17 Nisan 2024


Bir Ütopya; Hukuk Devleti!



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Yaratılmış kâinatın temelidir adalet,

İblisten de aşağılık kılar, Hak Hukuk bilmemek!

--

Geniş bir tanımı olsa da genel olarak Hukuk; devlet-birey ve toplum ilişkilerini “ortak iyilik ve ortak menfaatle” gözetleyerek toplum ve kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen, yaşamın “huzur ve güven” içinde akışını sağlamaya çalışan, adaleti ve insan haklarını yerini getirmeye çalışan kurallar bütünü olarak tanımlanabilir.

Hukuk Devleti ise, bireye ve topluma karşı “devlet gücünün keyfi olarak uygulamasının yer almadığı” bir hukuk sistemini ifade eder. Böylece bireyin hak ve hürriyeti devlet ve iktidarlardan öncelikli ve üstün tutulmuştur.

Buna göre hukuk devleti, adaletli bir yaşam ve düzeni esas alır. Kanun koyucu, yönetici ‘hukuk ile sınırlandırılarak’ güce karşı yenilmelerinin önü alınmış bir sistemdir.

Hukuk Devleti ve İnsan Hakları - Demokrasi ve İnsan Hakları

Ütopya ise, “gerçekleşmesi mümkün olmayan”, insanların hayallerini süsleyen, arzu edilen, ulaşılmak istenen veya tasarlanmış ideal bir toplum ve devlet/yönetim düzenini ifade eder.

Hukuk devleti/hakimiyeti elbette ütopik bir talep değildir ancak bizim gibi toplumlar ve devletler için ütopik olmaya devam etmektedir.

Toplum olarak, asırlardır coğrafyamıza hâkim olmayan adalet sistemine adeta yabancılaşmış bir durumdayız. ‘İlahi adalet’ dışında bir beklentimiz kalmadı. Adaletli bir toplum, adalet ile yönetilen bir devlet, adaletin güvencesinde güven içerisinde yaşamak, yani ‘Hukuk Devleti’ olmak bizim için sadece bir arzu ve talepten ibaret kalmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye, “hukuk devleti” olma iddiasını sürdürmektedir. Siyasi partilerin tamamı aynı iddiayı paylaşmakta ve seslendirmektedirler. Ne yazık ki iktidarların tamamı, eleştirdikleri hukuk sistemini muhaliflerine karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmaktan öteye gidememişlerdir.

Ne zaman bir reformdan söz edilirse, muhaliflere karşı kullanılmak üzere yapılacak düzenlemeler akla geliyor. Bugün de öyle değil mi?

Bir devlet, öncelikle yönetim meşruiyetini hukuktan alır. İyi bir yönetim, işleyen bir hukuk sistemi ile mümkündür. Toplumsal düzenin, hak ve özgürlüklerin, yönetim sisteminin ve uluslararası anlaşmaların güvencesi hukuktur. Hiçbir güvence hukukun yerini tutamaz.

Sözleşmede Türkiye’nin imzasının da bulunduğu AİHM’in aldığı kararı tanımamak, Türkiye için trajikomik bir durum değil midir? Bu tutum ve anlayıştan sonra bizler için hukuk devleti olmak, bir ütopya değil midir?

Hukuk mağduru bir siyasi geleneğin iktidarında, hukukun muhaliflere karşı bir silah olarak kullanılması, hukuk devletine yönelik beklentilerimizi tarihe gömmüştür.

21. yüz yılın başlarından itibaren gelişmiş ülkelerde ‘çağdaş yönetim’ etrafında daha yoğun çabalar görmekteyiz. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların ortak çalışmaları sonucu yönetime “governance” ilişkin ortak anlayışın da varlığından artık söz edebiliriz.

Good Governance | OSCE

Bu tanımlardan biri şöyledir:

“İyi yönetim (good governance), açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin; profesyonel bir bürokratik yönetimin; eylem ve işlemlerinden sorumlu bir hükümetin; ve kamusal sürece aktif bir şekilde katılımda bulunan sivil toplum ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir düzeni ifade eder.”

Peki, Türkiye bu tanımın neresindedir?

Bugün, iktidar uygulamalarında, yönetim anlayışında ve hukuk-yargı sisteminde çağdaş bir yönetimden söz etmek mümkün müdür?

Uluslararası bağlayıcı kararların, hukuk ilkelerinin, yasaların yok sayıldığı, keyfi uygulamaların hâkim olduğu bir ülke durumuna düşmedik mi?

Sözü Anayasa’ya bırakıp iktidar-hukuk ilişkisini kurmaya çalışalım:

Madde 138 – Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

--

Dün de bugün de ziyan oldu bir hayal uğruna,

Yalan sözlerle avuttular, hukuksuzluğu silah yapanlar!

 

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır