20 Nisan 2024


İnsanlık Dışı Bir Eylem; İŞKENCE



Muhammet Mehdi ERDOĞMUŞ

A- A+

Canlıların bütününe hakarettir işkence!

İnsanlık onurunu korumak ise,

‘Sana, bana, ona’ bakmadan kınamaktır….

--

İşkence, genel olarak “bir canlıya maddî ve manevi olarak yapılan haksız eziyet, acı ve ıstırap veren muamele” biçiminde tanımlanabilir. Şüphesiz onur ve haysiyet kırıcı her muamele işkence kapsamına alınabilir.

Bu bağlamda tarih boyunca işkencenin var olduğunu söyleyebiliriz. Neyin işkence olduğu ve neyin olmadığı tartışmalı bir konu olsa da, onur kırıcı uygulamaların ve hak ihlallerinin tamamı mağdur için aynı zamanda bir işkencedir.

İnsan hak ve özgürlüklerinin bir gereği olarak gündeme taşınan talepler 2. Dünya savaşından sonra yasalarda yer almaya başladı. 19. Yüzyıldan itibaren Batı’da siyah insanlara yönelik ayırımcılık ve kötü muamele, 20. Yüzyılda özellikle Nazilerin ırkçı uygulamaları birçok çevreyi harekete geçirmeye başladı.

İlk olarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (1948) ile işkence insan hakkı ihlâli olarak suç sayıldı. 1950’de imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile de işkence ağır bir suç olarak kabul edildi. Daha sonra imzalanan birçok uluslararası hukuk belgelerinde de yer aldı.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin beşinci maddesi ‘’Hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir’’ ifadesi ile işkence ve kötü muameleyi açıkça yasaklamaktadır.

TCK m. 94 İşkence Suçu

AİHS’de de aynı ifadelerle teminat altına alınmıştır:

“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”(md. 3)

T.C. Anayasası’nın (md. 17/3) konuyla ilgili hükmü çok açıktır:

“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

Yine TCK m.94’te “İşkence ve Eziyet” başlıklı bölümde, Kamu görevlisinin bireylere karşı işlediği sistematik belirli bir süreyi kapsayan, insan onuruyla bağdaşmayan davranışlar “işkence suçu” olarak kabul görmüştür.

İlgili uluslararası ve ulusal belgelerin tamamında “savaş hali dâhil” işkence ve kötü muamele suç sayılmasına rağmen ne yazık ki günümüze kadar uygulanmaya devam etmektedir.

Medeni dünya olarak tanımladığımız ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ve Avrupa ülkeleri dâhil neredeyse dünyanın her bölgesinde işkence ve kötü muameleye rastlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde siyah insanlara ve göçmenlere yönelik polis şiddeti hız kesmeden devam ediyor.

Müslüman dünyası ise tam bir utanç tablosu sergilemektedir. İşkence ve kötü muamele nedeniyle Batı’ya göç edenlerin milyonları aştığını biliyoruz. Ait olduğumuz yakın coğrafyada neredeyse insan haklarından söz etmek dahi mümkün değildir.

Ülkemizde de her bölgede siyasal sistem kaynaklı hak ihlalleri devlet himayesinde yaşanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu bölgemizde ise bu ihlaller çok daha yaygın ve pervasızca yapılmaktadır.

Cezaevlerinde ise iddialara bakınca sistematik işkence çok sıradan bir uygulamaymış gibi yıllardır devam etmektedir. Son zamanlarda kamuoyunun da dikkatini çeken “çıplak aramalar” gibi onur kırıcı uygulamaların varlığı, iddia dahi olsa ilgililer ve siyasi yetkililer tarafından soruşturmaya değer bulunmaması işkencenin boyutlarını göstermeğe kafidir.!

Hak ihlalleri, hukuk dışı keyfi uygulamalar, işkence ve kötü muamelenin mazereti olamaz! İnsanlık onuruyla bağdaşmadığı gibi, hiçbir saygın devletin itibarıyla da bağdaşmaz!

 Bütünüyle ortadan kaldırılması çok zor olsa da hak ihlallerini, işkence ve kötü muameleyi önlemenin hukukun üstünlüğünü hâkim kılmakla mümkün olabileceğine inanıyorum.

 

 

İşkenceye göz yummanın yoktur inan zerre onuru,

Bile bile susanın yapanla yoktur farkı…

 

Yorumlar (0)



Bu makaleye ait yorum bulunmamaktadır