Düşün bir bak aynaya var mı senin farkın

Sana da üflenen ruh ona da üflenen…

-

Siyahi bir futbolcuya yönelik yapılan ırkçı saldırı, ülkemizin gündemini kısa süreliğine de olsa meşgul etti. Oysa daha uzun süre devem etmesi beklenirdi. Muhtemelen bunun nedeni ülkemizin yasal sisteminde ırkçılığı çağrıştıran çok sayıda yasanın bulunması ve mevcut iktidar tarafından da siyasal koruma altına alınmasıdır.

İkinci nedeni de; Başakşehirspor’un bu konuda geçmişinin temiz olmamasıdır. Yakın geçmişte Başakşehir’in Diyarbakır-Amedspor futbol takımına karşı tutunduğu ırkçı davranışı hatırlıyoruz. Amedspor’un neredeyse her deplasman maçında bundan çok daha ırkçı saldırılara uğradığını biliyoruz. Türkiye Futbol Federasyonun dahi  Amedspor’a yönelik ırkçı tezahürata sessiz kaldığı ülkemizde İspanyol hakeme de ancak bu kadar tepki verilebilirdi..!

Eleştiriler, tepkiler sadece ırkçı tutum sergileyen 4. Hakeme yönelik yapıldı ve tartışmalar empati yapılmadan ve siyasal sorgulamaya yol açmadan bu çerçevede sınırlandırıldı.

İhtiyacımız olan; bu çirkin olay üzerinden bir yüzleşme fırsatını bulmaktı. Irkçılık, sadece siyahi insanlara yönelik bir aşağılamadan ibaret değildir. Herhangi bir halkın ya da bir kişinin, farklı etnik, renk, dil, inanç ve kültürü gerekçesiyle aşağılanması, kötü gösterilmesi veya yok sayılması da ırkçılıktır.

Bu anlayışın sonucu olarak, ülkemizde uygulanan ayırımcılık, inkâr ve aşağılama görmezden gelinebilir mi? Sadece bu nedenle on binlerce insanımız öldürülmedi mi? Ülkemizin gelişmesinde ve medenileşmesinde en büyük engellerden biri siyasal yönetimlerin “ırkçı” olmasından kaynaklanmıyor mu?

En başta Eğitim reformunu engelleyen nedenlerden birisi; farklı etnik ve inanç unsurlarına eşit eğitim hakkı tanıma zorunluluğu değil midir? Bu anlayış ırkçılık değil de nedir? Ne yazık ki bedelini bir ülkenin tamamı ödüyor.

Dünyanın birçok bölgesinde savaşların nedeni olmuş, kıyım, yıkım, katliam, soykırım, tehcir, yağma, talan, yoksulluk, cehalet gibi ağır felaketlere yol açmış ırkçılığın, 21. Yüzyılda da etkin olmaya devam etmesi gerçekten insanlığın büyük bir utancıdır.

Bu utancı kendi ülkemizde siyasal bir sistem olarak sürdürmemiz ise benim açımdan tarifi imkânsız bir durumdur. Bu durumu tanımlamak için Irkçılığı “Şeytanın bir dürtüsü” olarak anladığımı ifade etmekle yetinmek istiyorum.

Hatırlanacağı gibi Allah İblis’e Adem’e secde etmesini emrettiğinde “kendisinin ateşten, onun ise topraktan yaratıldığını” söyleyerek Adem’den üstün olduğunu ima etmiş, kibre kapılmış ve ırkçıların rehberi olarak isyan etmişti. Bu isyandan sonra aldığı izinle faaliyetlerini dürtü yoluyla sürdürmektedir.

Sanırım hiçbir eylem, ırkçılık kadar İblis faaliyeti olarak görünür değildir. İblis’in isyanını anlamak için ırkçı uygulamalara bakmak yeterlidir. Kendisini, yaratılışını ırk veya renk bakımından başkalarından ayrıştıran, üstün gören ve bu üstünlüğü nedeniyle yönetme hakkına sahip olduğunu iddia eden, bu iddiasını yasa ve tahakkümle meşrulaştıran bir anlayışın rehberi olsa olsa ancak İblis olur!

--

Bir körlüktür ırkçılık seni şeytan yapar,

Şeytanlaşanlardan uzak dur seni kör yapar!