tepkilerin arkasında kim var? Bu durumda zil kimin elinde?

Toplum olarak, hakkında bilgi sahibi olmadığımız halde haksız yere, sadece birileri istedi diye başkalarına bir tepki veriliyorsa, bunun akıl ile izahı mümkün değildir. Böyle tepkiler verenlerin Yozgat’lı, Trabzon’lu, Muğla’lı veya Hakkari’li, Mardin’li olması arasında bir fark yoktur. Hakikat bilinmedikçe öğretilmiş cehalet, alıştırılmış refleks ve tepkiler her coğrafyada, her şehir ve kasabada bir utanç gösterisi olarak ortaya çıkar.

Zil çalanın, aldatabileceğini öğrenmek gerekir. Devamlı aldanmak artık bir mazeret sayılmaz. Asıl zil çalanı ve aldatanı tanımak zorundayız. Kürd’e tepki vermeden önce bir kez değil bin kez düşünmeliyiz. Bir halkın başka bir halka düşmanlığı ancak alıştırılmış, öğretilmiş tepkilerle mümkündür.

 

Dünden bugüne anlatıldı hep aynı masal,

Kürt de uyudu Türk de, demedi nedir bu boş yere akan kan!

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır