20 Nisan 2024


Devletlerde Vicdan Var mıdır?



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Ve şeytan

Perçinlemek için tahtını,

Kurbanlar adadı oluk oluk kanlar içinde!

--

Öncelikle ayrı iki kavram olan devlet ve vicdan nedir sorularına cevap bulmakla başlayalım. Sonrasında bu iki kavramın bir araya geldiği  ‘Devletlerde vicdan var mıdır?’ sorusuna cevap arayabiliriz.

Genel bir yorum olarak Devlet, ‘’toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir.’’

İnsanlık tarihi sürecinde oluşan temel olgulardan biri, hatta bunların başında ‘devletlerin doğuşu’ yer almaktadır. Böylece egemen olunan sınırlar içerisinde bir tüzel varlık veya siyasi birlik olarak yönetim erki oluşmuştur. Farklı tanımlara rağmen oluşan bu yönetim erkine ve organizasyona ‘devlet‘ denilmektedir.

Vicdan kavramı ise, ‘’kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir.’’ Öncelikle vicdan insani bir duygudur.

İnsanoğlu doğası gereği yaşadığı coğrafya, egemen kültür ve içinde bulunduğu toplumun değer yargılarından bağımsız düşünülemeyeceğine göre, vicdanın şekillenmesinde bunların etkisi inkâr edilemez!

Ancak sorgulayan, empati yapan, insanlık ve erdem merkezli düşünen bireyler için vicdanı belirli kalıplara hapsetmek veya yerel-milli gibi kültürel değerle sınırlamak söz konusu değildir. Özgür vicdan da ancak bu durumda ortaya çıkar!

Peki, insanı ve vicdanı temel almayan bir erkin/gücün vicdanından söz edilebilir mi?

Bir yönetim ve yöneticiler için esas olan adalettir. Adaletin olduğu yerde vicdan sorgulanır. İhtirasın, gücün egemen olduğu durumlarda ise vicdan da aranmaz. Çünkü ihtiras, her iktidar için doymak bilmeyen öldürücü bir canavar gibidir. Varlığını öldürerek ancak sürdürebilir!

Meşruiyetini hukuk/adaletten almayan devletler de barış ve huzur tesis etmezler. Çatışma ve savaş, toplumu devletin gücüne mahkûm eder. Bu nedenle devlet, hep kutsanır ve varlığı insan hayatının üstünde kabul edilir.

Thomas Hobbes, ‘’devleti Leviathan adlı eserinde Tevrat'ta bahsedilen Leviathan canavarına benzetmesi’’ ile felsefeci Max Weber’in ‘’devletin meşru şiddet kullanma aracı olduğunu söylemesi’’ devlet uygulamalarında vicdanın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle herhangi bir devlete “ebed müddetlik” vasfı verilmesi, devleti ebedileştirmek ve tanrılaştırmaktır. “bizim geleneğimizde devletin ismi ve yöneticileri değişir ama ona ebet müddetlik vasfı veren anlayış hep baki kalır” ifadeleri bu anlamda kullanılmaktadır.

Bu anlayışta bir devlette vicdan veya insanlık değerleri aramak doğru mudur? Elbette her millet için devletsizlik büyük bir yoksunluktur ancak insanı, adaleti öncelemeyen devletlerin insan için felaketlere de yol açabileceğini bilmek gerekir.!

“İnsanı yaşat ki devlet de yaşasın!” anlayışından uzak bir “ebed müddetlik”, insanlığın barışı, huzuru, refahı ve mutluluğunu değil, devletin bekasını önceler. Oysa devlette adalet, yöneticilerde adalet inancı ve vicdan yoksa hiçbir hak ve özgürlük güvende olmaz.!

Coğrafyamızda yaşanan kaos, çatışma, iç savaş, yoksulluk, yoksunluk gibi olumsuzların temelinde devlet olgusuna yüklenmiş bu anlayışın hakim olduğu düşünülemez mi?

--

Ve insan

Tapınmak için şeytanın tahtına,

Katlettiler birbirlerini acımasızca…

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır