16 Nisan 2024


Gerçeği Kabullenmek!



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Kapasanda gözlerini

Kesilsende sağır gerçeğe,

Var olana yok demekle bulunmaz çare!

 

Geçen haftaki yazımda günlük siyasi girdaba kapılmanın biz gençlere bir şeyler katmayacağını dille getirmiştim. Bu durum, gençleri boş ve ulaşılmaz hayallerin peşine takacak ve zamanın ruhuna uygun olarak gelişmelerini engelleyecektir. Öncelikle bu tespitimin dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. En azından ben, gerçeği bu bağlamda kabulleniyorum.

Gerçekler kabullenmedikçe hayallerin peşine takılmaya devam edileceğini ve en değerli zamanın böylece harcanacağını bilmek gerekir. Unutmamalıyız ki, zamanın kazası ve telafisi yoktur. Hiç olmazsa bu gerçeği kabullenmeliyiz diye düşünüyorum. Bunun için de öncelikle içinde bulunduğumuz ortamı, yaşadığımız ülkeyi, yaşam standartlarımızı doğru tanımlamak zorundayız.

Niteliksiz ve ideolojik bir eğitimin kurbanları olarak çok şey kaybettiğimiz, çağın ruhunu anlamaktan ve yakalamaktan çok uzak olduğumuz, ne kadar gizlesek de aldığımız eğitimden belli oluyor..! Öğretilmiş cehaleti bilgi sayan, üniversite bitirmeyi büyük bir başarı zanneden, politik uğraşı marifet gören, ideolojik düşünmeyi ayrıcalık sanan bir genç nesilden söz ediyorum.

Oysa bizim, öncelikle geleceği belirsiz, ekonomisi çökmüş, istihdam alanlarının yok olduğu, hak ve hukukun keyfi olarak ihlal edildiği, emeğin, onurun hiçe sayıldığı, özgürlüklerin bir değer ifade etmediği, iş-can-mal güvenliğinin kalmadığı, vatandaşın insan yerine dahi konulmadığı bir ülkenin vatandaşları olduğumuzu kabullenmek durumundayız. Şüphesiz bu durumu kabullenmek, durumdan memnun olduğumuz anlamına gelmemeli..!

Durumu değiştirmek için bu gerçeği kabullenmeliyiz. Partilerin veya iktidarın kuyruğuna bağlanıp bir gelecek hayal ediyorsak, ne kendimizi, ne de ülkemizi değiştirecek bir ufka sahip olmamız mümkün değildir. Üç-beş gencin parti vitrininde olması veya TBMM’nde temsil imkânına sahip olması aldatıcıdır, gençliğin ve gençlerin politik hamasete kurban edilmesidir.

Gerçek siyasetin, gençliği öğrenmeye, düşünmeye, araştırmaya, sanata, edebiyata, teknolojiye, bilime, daha çok bilgiye teşvik etmesi gerekmez mi? Peki, bunu yapan bir parti, lider veya yönetici var mı? Bu alanda faaliyet gösteren bir parti biliyor muyuz? Öyle ise ülkemizde siyasetin, partilerin ve politikacıların gençleri kullandığını kabullenmeliyiz. Kullanılan gençlerin pembe hayallerin dışında bir uğraşı da olmaz. Yazık değil mi bizlere, gençliğe ve ülkemizin geleceğine?

Biliyorum, kabullenmek zordur, çünkü cehalet ve hamaset, insanı gerçeği fark etmekten alıkoyar. Ne yazık ki bizi de oyalayan ve hayallerin peşine takan cehalet ve hamasi duygularımızdır. Silkinip pembe rüyalardan ve ulaşılmaz hayallerden kurtulmalıyız. Geleceğimizi hayallerle değil, gerçeklerle inşa etmeliyiz. Politika canavarına av olmadan uyanmalıyız ki, ülkemizin aydınlığa çıkmasına katkı yapabilelim.

Özgür bir gelecek ancak özgür bir ülke ile mümkündür. Cehalet ve hamaset özgürlüğü değil, köle olmayı, liderlere sadakatle bağlanmayı, vatan-bayrak-din-cami uğruna politikacıların peşinden koşmayı gerektirir. Bu uğraşların hiç biri ülkeyi özgürleştirmez, insanı da özgürleştirmez.

Özgür bir ülke ve özgür bir toplum ancak bilgi, bilimsel ve teknolojik ilerleme, hak-hukukun tesisi, insan hakları ve özgürlüklerin güvence altına alınması, barış ve güvenliğin sağlanması, ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi, eğitim sisteminin ve üniversitelerin özgürleşmesi gibi çağın ihtiyaçlarına cevap verecek gelişmelerle gerçekleşir.

Gençlerin de bunu kabullenmesi ve enerjilerini bu yönde harcaması gerektiğini hatırlatmak istedim. Geçen geçmiştir, zararın neresinden dönersek kârdır.

 

Kabullenmedikçe dünü, bugünü ve tüm gerçeği

Fark edilecek bile değil yokluğun

Aldanıp durduğun maskeli zebanilerce!

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır